GÜL - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.ÖYKÜLER & HİKAYELER.::. > Öyküler & Hikayeler

Öyküler & Hikayeler Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Öykülere, Hikayelere Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 25 December 2006, 13:29   Mesaj No:1

nihale

Papatyam Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:nihale isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 543
Üyelik T.: 21 September 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:ELAZIĞ
Mesaj: 551
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart GÜL

GÜL

[size=18px]Bu bahçede büyüdüm.
Adım gül.
Burada yeşerdim yeşereli, günün yarısı ağlamakla, diğer yarısı gülmekle geçti.

Öğleye kadar Bülbül gelmedi diye ağladım.
Öğleden sonra Bilal geldi diye sevindim.
Öğrenciler gelir geçer yanımdan. Onları Bülbül zannederim çoğu kez. Konuşurum, dertleşirim, açılırım.
Bilal, en çok sevdiğim delikanlıdır. İkinci sınıfa gidiyor.
Gelmedi bugün. Bunca yıl beni görmeden geçmeyen Bilal gelmedi. Belki okula da gelmemiştir. Bilal âşıktır bana. Kokuma, rengime âşıktır. Bana varlığın efendisini anlatır. Beni görünce onu hatırlıyormuş. Benim adım onun adındanmış. Kokum da onun kokusundan.
Semih, İlkay, Sevtap, Bahar, Servet, Enes, Çağrı, Çağlar, Görkem, Ömer, Serdar, Mehmet aynı sınıfta okuyorlar. Bu sabah benim burada toplandılar.

Kulübün ilkelerini konuştular. Proje hazırlayıp okul idaresine sunacakmış. İki gruba ayrıldılar. Biri çiçek kokusunun insan üzerindeki olumlu etkilerini, diğeri şehrin tarihi mezarlarının öykülerini araştıracak.
Şıp şıp düşen yağmurun, tatlı, yumuşak dokunuşu altında konuşup dağıldılar.
Fakat Bilal gelmedi.

Jilet gibi ütülü pantolonu, apak gömleği, kırmızı çizgili kravatını göstermedi. Bilal, bir tertip, bir disiplin insanıdır. Gelmedi işte.
Zil çaldı. Dersler başladı , dersler bitti. Okul dağıldı. İkinci gün yine servislerle çocuklar okula geldi ama, Bilal onların aralarında yoktu. Klüpçüler olmasa, şu insan yığınının içinde insana hasret yaşayacağım.

Edebiyat öğretmenleri geçti yanımdan. Yapraklarımı tepelediler, ezdiler, kokumu kokladılar. Ama, kadrimi bilemediler. Adı Şükrü olan edebiyatçı ise yaprağımı bile tepelemedi. Yüzüme de bakmadı. Kulüpçülerden Enes söyledi, o hocanın kitabı varmış. Beni görmedikten sonra kitabı olsa no’lur? Takdir’in var ettiği şu ben güzellik harikasını görmedikten sonra kitabı olsa ne olur, olmasa ne olur? Bir o mu sanki! Resimci görmedi, müzikçi görmedi, tarihçi görmedi, biyolojici görmedi.
Bilal’im olsaydı beni görmeden geçer miydi?


Otururdu başucuma, başlardı anlatmaya. Evde nasıl karşılandığını, ablasının nişanlısıyla nasıl halleştiğini, annesinin babasına sürpriz hazırladığını, küçük kardeşine telden traktör yaptığını… daha neler neler...
Müdür de görmüyor beni, müdür yardımcısı da. Oysa, Milli Eğitim Müdürü gelince şirin şirin goncalarımı koparıp ona sunmuşlardı da, teşekkür ve tebrik almışlardı. O sayede bir iki bakmışlardı. Hatta, müdür yardımcısı bana su bile getirmişti. Su, benim hayat gıdamdır. Onsuz yaşayamam. Bilalsiz yaşar mıyım sanıyorsunuz. Dikenime bakıp beni hep acıtan sanmayın. Ben de sizin gibi duygular taşıyorum.


Müdür o günleri çoktan unuttu. Goncalarım açılırsa ancak, o da belki, yanıma yaklaşıp hatırımı sorar. Menfaaçi n’olacak! Bahçıvan Halil Efendi olmasa burada beni barındırmazlar. Bilal neden gelmedi acaba?
Geçen sene Bilal’in ablası yeni nişanlanmıştı. Ablasına goncalarımdan götürmek istiyordu. Beni az sıkıştırmadı, hadi aç, hadi aç diye. Gene gelse, hadi goncanı çıkar da ablama götüreyim dese. Annesinden, babasından, küçük kardeşinin muzipliklerinden anlatsa.
Aylar geçti. Bilal gelmedi.


Öğrenciler, okul çıkışlarında grup grup dağıldılar. Kırmızı, beyaz, kahverengi elbiseleriyle sokakları doldurdular. Bahar geldi. Yazılılar bitti. Karneler verilecek nerdeyse. Fakat, Bilal yok.
Kulüpçüler proje yarışmasında en beğenilen ilk beşe girmişler. Bir seviniyorlar, bir seviniyorlar!

Dün akşam goncalarımdan koparıp gitmişler. Soramamıştım acelelerine bakıp. Doktor, doktor deyip durmuşlardı. Çağrı ile Çağlar’ın doktor olmak istediklerini biliyordum. Kesik kesik cümlelerinden ne dediklerini anlamamıştım.

Bu sabah yine toplandılar. Hepsinin gözü yaşlıydı. Enes, cebinden bir mektup çıkarıp kollarımın arasına yerleştirdi. Üstünde Bilal yazıyordu. Sevindim Bilal’imden haber var diye. Servet koltuğunun altındaki gazeteyi açıp yüksek sesle okumaya başladı:
“Üç aydan bu yana kanser tedavisi gören liseli genç hayata veda etti.”
Yeniden ağlamaya başladılar. Bilal artık hiç gelmeyecekti. O sabah son goncamı İlkay’a verdim. Bir daha goncam olmayacaktı.

Halil amca işten çıkarılmıştı. Yeni bir iş arıyordu. Dün geldi, beni söküp Bilal’in kabrine götürdü. Mezarın üzerine özenle dikti.
Ben artık Bilal’in bülbülüyüm.

Recep Şükrü Güngör
[/size]
Alıntı ile Cevapla
Alt 25 December 2006, 13:35   Mesaj No:2

nihale

Papatyam Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:nihale isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 543
Üyelik T.: 21 September 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:ELAZIĞ
Mesaj: 551
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart GÜL

Alıntı ile Cevapla
Alt 26 December 2006, 05:59   Mesaj No:3

coskun_yeter61

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:coskun_yeter61 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 923
Üyelik T.: 14 August 2006
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Prague (Çek Cumhuriyeti)
Mesaj: 70
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Teşekkürler

[size=18px]Emeğine sağlık[/size]
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.