Bir bayrak nasıl dalgalanıyor?

[huzunlugurbet]

Bir bayrak nasıl dalgalanıyor?

Bir bayrak nasıl dalgalanıyor?Bir burçta bayrağınız dalgalanıyor mu?
Mutlaka orada bir şehitliğiniz, bir de gaziler ordunuz söz konusu. Çünkü bir bayrak burca; ancak gazilerle götürülür, şehitlerle dikilir. Başka türlüsü kabil değil.
Nitekim İstanbul surlarına da bir bayrak dikilmişti. Ama hemen yanı başına da, bir şehitlik kurulmuş, çevreyi de gaziler ordusu Ulubatlılar istila eylemişti.
Demek sınırötesinde ilim, irfan bayraklarınız dalgalanıyorsa durup düşünmek gerek. O bayrakları oraya ansızın esen bir kasırga götürmemiş.Kendiliğinden sınırötesi burçlara dikilmemiş. Hayatını ortaya koyan hizmet erleri, dava erenleri vardır devrede. Bunlar, yardan, yarandan vazgeçmiş:- Ya şehit, ya gazi; azmiyle gidiyorlar sınırlar ötesi hizmet ülkelerine.
Dediler ki:
- Asya cumhuriyetlerine gidecek öğretmenler sizden bir konuşma istiyorlar, gelebilir misiniz?
- Emir telakki ederek.. dedim. O fedakârlık timsali hizmet erlerinin davetine icabet, benim için kudsilerin hizmetidir.
Hem de koşar adımlarla gittim konferans salonuna. Dedim ki:
- Sizin şu anda hizmet götüreceğiniz ülkelerin alimleri de bizlere hizmet vermişlerdir vaktiyle.
- Nitekim varacağınız Semerkand'ın meşhur alimi Ebülleys'in bir eseri şu anda elimizde ve istifademizdedir. Bu zat, siz öğretmenler için bakın ne diyor yazdığı Büstânü'l-ârifin'de
- Vazifesini hakkıyla yapan öğretmen için şehitlik makamı söz konusudur. Çünkü, savaştaki insan bazen toprağı korumak için çarpışır. Sınıftaki öğretmen de bir neslin imanını, irfanını kurtarmak için çırpınır. İmanı ve irfanı kurtarmak, toprağı kurtarmaktan geride değildir. Sözümü şöyle bağlamıştım.
- İşte çocuklarına hizmet için gideceğiniz ülkenin geçmişteki alimleri siz öğretmenleri böyle anlatıyorlar, böyle yorumluyorlar...
Baktım, yüzlerde tatlı tebessüm, gözlerde nemli hüzün... Şaşıp yanılıp da bir de sual sormuştum.
- Ne zaman döneceksiniz?.. diye. Bir suskunluk başladı hepsinde de. Nihayet biri kulağıma fısıldadı:
- Geriye dönmeyi düşünmüyoruz!
Utandım, utandım. Hâlâ da utanıyorum bu sualimden. İşte zamanın Ulubatlıları böyle atılıyorlar hizmet meydanlarına. Böyle dalgalandırıyorlar ilim, irfan bayraklarını sınırlar ötesi burçlarda...
Bu Ulubatlıların kendileri böyle de Akşemseddin'leri nasıl acaba? Bir misal de ondan sunayım vicdanlarınızın tâ derinliklerine...
Göğsünün üzerine bastırdığı kalp cihazının tik-tak işleyişini bizzat kendisi dinler. Sonra da kendi teşhisini yine kendisi koyar:
- Bu cihazın dediğine bakılırsa benim şu anda hastaneye yatmam farz. Anjiyo olmam vacib. Bir müddet de istirahat etmem sünnet!..
- Yapmış mı bunları dersiniz?
Hizmetin çözüm bekleyen bunca meseleleri varken, onun, kendi hayatını düşünmeye fırsatı mı var?
Şimdi anladık mı bir bayrak ne türlü feragat ve fedakârlıklar pahasına dalgalanmakta?
Ahmet Şahin

[Papatyam]

[size=18px]Güzel bir yazı..Teşekkürler..[/size]

[mirim61]

[size=18px]gelin hanım eline sağlık[/size]

[huzunlugurbet]

inş. nişanlımda o kutsilerin arasında bayrak dikmeye gider :roll:

[mirim61]

[size=18px]aminnnnnn halime inşallah[/size]

[mevlutgunes]

ELELRİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK ALLAH RAZI OLSUN ARKADAŞIMIZ

[PESTEMAL]

nurtanem gelmiş şereflendirmiş bizleri Allah razı olsun.....Senin gibi nurtanelerinin sitede çok çok ehemmiyetle yeri var.....Selametle....

[mevlutgunes]

ARAMIZA HOŞ GELDİN SEFALAR GETİRDİN