Öyle 'içimsin' ki, sevgili... - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.ÖYKÜLER & HİKAYELER.::. > Deneme & Düz Yazılar

Deneme & Düz Yazılar Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Deneme ve Düz Yazılara Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 19 February 2007, 14:38   Mesaj No:1

nihale

Papatyam Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:nihale isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 543
Üyelik T.: 21 September 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:ELAZIĞ
Mesaj: 551
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Öyle 'içimsin' ki, sevgili...

Öyle 'içimsin' ki, sevgili...

[size=18px]

Tamirci çırağı, tulumunu giymiş, yüzü gözü motor yağına, egzoz kirine ve kaporta çamuruna bulanmış vaziyette, altına yattığı arabanın fettan, sarışın, burjuva güzeli, yüksek topuklu, naylon çoraplı şuh sahibesinin aşkıyla yanıp tutuşuyordu.

İşi bitince arabayı arapsabunuyla köpürtüyor, az kullanılmış süngeri ile okşarcasına siliyor, paspasları şişenin dibindeki limon kolonyası damlaları ile tütsülüyordu...

Nihai hamle kalmıştı. Sevdalısı neredeyse arabayı almaya gelmek üzereydi. Helaya girip kırık aynasını kullanarak, gres yağından mamul jölesini kullanarak saçlarına sürdü. Şimdi de sıra tükürüğü ile kaşlarını düzeltmeye, egzoz isi dudaklarını diliyle temizlemeye gelmişti.

Kirli tulumlarını çıkardı, gömleğini çekiştirerek düzeltti ve pabucunu ÜSTÜBÜ ile sildi...

Bildik, sert ve kırıcı bir sesle;

-GİY DEDİ TULUMLARI” ustası, İŞÇİSİN SEN, İŞÇİ KAL! BURADA BEN (yani ustan) VARKEN SANA MI KALMIŞ ELİN DİLBERİNE AŞIK OLMAK!

Artısı var eksiği yok 30 sene evvel ziyaret için geldiğim İstanbul’da bir bulvar kahvesinde Şubat’ın 14’ünde kahvecinin teybinden yükselen bir şarkıydı. İstanbul bahara durmuş her köşesini, her kişisine aşık ediyor, bense İstanbul’un her dönemecine aşık, büyülü Bizans matmazelini, soylu Osmanlı hanımefendisiyle topluyor, tuttuğum aşkları çıkarıyor, Yeditepe ile çarpıyor, atımı alıp ÜSKÜDAR’ı geçiyorum. İçim burkuluyor tamirci çırağına. Hâlâ öldüğüne inanamadığım Cem Karaca ustaya “bir görsem soracağım” derim hep. “N’oldu o çırak, kalfa ya da usta oldu mu? O kadınla evlendi mi?”

Onun arabası var
Güzel mi güzel,
Bastı mı gaza
Gider mi gider
Aman gizli tutalım
Ustam duyarsa ne der?


***

Şimdiki sevgililer öyle mi ya?..

- Bana NİCK’ini verir misin seni arıcam.

- E-mail gönderdim ulaşmadı. MESİNCIR adresin var mı?

- Bana 2 dk. izin ver. MeSaNe’den görüştüğümüzden olsa gerek tuvalete gidip gelicem. Sık sık gidiyorum.

- Sana sevgili.com’dan gül gönderdim aldın mı?

- Evet teşekkürler. Çok güzel kokuyor.

- Senin server’ına girdim oradaki Ali, Veli, Ahmet kim?

- Ben de geçen gün senin mesajlarını okudum. Yazıklar olsun sana. Hale, Lale, Jale’yi biliyorum artık. Hain.

- Haydi kızım başka kapıya.

- Hüngür...

Ya da kullanılan cümleler biraz farklı:

- Su-i zan etme lütfen. Ne babanın zenginliği ne de senin güzelliğin. Ben senin ruhunu sevdim. İmanını. Başörtünü...

- Ben de hep takva sahibi, içkisi kumarı olmayan, insanlığa hizmet aşkında bir beyle evlenmek istemişimdir. Burçlar da uygun.

- Her gün Cevşen okuyorum. Bir de Cevşen astım boynuma. Seninle cennete uzanan beraberliğimiz için...

- Ben de nazar boncuklu bilekliğimi hiç çıkarmıyom. Annem de muska yazdırmış. Aşkımıza kurşun da döktürcem inşallah.

- İnternetten gönderdiğin fotoğrafın çok güzeldi. Yüzünden nur akıyo. Sen peygamber sülalesinden misin?

- Senin fotoğrafın da çok hoş. Annemler şüphelenmesinler diye okuduğum hadis kitabının arasına koydum. Adın da Enes ya, görürlerse bile Hz. Enes (ra) zannederler.

- Diyosun sen? Bak ne dicem artık görüşsek bi yerlerde...

- Caiz mi? Zaten babam duyarsa öldürür beni.

- Bişi olmaz. İmam nikahı yaparız tamamdır.

3 AY SONRA -bir mektup-

- Dr. Can abi… Hüngür + HÜSRAN + DEPRESYON!..

Hamburgerim NETTEN
SEVGİLİM CHAT’TEN
Hazlarım İNTERNETTEN
Bir elimde fare, bir elimde klavye
İnsan mıyım ben kemikten ETTEN?..
Bugün Sevgililer Günü diye,
İki kontörü mesaj çektim CEPTEN…
Bu devirde böyle kutlanır aşklar
Olsa da dijital, olmasa da KALPTEN!



--------------------------------------------------------------------------------

AŞKTA İHLAS VAR

İhlasla aşkın çok benzerlikleri mevcut. Mesela “Bugün ihlaslı olmaya karar verdim. Saat 14.20 sularında ihlaslı olucam” denmez. Riyasız, galatsız, samimi, duru, iyi niyetli ve Rıza için bir iş yapılırsa ihlaslı olur. Aşık olmaya da karar verilmez. Aşk ne zaman, nerede kimin kalbine geleceğine kendisi karar verir. Yani ilahi bir rast gelme ile Allah kalpleri rezonans ettirir ve duygu frekansları girişime uğrarsa (elektrik aldım diyorlar ya) aşk doğar. Aşk, baştan aşağı samimiyet kokar, ihlas gamzelidir. Durudur. Duyguların incelmesini, hislerin keskinleşmesini, zihnin yükselmesini, kalbin gözlerinin açılmasını ve duyarlılığı getirir.



--------------------------------------------------------------------------------

AŞKTA KUTSALLIK VAR

Evet, keskinleşen duygular, incelen kalp, yükselen zihin ve olgunlaşan ruhunla hayata farklı bakmaya başlarsın. Ağzından, burnundan ve tüm hücrelerinden SEROTONİN, DOPAMİN, ENDORFİN vs. fışkırmaya başlar. Aşk, mutluluk, şevk, bağışıklık hormonların sular seller gibi akar. Yaprakların hışırtısı, cırcır böceğinin tespihatı, yıldızlar, seni duygulandırmaya başlar. Her bir yağmur tanesiyle inen melekleri bir bir görürsün. Hayalen asırlar öncesine gider, vazife başındaki elçiyle görüşür, konuşursun. Kur’an okunurken gözlerin dolar, kıyamda ağlar, rükuda hıçkırır, secdede inlersin. Sevgi dürbünüyle yitirilmiş cennetleri buradan seyredersin. Yani AŞK ALLAH’I KALBİNE DAVET ETMEKTİR. BİRİNE AŞIK OLAN KİŞİ ONUN YÜZÜNDE ALLAH’IN YÜZÜNÜ (Cemal) GÖRÜR... KISACASI BİRİNE AŞIK OLAN ALLAH’A DA AŞIK OLMUŞ DEMEKTİR...


--------------------------------------------------------------------------------


HER GÜN ŞUBAT 14

Böylece ihlaslı, temiz, odaları paklanmış ve sahibi davet edilen KALBE ALLAH yerleşir. Böyle bir kalbe vesile olan SEVGİLİ de oradadır. Artık her gün 14 Şubat’tır. Her an bir elinde GÜL, diğer elinde çikolata, içinde Yaratıcı’yı barındıracak kadar geniş olan kalbinizde SEVGİLİLER GÜNÜ kutlanır, uçsuz bucaksız derinliklerde muhteşemlikler yaşanır. Ailelere haber verilir, söz, nişan yapılır ve cennetteki köşklerin projesine uygun, pembe panjurlu yuvanın tasarımları yapılır.

Bir bahar akşamı rastladım size,
Melekler alkış tuttu ikimize,
Annemler istemeye geldi evinize,
Çikolata, gül getirdik hepinize
Mani yoktu mübarek evliliğimize
14 Şubat’ta karar verdik gelinliğimize... (hesabı)

Evet, AŞK ilahi endeksli, samimi, katıksız duygu yoğunluğunu ifade eder. Aşık olunan kişi, insanın SEVGİLİSİDİR. Nezahet çerçevesinde, ciddi evlilik niyetiyle, kırmızı çizgilere riayetle, iyi niyetli, kibar, soylu ve onurlu bir ilişki başlamıştır. Evlilikten sonra da AŞK ve SEVGİLİLİK devam eder, gerçek aşklar da... Yoksa, kenar mahalle aşkı da diyebileceğimiz, cismaniyete dayalı, şartlara, fiziksel ölçülere, fallara ve burçlara dayanan, seviyesiz, günah kokulu, “arka sokaklarda neler oluyor?” ya da “cebine gelen mesajlar kimden?” sorularıyla yıkılan kumdan şatolar, kartondan evler değil 14 Şubat’ta kutlanan...



--------------------------------------------------------------------------------

HERKESE VE HER ŞEYE AŞK

Yazının başında İstanbul’a olan aşkımı yazmıştım. İnsan yaratılan canlı, cansız neye aşık olursa olsun onun özündeki muhteşem ESMA’yı görüp, önce ve sonra, zahir ve batın her şey ve herkesle beraber önce Allah’a aşık olur. Onun dışında her ANNE bir sevgilidir. Tabii ki baba da. Kurda-kuşa, börtüye-böceğe, dağa-taşa hatta SEVGİLİ ALİ ÇOLAK’ın dediği gibi, bize AŞKI anlatan ŞAİRLERİN aşık olduğu KELİMELERE de aşık olur insan. Kimisi işine kimisi kendine aşıktır. Önemli olan bu aşkları baki kılmak, ebediyete, sonsuza taşımak ve asla PUTLAŞTIRMAMAKTIR. Zira kalbe putlaştırılmış sevgi girince Allah uzaklaşır.



--------------------------------------------------------------------------------



UNUTTUĞUM İÇİN DEĞİL
HİÇ UNUTMADIĞIMI
HATIRLATMAK İÇİN
YAZIYORUM.
İÇİNİZDEKİ SEVGİ VE SEVGİLİ
SONSUZA DEK SÜRSÜN...


(Zaman gazetesi)[/size]
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 February 2007, 14:42   Mesaj No:2

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Öyle 'içimsin' ki, sevgili...

AŞK ALLAH’I KALBİNE DAVET ETMEKTİR. BİRİNE AŞIK OLAN KİŞİ ONUN YÜZÜNDE ALLAH’IN YÜZÜNÜ (Cemal) GÖRÜR... KISACASI BİRİNE AŞIK OLAN ALLAH’A DA AŞIK OLMUŞ DEMEKTİR...


gülom seni öpüyorum...çok güzel bir yazı bu...akıcı enfes tek kelime ile mühteşem..paylaşım için teşekkürler.
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 February 2007, 16:51   Mesaj No:3

mavera

Guest
Avatar Otomotik
Durumu:
Papatyam No :
Arkadaşları:
Cinsiyet:
Mesaj: n/a
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:
Takdir Et:
Standart Öyle 'içimsin' ki, sevgili...

LEYLA İPEKÇİ
Seven; kendini bütünüyle sevdiğine verir. Kudsi Hadis’ten biliyoruz ki, Allah (cc) bir kulunu sevdiğinde onun gördüğü gözü, işittiği kulağı oluyor. Demek ki: Sevilen kul, böylelikle kendisini seven Allah’ın adıyla seven oluyor aynı zamanda.
“Allah’ın sevdiği kuluna vereceği şeyi hiç kimse bilemez.” der İbn Arabi. Çünkü ilahi sır, herkesin kalbine başka bir tonda fısıldanıyor.

Bize düşen; şunu bilmek: Sevdiğimizi ne için seviyoruz? O’nun için mi? Kendi nefsimiz için mi? Kendi nefsimiz için yaptığımız her şey, aslında nefsimizden razı olduğumuz şeyler. Mesela kendimizi bir başarının ilahi nedeni gibi görerek övündüğümüz, kibirlendiğimiz şeyler.


  • Daha ileri gidip soralım. Ne için yaşıyoruz? Kendi nefsimizden razı olmak için mi? En yüce, en üstteki gaye bu mudur? O halde insanı Kendi suretinde yarattığını söyleyen Allah (cc), neden “Ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim” demiştir? Yalnızca nefsimizin rızası yetseydi, O’nu bilebilir miydik?



Ne için seviyoruz? Ne için savaşıyoruz? Ne için yaşıyoruz? Anlayabilmek için kendimizi (nefsimizi) bilmemiz gerektiği söyleniyor bize. Ve ‘bilmenin ölçüleri’ veriliyor çeşitli ayetlerle. Kalbimiz açıldıkça bunun dereceleri olduğunu fark ediyoruz. Mesela ‘bilmeden yaptığımız’ bazı şeylerin neden yapılmaması gerektiğini öğrendikçe, yeni şeyleri anlamaya başlıyoruz.

Bilme dereceniz arttıkça insan olma mesuliyetiniz de artıyor. Şunu anlıyorsunuz ki, kimse, peygamberler bile ‘bildim’ dememişlerdir, diyemezler. “Kalp ilmimi artır” diye neden dua ederiz? Kıyısız bir okyanusta olduğumuzu hiç unutmadan, daima daha fazlasını bilebileceğimizi idrak etmek için. Tanrılık taslamamak için. [/list]

Nihale'ye bu konuya değindiği için teşekkür ediyorum. Bize verilen nimetleri hakkıyla bilip hakkıyla şükredip ve hakkıyla yaşamak kısmeti duasıyla...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları

Cevaplar Son Mesajlar
Vur da Öyle Git mavera Şiir Bahçesi 1 19 May 2007 12:06
ÖYLE İÇİMDESİN Kİ nihale Deneme & Düz Yazılar 2 26 December 2006 17:47
ÖYLE İÇİMDESİN Kİ ACIHAYAT Yakılacak Mektuplarınız 3 13 April 2006 15:35
Öyle Birini Bul Ki.. Mekansiz Yakılacak Şiirleriniz 1 12 April 2006 12:17
öyle bir zamanda gel ki, gozdem Şiir Bahçesi 1 11 April 2006 15:01

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.