|
Deneme & Düz Yazılar Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Deneme ve Düz Yazılara Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz... |
|
Seçenekler |
21 August 2008, 20:08 | Mesaj No:1 |
Durumu:
Papatyam No :
145
Üyelik T.:
16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
|
Beklemek
Beklemek İnsan bekleyendir. Farkında olmadan bekler o. Bilerek bekler. Birlikte bekler. Yapayalnız bekler. Beklediğinin kim olduğunu bilerek bekler. Beklediğinin kim olduğunu bilmeden bekler. Bekleyenleri bekler insan. Bekletenleri bekler. Bekler ve beklenmek ister. İlkin anne karnından ayrılarak ebedi bir kopuş edinir. Derin ve dinmez bir yurt ve dönüş mitidir bu. Taşa inen balyozun kopardığı parçada, rüzgârın kırdığı dalda, suyun sürüklediği çöpte, samanda, güneşin denizden yükselttiği buharda bir anı, bir kader birlikteliği duyar böylece insan. Fırça fırça, çizik çizik, kelime kelime, ses ses ölümsüzleştirmek ister onu. Kopuştur gelen ve kopan korkar, vardığı yer, koptuğu yerden uzak ve yabancılıklarla dopdoludur. Daha da evvelinde, zaman ve mekan ötesi bir yerden kopar insan, tam olarak bilmediği, hiçbir zaman da bilemeyeceği ama her daim hasretini çektiği bir yerdir orası. Ve oraya dönmeyi bekler. Göğüs kafesini değil, kalbinin ta derinliklerini ağrıtan bir kopuştur bu. Ve bu kopuşun dışavurumları, şekillenmeleri, yüz değiştirmeleriyle doludur ömür ve en acıtıcı olanı da aşktır, sanatın bitmez kaynağıdır, ve farklı dillerde, farklı kelimelerle kristalize olur her daim. Ve aşk en yüce, en zor, en ağır, en bitmez bekleme sanatıdır. Bekleme düşüncesidir. Mesnevi baştan ayağa bir bekleyiş değil midir? Bir ayrılığın doğurduğu, büyütüp beslediği kopuş… Çile çile, gülümseyişlerin zehriyle örülmüş, akıl çürüten ateş kırbacı. Beklemek. Yunus Emre, “edep beklemek”ten söz açar. Edep ile beklemeyi iç içe geçirir. Bütün eski savaş sanatları, cinselliği ve beden eğitimini arınma ve sanat olarak gören anlayışlar, ruh terbiyesi üzerine kurulmuş tarikatlar, yüksek sanat, din, politika özünde bekleme öğrenimi hatta eğitimi esasına dayanır. Düşmanını beklemeyi, onu bekletmeyi bilemeyen komutan zafer kazanamaz. Bütün bir ordunun değil ihtirasını, nefesini bile bekletebilendir büyük komutan. Ya, ayetlerin iniş aydınlığında, bir süreliğine de olsa bekleyişi Nebi’lerin? Açlığı bekletmek için yemeden içmekten kesiliş, ruhun gıdalanışını kılıç sesiyle kesip, ipek hışırtısıyla boğmaya benzeyen yönsüz ve zamansız bekleyişler. Öyleyse uğraşların değil sadece duyuşların da en zoru ve zorlusudur o. Bekleyen, kontrolü ele geçirir, akıp gidenin, gelip geçenin karşısında bir taş sessizliğine bürünür. Bekleyen susar. Giden konuşur. Bekleyen dikenli tel bile olsa bir zaman yünü asılı kalır orada. Beklemek, bekleye bekleye her şeyin özüne, merkezine doğru çeker insanı. Orada, aynanın bin bir halleri gibi, tekillikten çoğunluğa, çiğlikten kurtulup olgunluğa yol alışa bir işaret vardır. Zaman tasavvuru ve hayat algısı beklemek üzerine kuruludur medeniyetlerde. Eski şark bir bekleme kültü yaratmıştır kendi içinde. Bu sebepten olacak ki “ Şark oturup beklemenin yeridir, biraz sabrederseniz behemahal her şey ayağınıza gelir.” der Tanpınar bir yerlerde. Şark biraz miskinlik de karışmış olsa da işin içine, Hint’ten Çin’e, Ortadoğu mistisizminden İslam tasavvufuna kadar beklemeyi bilmiş, öğrenmiş, yaşamış ve yaşatmıştır. Biraz da öyle yorumlamak gerekmez mi, İslam sanatının belirgin karakteri sayılan üç boyuttan uzak durmayı seçmiş olmasını? Hareket ile sükun arasındaki altın dengeyi beklemek ve bekletmekte bulmuştur sanki. Beklemek, varlığı aşıp, yoklukta varlığı bekleyerek yeniden yaratmak, onu kendisinin kılmaktır belki de. Yokluğunda buldum seni ………………………… Gelme artık neye yarar Şairin, böylesi söyleyişi yeniden yer bulur, iz kazanır. Kazanır kazanmasına da, şu üstümüze bütün cazibesiyle gelip konan, kelebek taklitleri, çağdaş hüthüt sesleri, yeni yetme Belkıs süzülüşleri, beden ve söz akrobasileri yanında, hayat cilveleriyle bizi beklemekten uzak bırakan yeni zamanlara ne söylemeli? Onun hakkı yok mu hiç? Dün mektup bekleyen, asker gözleyen, nerede konup nerede göçeceğini bilmeyen yaşanmışlıklar içinde, onların izleri duvarlarda, el içlerinde, göz pınarlarında, sandıklarda, depolarda, anılarda, şarkılarda, türkülerde gezinip dururken ve birden bire dönüp bizi yakalarken, ne söyleyecek, hangi hızla konuşacak şimdi bize kader? Kaderin yeni sesi. UFUK BOZKIR
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları |
Cevaplar | Son Mesajlar |
İDDET MÜDDETİ BEKLEMEK | umut | Evlilik, nigah, boşanma | 0 | 04 June 2008 11:53 |
Tefekküre Davet Köşesi |
|
Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın |