Karadenizli'nin Günahı….

[umut]

Karadenizli'nin Günahı….

Karadenizli'nin Günahı….

İsmet HACISALİHOĞLU
[email protected]
16 Ocak 2012 Pazartesi 11:56


Niyetim Türkiye için çok önemli olan, Amerika Başkanlık seçimleri ve başkan adayları hakkında okuyucuya bilgi sunmaktı. Ayrıca Fransa Senatosu, Ermeni yasasını onaylarsa, önümüzdeki Nisan ayında Amerika’nın da onaylayacağını belirtmek istiyordum. Ancak gündeme ULUDERE girdi. Bu olay hakkında söylenen ve yazılanları incelediğimde, ortaya garip bir durum çıkıyor. Devlet kaçakcılığı teşvik ediyor. Ayrıca bu kanunsuzluk, hep gündüz saatlerinde yapılıyor. Burada iki suale cevap aranmalıdır. Birincisi Devlet kaçakcılığı, hırsızlığı korur mu? İkincisi de, köylüler, olay günü, tehlikesini bildikleri halde, neden GECEYİ tercih ettiler? Kaçakcılık, dürüst vatandaşın cebinden para çalmak yani hırsızlıktır.
Bölgenin tamamı, Devlet’ten aldıkları 100 liranın ancak 23 lirasını geri ödemektedir.

Yani diğer bölgelerinden Doğu’ya, her yıl YÜZDE 77 kaynak ve yardım aktarılmaktadır. Devlet bankalarından aldıkları tarım veya hayvancılık kredilerini geri ödememektedirler. Elektrik parası ödememektedirler. Terör bölgesinde gecekondu ve köyler, elektrik sobalarıyla ısıtılmaktadır.

Kaçak akaryakıtı üç kat ucuz kullanıyorlar. Nüfusun 40 yaş üzeri, sosyal yardım ve maaş almaktadır. İç köylerde, ziraat ve hayvancılık yapılmamaktadır. Hudut köyleri kaçakcılık ile uğraşmaktadır. Ülke ekonomisine katkıları yoktur. Bölgede sosyal yapı, çok eşlilikten dolayı kalabalık, yoksul ve çıplak ailelerden oluşuyor. Adam televizyonda dört hanımdan 22 çocuğu olduğunu söylüyor. VAN’da bir baba, depremde ölen 4 yaşındaki kızının ismini bilmediğini ekranlardan söyleyebilmiştir. Hayatı, belinden aşağısı için yaşayandan ne baba olur, ne de doğan çocuktan bir hayır gelir. Bu aile kurumuna, insanlığa, Müslümanlığa yakışmayan bir zihniyettir. Aile bağları kopuk, saldım çayıra Allah kayıra zihniyeti ile yetişen nesillerde, ahlaki değerler olmaz. Sürü değerleriyle büyüyen çocuk isterse batı bölgesinde yetişsin fark etmez. Bu çocuk, kindar olur, araba yakar, fabrika bombalar, kaçakcılık yapar, insanları öldürür, terörist olur. Maalesef bütün Türkiye’de yaptıkları budur. Yöre halkının tamamı, elbetteki aynı katagoriye sokulmaz. Ancak yazılan, ekranlardan görünen ve yaşanan olaylardan çoğunlukla anlaşılan budur. ORHAN MİROĞLU, 9 Ocak Taraf’taki yazısında, bölgenin yoksul ve dağlık olmasını bunlara sebep gösterirken, TÜRK düşmanlığı, salyalar halinde kaleminden akıyor. Tıpkı SELAHATTİN DEMİRTAŞ gibi.

KARADENİZ’de, Ünye’den Sarp’a kadar olan bölge yüksek dağlarla donanmıştır. Bu dağlardaki binlerce köyün yıllarca, yolu, elektriği olmamıştır. Yoksulluğun ne olduğunu buraların eski halini bilmeyenler anlayamaz. Öyle köylerimiz vardır ki, KARGA bile 10 mola verip dinlenmeden buralara çıkamaz. Kışın kar altındadırlar. Köylü bazen iple bağlanarak tarlasını eker biçer. Bir kilo yağ yapabilmek için, ineğini sarp yamaçlarda otlatır. Ekinini sırtında tarlaya indirir, sırtında harmana taşır. Bütün bu zorluklara rağmen köylü, çalışarak helal kazanmanın yolundan ayrılmamıştır.
Karadenizli, devletten aldığı her tür krediyi ödememezlik etmez. Elektrik parası ödememeyi düşünmez bile . Çünkü bilir ki o ödemezse, bu para başka vatandaşlardan alınacaktır. Kul hakkından korkar, çocuğuna haram yedirmez.
Çocuklarını yetiştirmek için sabah güneşle beraber çalışmaya başlar, akşam güneş batınca ev işlerine döner. Aile kutsaldır. Çocuklarını çalışmaya, okumaya ve iyi vatandaş olmaya teşvik eder.
Bakamayacağı kadar çocuk yapmayı veya 10 yaşındaki kız çocukla evlenmeyi alçaklık sayar. Karadenizli devletine ve vatandaşlarına zarar verecek bir teröre asla kalkışmaz. B.D.P.liler gibi, halklar arasında husumet hamallığı yapmaz. Demek ki Karadeniz’linin günahı; çalışmak, vatanını sevmek, kimseye minnet etmemektir. Hayırlı ve mümin evlatlar yetiştirmeyi bir kader ve ANAYASA olarak benimsemektir. Karadenizli mükafaat istemiyor ama, ah şu gölgeler olmasa….