SİYASET ŞİKENİN DESTEKÇİSİ OLURSA…

[umut]

SİYASET ŞİKENİN DESTEKÇİSİ OLURSA…

SİYASET ŞİKENİN DESTEKÇİSİ OLURSA…
Hasan Al

Futbol federasyonu disiplin kurulu ”şüpheye dayalı ceza” verebilir.

Mahkemenin ceza verebilmesi için ise ”maddi delil” gerekiyor.

Sezon başında bu masalları dinledik.

Güya hukuk devletiyiz ya…

Mahkeme maddi delilleri buldu.

”7 maçta şike var” dedi.

Ceza yağdırdı.

Federasyon ise mahkemenin ”maddi delil” bulduğu yerde, şüphe dahi bulamadı.

‘‘Her şey temiz” dedi.

Evet, futbol federasyonu sözde özerk bir kurum.

Verdiği kararlar değiştirilemiyor.

Ne var ki mahkeme kararından sonra federasyon kararı vicdanları rahatsız etti.

Bu durumda ya mahkeme yanlış yapıyor ya da federasyon.

İkisi birden doğru olamaz.

Eğer mahkemenin kararını doğru olarak kabul edersek, ki bence de doğru.

”Adalet yerini bulsun, isterse dünya yıkılsın” diyen bir mahkeme başkanı asla yanlışa imza atmaz.

O zaman federasyon suç işlemiş, yani görevini kötüye kullanmış oluyor.

Cunhuriyet savcılarının derhal harekete geçerek suç duyurusunda bulunması gerekiyor.

Tabi böyle bir zihniyet başkan yapılırsa olacağı budur.

Mahkeme Beşiktaş yöneticisi Serdar Adalı’ya şikeden ceza verdi.

Aynı şekilde Tayfur Havutçu’yu da cezalandırdı.

O tarihte kulüp başkanı kim?

Yıldırım Demirören.

Demirören’in bütün bunları bilmemesine imkan var mı?

Biz ne yapıyoruz.

Şikeye bulaşmış ve yargılanmakta olan bir kulübün başkanını federasyon başkanı yapıyoruz.

Böyle bir başkan, kendi döneminde suç işleyen yönetici ve hocaya ceza verdirir mi?

Neticede ucu kendisine dokunuyor.

Ama mahkeme verdi.

Adalı’ya 1 yıl 3 hapis cezası ve 250 bin tl para cezası.

Havutçu’ya da 1 yıl 3 ay hapis cezası ve 100 bin tl para cezası.

Aslında Havutçu ve Adalı’nın ceza alması demek, dolaylı olarak Demirören’in ceza alması demek.

Dünyanın hangi medeni ülkesinde böyle bir rezaleti görebilirsiniz.

Düzenbazlar kendi aralarında kurdukları düzenle şike ve teşviği aklamaya çalışacak.

Bunun adı da adalet olacak.

Hadi canım sizde.

Yaşanan rezalet karşısında federasyonun istifa etmesini bekleyenler çok bekler.

Demirören, hakarete ve eleştiriye alışkın bir isim.

”Gel” diyenler ”git” demediği sürece kılını kıpırdatmaz.

Yıldırım Demirören kimin icazeti ile koltuğa oturdu.

Başbakan icazet vermeseydi, Demirören’in seçilme şansı hiç olmazdı.

Kulüplerin verdiği destek işin hikaye tarafı.

Peki CHP ve MHP için bundan daha büyük malzeme olabilir mi?

Kıyameti koparmaları lazım.

Ancak susuyorlar.

Diyeceksiniz ki ”niçin konuşmuyorlar?”

Tencere dibin kara.

Benimkisi senden kara.

Demirören, Beşiktaş başkanı iken Başkan yardımcısı kimdi?

Erdoğan Toprak.

Biraz futboldan anlayan, kulüp işleyişini bilen biri, başkan ve başkan yardımcısının haberi olmadan bir kulüpte kuş uçmayacağını bilir.

Bu konuda Toprak, duygusal davranabilir!

Peki Kemal Kılıçdaroğlu’nun güçlünün yanında yer almasına ne diyeceğiz.

Hani her zaman mağdurun yanındaydı.

”Nasıl olsa Erdoğan baltayı taşa vurdu. Fererbehçe taraftarını karşımıza almayalım” demek benim nazarımda oy avcılığıdır.

Gerçek, önemli olan tek şeydir.

Eğer Trabzonspor’un anasının ak sütü gibi hakkı olan kupayı alması için tek bir laf etmiyorsanız, kusura bakmayın sizde benim için hiç bir şey ifade etmiyorsunuz.

MHP’den ise zaten hiç bir beklentim yok.

Konuyu baştan ergenekon, fetullah sulandırmasına çektiler.

Fenerbahçe’den yana tavır aldılar.

Her iki muhalefet partisi bir kez bile Trabzonspor’un yenen hakkını dile getirmedi.

Ülkeye bakarmısınız?

Hükümet tescilli hırsızdan yana.

Muhalefet tescilli hırsızdan yana.

Peki mağdur ne olacak?

Onun hakkını kim savunacak?

Türk futbol tarihinin en büyük skandalını kim dile getirecek.

Kim şike ve teşviği iktidar desteği ile örbast eden federasyon hakkında suç duyurusunda bulunacak.

Eğer bir memlekette iktidarla muhalefet suçluyu koruyorsa, o memleketin çivisi çıkmış demektir.

Maalesef o ülkenin sokaklarında tescilli hırsızlar zafer şarkıları eşliğinde kutlama yapar.