Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar... - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.ÖYKÜLER & HİKAYELER.::. > Deneme & Düz Yazılar

Deneme & Düz Yazılar Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Deneme ve Düz Yazılara Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 14 April 2006, 16:09   Mesaj No:1

Papatyam

Papatyam Site Yöneticisi
Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:Papatyam isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1546
Üyelik T.: 11 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Mesaj: 1.864
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar...

Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar...

[size=18px]Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar[/size]

Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki, "sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardim edemem."
__________________
"Bilgi Paylaştıkça Çoğalır"
Alıntı ile Cevapla
Alt 17 May 2006, 14:50   Mesaj No:2

REHA

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:REHA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 553
Üyelik T.: 07 October 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:10.Köy
Yaş:63
Mesaj: 1.867
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart rs

Kara' cıların komutanı bir asker çağırmış. Asker
- "Emret komutanım" diyerek yanına gitmiş.
Komutanı yere yatmasını istemiş. Daha sonra da bir tanka askerin üzerinden geçmesi için emir vermiş asker kılını bile kıpırdatmadan yattığı yerde beklemiş ve malumunuz ezilmiş. Komutan diğerlerine dönerek
-"İşte cesaret" demiş.
Havacıların komutanı bir asker çağırmış. Asker yine
- "Emret komutanım "diyerek komutanının yanına gitmiş.
Komutanı helikoptere binmesini emretmiş. Asker helikoptere binmiş ve havalanmış daha sonra komutanı askere aşağıya paraşütsüz atlamasını emretmiş asker de emre itaat etmiş ve atlamış. Yereçakılmış ve can vermiş. Komutan da diğeri gibi dönerek
- "İşte cesaret " demiş.
Sıra gelmiş denizci komutana. Denizci komutan askerini çağırmış. Asker çakı gibi hazırola geçmiş ve
-"Emret komutanım" demiş. Komutan
- Derhal denize atla ve 10 dakika yüzeye çıkma demiş.
Asker;
- "Hadi lan" demiş.. Komutan diğer komutanlara dönerek
- "İşte asıl cesaret bu " demiş.


http://www.fikrabul.com/fikrabul/no/...ek-cesaret.htm
__________________
[size=10pt]ŞU FANİ DÜNYADA BAKİ GİBİ YAŞIYORUZ

BİRDE HASTAHANE KÖŞELERİNDE
[/size]
Alıntı ile Cevapla
Alt 17 May 2006, 15:10   Mesaj No:3

mevlutgunes

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:mevlutgunes isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 164
Üyelik T.: 01 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Afyon/Bolu
Mesaj: 971
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar...

Bir Amerikali yani ayııı.. ile Japon yanii cakalll ve fransalı:. yani demkoo.. safari'ye çıkmışlar. Her ücüde son teknolojik silahlarıda birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş. demko fransalı cok korkmuş keşke gelmeseydik avcıya ne olurdu ya amarikalı dediki boş boş konuşma yürü.. Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş. Ama karavana. Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş. Fakat o da tam isabet ettmemiş . fransalı cok karktugundan Aslan bizimkileri farkedince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. fransalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. Japon ve amerikalı bismillah demeden fırlamışlar hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. fransalı sormuş :
-niye koşuyorsunuz , aslandan hizlı mı koşacaksın ?
-amerikalı yoo sende hızlı koşsan yeter görmüyorsun biz avlamaya gitti biz avlanıyoruz hepsi.. senin yüzünden korkkakk fransalıı...

Gönderen: RIDVAN (bahtiyar_1991)

Arkadaşına Gönder | Yazıcı Dostu
__________________
img]http://img321.imageshack.us/img321/8944/alaksresi7dg1fk7ca8xj1zm.gif[/img]
Alıntı ile Cevapla
Alt 17 May 2006, 15:14   Mesaj No:4

Papatyam

Papatyam Site Yöneticisi
Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:Papatyam isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1546
Üyelik T.: 11 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Mesaj: 1.864
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Savaşçı, Aşksız Bir Hiçtir...

[size=18px]Savaşçı, Aşksız Bir Hiçtir... [/size]

Bir savaşçı ihtiyaç duyduğu şeyin peşindeyken kalbinin korkmasına izin vermez. Çünkü o aşksız bir hiçtir "çok garip" diye düşünür savaşçı ; "Buldukları ilk fırsatta en kötü taraflarını göstermeye çalışan ne kadar çok insan tanıdım. İçlerindeki manevi gücü agresiflikle saklamaya, yalnızlık korkularını bir özgürlük kisvesi altına gizlemeye çalıştılar. Kendi kapasitelerine inanmadıkları halde sürekli kendi erdemlerini övdüler."

Sabır ve Hız

Savaşçı bu mesajı tanıdığı pek çok erkek ve kadında okumuştur. Asla ilk izlenime kanmaz ve başkaları onu etkilemeye çalışırken sessiz kalmakta ısrar eder. Ve bunu, kendi kusurlarını düzeltmek için bir fırsat olarak kullanır. Çünkü insanlar aynı zamanda iyi birer aynadır. Bir savaşçı öğrenmek için karşısına çıkan her şeyi iyi bir fırsat olarak kullanır ve çelişkilerini kabul etmeyi bilir.

Işığın savaşçısının hem sabra hem de hıza aynı anda ihtiyacı vardır. Bir stratejide en büyük hata, zamansız davranmak ve fırsatın elinizden kaçıp gitmesine izin vermektir. Bu hatadan kaçınmak için savaşçı her bir durumu eşsiz bir durummuş gibi ele alır, hiçbir formüle, reçeteye ya da başkalarının düşüncelerine bel bağlamaz.

Halife Muaviye, Hz. Ömer Bin El-Hattab'a büyük politika yeteneğinin sırrını sordu. Aldığı cevap şuydu: 'Hayatımda hiçbir meseleye bu işin içinden nasıl çıkabileceğim üzerine hazırlık yapmadan girişmedim; öte yandan, giriştiğim hiçbir işin içinden hemen çıkmayı istemedim.

Işığın savaşçısı kalbini her zaman nefret duygusundan temiz tutar. Bunu yapabilmek için affetmeye ihtiyacı vardır.

Bir savaşa girdiğinde İsa'nın şu sözünü asla unutmaz : "Düşmanlarınızı sevin." Ve savaşçı bu söze uyar ama İsa'nın sözlerinin "düşmanlarınızdan hoşlanın" anlamı taşımadığını da hep hatırlar.

Affetmek savaşçı için her şeyi kabullenmek zorunda kalmak demek değildir. Bir savaşçı asla başını öne eğmemelidir; çünkü bunu yaparsa hayallerinin yattığı ufku gözünden kaçırabilir.

Dinlenme ve Hareket

Savaşa ara verildiğinde savaşçı dinlenir.

Bu günlerini çoğunlukla hiçbir şey yapmadan geçirir; çünkü kalbinin buna ihtiyacı vardır.

Ama duyuları hep tetiktedir. En büyük günahlardan biri olan uyuşukluğa kapılmaz ; çünkü bunun kendisini nerelere götürebileceğinin farkındadır : Zamanın öylece akıp gittiği ve başka hiçbir şeyin olmadığı pazar öğleden sonralarının o ılık ruh haline.

Savaşçı bu zamanı "mezarlık huzuru" olarak adlandırır. Ve Mahşer'den bir alıntıyı hatırlar : Sizi lanetliyorum çünkü siz ne soğuk ne de sıcaksınız. Keşke soğuk ya da sıcak olsaydınız! Ama ılık olduğunuz için sizi ağzımdan dışarı kusacağım.

Savaşçı dinlenir ve güler, ama her zaman dikkatli ve harekete hazırdır.

Melek ve Şeytan

Bir savaşçı, melek ile şeytanın, kılıcı tutan el için kavga ettiğini bilir.

Şeytan, "başaramayacaksın" der. "Doğru anı kaçıracaksın. Korkuyorsun." Sonra Melek belirir ve "başaramayacaksın" der. "Doğru anı kaçıracaksın. Korkuyorsun."

Savaşçı şaşırır. Her ikisi de aynı şeyi söylemektedir.

Şeytan şöyle devam eder : "Bırak sana yardım edeyim." Melek ise şöyle der : "Sana yardım edeceğim."

İşte o anda savaşçı aradaki farkı anlar. Sözler aynı ama anlaşma başkadır. Böylece zaferini Tanrı'ya adayarak cesaretin verdiği güvenle meleğin elini tutmayı seçer.

Günahlara İnanmak

Işığın savaşçısı sezgilerinin ne kadar önemli olduğunu bilir. Savaşın ortasındayken düşmanının darbeleri üzerine düşenecek vakti yoktur; bu yüzden sezgilerini kullanır ve kendini meleğinin ellerine bırakır. Barış zamanında ise Tanrı'nın kendisine gönderdiği işaretlerin şifresini çözer.

İnsanlar onun için "bu adam deli" ya da "bir hayal dünyasında yaşıyor" ve hatta 'Mantığı olmayan şeylere nasıl böyle inanabiliyor? derler. Ama savaşçı sezgilerin Tanrı'nın alfabesi olduğunu bilir ve rüzgarı dinleyip yıldızlarla konuşmayı sürdürür.

Aşka İnanmak

Bir savaşçı için imkansız aşk diye bir şey yoktur. Sessizliğin, farklılığın ya da reddedilişin gözünü korkutmasına izin vermez. Çünkü insanların yüzlerine geçirdiği buzdan maskelerin ardında ateşten bir kalp olduğunu bilir.

İşte bu yüzden savaşçı, başkalarından çok daha fazla şeyi riske eder. Birinin sevgisi için hiç yorulmaksızın çabalar -bu sürekli "hayır" sözcüğünü duymak, eve yenilgi içinde dönmek, hem fiziksel hem de ruhsal anlamda reddedilmiş hissetmek anlamına gelse bile. Bir savaşçı ihtiyaç duyduğu şeyin peşindeyken kalbinin korkmasına izin vermez. Çünkü aşksız o bir hiçtir.

Anlaşmaya İnanmak

Savaşçı savaş alanını her zaman kendisi seçemez. Bazen kendini hiç arzulamadığı savaşların içinde bulup şaşırır, ama bunlardan kaçmanın hiç faydası yoktur çünkü bu savaşlar nereye gidersi gitsin onu takip edecektir. Bu yüzden çatışmanın kaçınılmaz olduğu zamanlarda savaşçı düşmanıyla konuşur. Korku ya da ürkeklik göstermeksizin karşısındakinin neden savaşmak istediğini öğrenmeye çalışır. Savaşçı, kılıcını kılıfından çıkarmadan, karşısındakini bu savaşın onun savaşı olmadığı konusunda ikna eder.

Savaşçı, düşmanının söyleyeceklerini dinler ve sadece gerekliyse dövüşür. Eğer başka bir alternatifi yoksa, zaferi ya da yenilgiyi düşünmeden dövüşür : Savaşı sonuna kadar sürdürür.

Azme İnanmak

Işığın savaşçısı yargılamaları ve eleştirileri tevazuyla kabul etmek gerektiğini söyleyen eski öğütleri asla unutmaz. Haksızlık yaşanır. Savaşçı birden kendini hiç hak etmediği durumlarda bulabilir ve kendini savunmaya bile niyeti olmaz. Böyle zamanlarda savaşçı sessiz kalır. Enerjisini sözlerle harcamaz çünkü sözler bir işe yaramayacaktır. En iyisi gücünü direnmek için kullanmak, sabırlı olmak ve birilerinin onu izlediğinin farkında olmaktır. Haksız yere acı çeken birini gördüğünde bu durumu kabullenemeyecek insanlar vardır. Bu insanlar savaşçıya en çok ihtiyaç duyduğu şeyi verir: Zamanı. Er ya da geç, her şey yine savaşçının lehine çalışmaya başlayacaktır. Işığın savaşçısı akıllıdır; yenilgileri üzerine yorum yapmaz.

Kişisel Efsanelere İnanmak

Savaşçı, kendi kişisel efsanesi olduğunu varsayar; bu onun yaşama sebebidir. Çevresindekiler onun için şunu söyler : "İnancı takdire şayan!" Savaşçı bir süreliğine duyduğu bu sözlerle gururlanır, ama sonra bundan utanç duyar; çünkü ortaya koyduğu inanca aslında sahip değildir.

O an meleği gelip kulağına şunu fısıldar : "Sen sadece ışığı taşıyan bir araçsın. Kendinle gurur duyman için de, kendini suçlu hissetmen için de bir sebep yok; sadece kaderini gerçekleştirmek için bir sebep var." Ve savaşçı sadece bir aracı olduğunun farkına vardığında kendini daha sakin ve güvende hisseder.

Paulo Coelho
__________________
"Bilgi Paylaştıkça Çoğalır"
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları

Cevaplar Son Mesajlar
Cesaretin varsa Lig'den çekil umut Fenerbahçe 0 01 August 2012 09:02
CESARETİN BİTTİĞİ YERDE ESARET BAŞLAR PESTEMAL Öyküler & Hikayeler 0 21 August 2008 19:09
GÖZLERİNDEN BAŞLAR YOLCULUĞUM igzuma Şiir Bahçesi 0 14 June 2007 11:05
her sabah seninle başlar gozdem Şiir Bahçesi 0 18 August 2006 17:56
Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar MeLLiSSa Deneme & Düz Yazılar 0 23 May 2006 08:55

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.