Ey AŞK! - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.ÖYKÜLER & HİKAYELER.::. > Deneme & Düz Yazılar

Deneme & Düz Yazılar Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Deneme ve Düz Yazılara Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 07 September 2006, 22:48   Mesaj No:1

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Ey AŞK!

Ey AŞK!

Ferhat’ın yoluna çıkan dağın adı unutuldu. Şirin’i hapseden zindanların duvarları çoktan toz oldu.

Ferhat’ın Şirin’e aşkı dillerin ucunda sımsıcak konuşuyor, kalplerin taraçalarında terütaze nefes alıp veriyor.


Dağ yıkıldı, duvarlar unutuldu, araya girip ayıranların isimleri anılmadı; ancak Ferhat’ın kalbinde olan, Şirin’in ruhunda gezinen aşk dağ gibi dimdik ayakta duruyor, yamaçlarını süsleyen pınarlardan nice dudak hâlâ daha ab-ı hayat içiyor...


Ağlama ey aşk, ağlama ki, Leylâ’yı Mecnûn’a uzak eyleyen çöl kaç kere kurudu, kumlarını kaç rüzgârın hoyrat eteklerinde savurdu ama Leylâ’nın gözyaşları hâlâ daha aşıkların yanağını yıkıyor, Mecnûn’un deliliği her gece aşıkların aklını başına getiriyor.


Çöl kaybetti ey Leylâm; senin adın kaldı.

Aşkı hor görenlerin adı çöllerin kumları gibi kimliksiz kaldı ama Mecnûn’un hatırı hep kaldı.


Yûsuf ile Züleyhâ’dan geriye ne kaldı ey aşk?

Mısır sultanının adı hiçbir şiire sızmadı. Yûsuf’u satanların esâmesi okunmuyor,

Yûsuf’a canını veren Züleyhâ, bak nasıl da hayretle anılıyor.


Üzülme ey aşk, üzülme, yüzünü yıkayan gözyaşların nice Yâkub’un gözlerini açmaya ayarlı.

Sultan kaybetti, kuyu kaybetti, zindan kaybetti, Yûsuf kazandı, Züleyhâ kâr eyledi.



Sen eskisin ey aşk. Çok eskisin. Eskicilerin alıp satamadığı kadar yeni, insanlık tarihi kadar eskisin.

Her yerde, her yürekte farklı bir elbiseyle çıkıyorsun karşımıza. Ama hep aynısın. Senin adını kim koymuş bilmiyorum. Ama her yerde hazır bekliyorsun. Ve aslında yenisin, yepyenisin.


Bu kadar yeni olmasan, bu kadar dolaşık olur muydu ayaklarımız senin yolunda. Kimse aşkın ustası olamadı, kimse seni kuşatamadı. Kimse tedirginliğini bırakamadı senin yanında, kimse kalbini sakin kılamadı kucağında. Hep acemi hep acemi olduk yolunda.


Sen aşksın...Sen hem hayal, hem gerçeksin. Hem ırak, hem yakınsın. Bazan güneş kadar yakıcı, bazan sularca serinsin. Bizi yücelten büyütensin. Sen ateşsin...Sen her şeyi arıtır, temizlersin. Sen suların bile susadığı susun; hiç bitmez serinliksin, hiç bilinmez derinliksin.


Çünkü sen bize ta ötelerden armağansın. Sen güzelsin, sen Tanrı misafirisin kalbimizin kapılarında. Seninle yıkanmayan gönüller paslı, seninle tanışan yürekler yaslı ey aşk. Tüm cefana rağmen seni gönüllerin efendisi bildik. Bin türlü yüzünü bin türlü sevdik.


En güzel şarkılar senin için söylüyor ey aşk...Senin için geldi bahar.. Nisan yağmurları senin için yağıyor şemsiye şemsiye...Nevruz çiçeği senin için el verdi çiğdeme. Aşıklar senin için baharı bekliyor. Yaseminler, ıtırlar, yaban gülleri senin için desteleniyor ...


Sen aşksın... Anlamını bilemeyip önümüze kattığımız...

Ama çok ucuzladın artık. Kurşuni binaların kasveti altında görünmez oldun.

Ne Mecnûn’u kaldı dünyanın ne de Leylâ’sı. Öksüz kaldın... Yetim kaldın... Saltanatın bitti.


Sen aşksın ya; tüm dünya sana kurulu sanırdım. Oysa ayarlar bozulmuş. İbre yalan yanlış işliyor. Yalancıktan açılan kapılarda kalıyorsun. Görünmez bir cadı, olmadık büyüsüyle seni kolluyor.


Sil gözünün yaşlarını ey aşk, sil ki, onların isimleri ayrık otlarına konulacak; seninki de benimki de aşığınki de güllerin kokusunda her daim koklanacak!


Demek artık gidiyorsun. İnsanlara veda etmeden sessizce... Sana kör olmuş, sana sağır olmuş, sana lâl olmuş gönüllerden çekiliyorsun, seni unutmuş zihinlerden kaçıyorsun. Haklısın.


Seni haraç mezat pazarlarda ucuza sattık ey aşk.

Yûsuf’u kuyuya atar gibi.


Meze yaptık seni düşkünlüklerimize.

Ferhat’ı dağın ardında unutur gibi.


Aşk haritaları çizemedik kalbimize.

Mecnûn ile Leylâ arasında çöller yayar gibi.


Sınırlarımızı oluşturamadık.

Seni kalbimizin en mutena yerine koyamadık.

Kerem’i Aslı’ndan koparır gibi.


Aşksızların dünyasında yalnız kaldın ey aşk...


Seni kaldıracak, sana kanacak bir dünya var mı dersin? Giderken bize bir esinti bırak da öyle git.

Kanayan ruhumuza belki merhem olursun. Mecnûn’un çölünden, Ferhat’ın dağından, Kerem’in külünden ne varsa al götür ey aşk. Ta ki bu hasret biz aşksızların, aşkı unutmuşların yüreğini tutuştursun.


Biz insanları, hayatın kalbine çeken güç sensin.

Dağları deldiren sen, çölleri geçiren sen, dağları ovaları aşıran yine sen.

Rabb’imizin ruhumuza üfürdüğü musikisin.

Ruhumuz seninle buldu ahengini.

Bilemedik. Anlayamadık. Bizi affet ey aşk...

Öyle kaybettik seni ki kaybettiğimizi bile bilemedik.



Affet bizi ey aşk...

Senai Demirci
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 September 2006, 23:49   Mesaj No:2

igzuma

Papatyam Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:igzuma isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 778
Üyelik T.: 16 March 2006
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Kastamonu
Mesaj: 505
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Ey AŞK!

"Aşk

Daha sonra dedi Mitra :Konuş bizlere aşka dair.

Ve o başını kaldırdı ve halka baktı ve orda bir sesizlik abandı onların üzerine.

Ve yüksek bir sesle o dedi.

Aşk size işmar ettiğinde izleyin onu,

Yolları çetin ve sarp olsada.

Ve kanatları sizi sarmaladığında ram olun ona,

Telekeleri arasındaki gizli kılıç sizi yaralayacak olsa da.

Ve sizinle konuştuğunda inanın ona,

Şimal rüzgarının bahçeyi tarumar edişi gibi,onun sesi rüyalarınızı darmadağın etse de.

Zira aşk nasıl sizi taçlandırdıysa öylede çarmıha gerecektir.Nasıl serpilmeniz içinse öylede budanmanız içindir.

Nasıl yüksekliğinize erişir ve güneşte titreşen en körpe dallarınızı okşarsa,

Öylede köklerinize inecektir ve toprağa sımsıkı tutunurken onları sarsacaktır.

Buğday desteleri misali sizi kendine toplar.

Sizi harman eder,uryan kılmak için sizi.

Sizi elekten geçirir,kabuklarınızdan azad etmek için sizi.

Yumuşatıncaya dek yoğurur sizi.

Ve daha sonra sizi devreder kendi kutsal ateşine,Allah’ın kutsal ziyafetine kutsal ekmek olasınız diye.

Bütün bunları yapacak aşk size,kalbinizin esrarını öğrenesiniz diye .

Fakat şayet korkunuz halinde,aşkın sadece huzuru ve hazını arayacak olursanız,

O zaman sizin için evla olan,çıplaklığınızı örtmeniz ve dışına çıkmanızdır aşkın harman yerinden.

Mevsimsiz bir aleme doğru;orada güleceksiniz.lakin bütün kahkahalarınızı değil ve orada ağlayacaksınız,lakin bütün göz yaşlarınız değil.

Aşk hiç bir şey vermez,kendinden gayri ve hiçbir şey almaz kendinden gayri.

Aşk sahip olmaz,ne de sahip oluna bilinir.

Zira aşk kafidir aşka.

Aşık olduğunuz zaman ‘Allah benim kalbimdedir’ dememelisiniz; fakat daha ziyade ‘ben,Allah’ın kalbindeyim deyin.

Ve aşkın seyrini yönlendire bileceğinizi düşünmeyin;zira sizi layık bulursa şayet,aşk sizin seyrinizi yönlendirir.

Aşkın hiçbir arzusu yoktur,kendini gerçekleştirmekten gayri.

Fakat aşık olursanız ve kaçınılmaz olarak arzulara sahip olmanız gerekiyorsa arzularınız şunlar olsun;

Erimek ve akan bir dere misali olmak,ezgisini geceye mırıldanan.

Aşırı nezaketin ızdırabını tanımak.

Kendi aşk anlayışınız tarafından yaralanmak.


Ve kanamak teşne ve pürneşe.

Şafakta kanatlanmış bir gönülle uyanmak ve bir aşk gününe daha şükran duymak.

Öğleyin dinlenmek ve tefekkür etmek aşkın vecdini.

Akşamleyin eve dönmek minnettarlıkla .

Ve daha sonra uyumak ,yüreğinizde sevgiliye dair bir dua ve dudaklarınızda bir şükür ilahisiyle."
__________________
[size=10pt]Nice insanlar gördüm üstlerinde elbise yok...
Nice elbiseler gördüm içlerinde insan yok...
[/size]

http://img208.imageshack.us/img208/2...msultanub8.gif
Alıntı ile Cevapla
Alt 09 September 2006, 21:38   Mesaj No:3

igzuma

Papatyam Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:igzuma isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 778
Üyelik T.: 16 March 2006
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Kastamonu
Mesaj: 505
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Ey AŞK!

AŞK ADAMI
Sevdanın ne olduğunu asla anlayamayacağını düşünürdü. Sevmek neydi açıklamak isterdi ama olmazdı yapamazdı. Ve her seferinde sevgiyi anlatmaya çalışıp da beceremeyince öyle bir şeyin olmadığına inanırdı.Her aşık oluşunda şiirler yazardı sevgililerine-gerçi onlara sevgili denilmezdi çünkü o hep platonik aşklar yaşardı. Aşkın somut bir şey olmadığının farkına çocukken varamazdı. Bir insan neden illa birini istesin ki diye düşünürdü. Hele bir erkek eğer kendisin çılgınca seven bir kadın varsa neden başkasını bulmak için uğraşsındı.

Çocukken gördüğü her güzel kadına aşık olduğunu sanırdı ama sonradan acı bir şekilde öğrenecekti otla bok arasındaki farkı. Aşkı sakızlardan çıkan yazılarda tanımaya başlamıştı ve öğrendiği ilk İngilizce kelime ‘love’ olmuştu. ‘love is...’ diye başlayan bütün cümleleri okumaktı amacı. Yaşıtları gibi çıkartma veya araba resmi için değil aşkın ne olduğunu öğrenmek için sakız alırdı. Sonradan pişman olmayacaktı belki ama aşkı yanlış tanıdığını gözyaşlarını silerken anlayacaktı.

Aşk vardı elbet artık bunu anlayacak kadar büyümüştü ve artık gerçek aşklar yaşıyordu. Şiirler yazıyordu geceleri,defterlerinin her tarafına aşık olduğu kişinin adını yazıyordu. Onu görebilmek için sınıf kapısında bekliyordu ve soğuklara aldırmadan her teneffüs sevgilinin gözlerini arıyordu. Aşk neydi belki bunu açıklayamazdı ama soranlara verecek bir cevabı olurdu her zaman aklının bir yerinde. Yıllardır tanıdığı ve sadece arkadaş olarak gördüğü kişinin diğer arkadaşları arasında özel bir yer kaplamaya başlamasını hissederdi. Sadece ona şiirler yazardı,onunla ilgili hayaller kurardı geceleri bunalım şarkıları dinlerken. Söylediği her kelimeyi onun duyacağını düşünerek söylerdi ve saçma sapan yalanlar söylerdi sırf muhabbet olsun diye. Sevgilinin saçları ve gözleri süslerdi şiirlerini ve sonra yavaşlardı aşkın şiddeti. Aşkı bir dağa tırmanmaya benzetirdi her zaman. Önce hızla tırmanırsın,soluğun kesilmeye başlar,gün geçtikçe üşürsün ve gittikçe yavaşlayarak zirveye varırsın. Sonra farkına bile varmadan yuvarlanırsın oradan,yeni bir dağa tırmanmak için ayakların aşağıya kayar ve işte yeni bir dağ...

Sonra aşkı biterdi-yani o öyle hissederdi. Yazdığı şiirleri,karşılıksız mektupları okurdu ve gülerdi. O zamanlar ne kadar aptal olduğunu düşünürdü. Bir zamanlar aşk için ölmeli diyen adam o değildi sanki. Aşkı sıradan bir şey gibi görürdü. Ta ki bir başka göz büyüleyene kadar onu. O zaman unuturdu her şeyi. Hani yazdığı şiirler kara saçlı kara kaşlı sevgiliye? Yoklar ,yerini çoktan mavi gözlerin derinliğine bırakılmış yazılar alır daha sonra belki de yeşil bir göz kim bilir. Ve tekrar inanmaya başlar aşk için ölme fikrine. Ve o aşkı da biter öncekiler gibi ve o yine sevmeyi unutur ve tekrar sevdalara yelken açar bu böyle sürüp gider.

O hep platonik sever. Sever de söyleyemez yazdığı şiirleri kimi zaman okur ama asla ona yazdığını söyleyemez. Her aşık oluşunda mucizeler bekler yani hep o’nu bekler. Saatlerce fal bakar seviyor mu sevmiyor mu diye ve hep seviyor çıkar-zaten sevmiyor çıksa da inanmaz. Ama o bu düşüncelere dalıp sabahı getirince ve o’nu başka ellerde görünce içinden kağıtları yırtmak gelir. Ama bir sonraki sefere inanmak için kaldırır bir kenara. Hep şarkılar söyler;öyle sıradan şarkılar değil aşk şarkıları sevgiliye söylenmek istenen aşk şarkıları. Aşkı hep dağa benzetir ya, bir dağdan inip ötekine tırmanmaya başlayınca bazen dönüp bakar tırmanmış olduğu dağlara ve ne kadar heybetli olduklarını düşünür. Asla zirvede kalamamıştır ve hep tırmanacağı en yüksek zirveden inmeyeceğini düşünür. Hayatı boyunca belki de on kez o dağı en büyük dağ sanacak ama her seferinde yanılacak. Ve bir gün ölmeden anlayamayacak hangisi en büyük sevdası,hangisi en güzel aşkı.

Dostlarla paylaşacak acılarını, o’nu başka kollarda görmekten gocunmadığını söyleyecek ama içinde hep aynı şarkı çalacak ‘seni kimler aldı kimler öpüyor seni’ diyecek ebediyen ve o her zaman yalnız aşık rolünü üstlenecek baş rolünü oynadığı bu oyunun. Acı acı sövecek kimi zaman rüzgara kimi zamanda kendi tiyatrosunun senaristi olamayışına... Ve her seferinde aşkını başka ellerde görünce balonunu elinden kaçıran bir çocuk gibi ağlayacaktı ve her aşık oluşunda kumdan kaleler yapacaktı ve sonra insafsız aşıklarca yıkılacaktı. O’nu tanıdığındaysa çok geç olacaktı...
__________________
[size=10pt]Nice insanlar gördüm üstlerinde elbise yok...
Nice elbiseler gördüm içlerinde insan yok...
[/size]

http://img208.imageshack.us/img208/2...msultanub8.gif
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.