Şeker Dedemden Masallar - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.DİNİ KONULAR.::. > Dini Hikayeler

Dini Hikayeler Dinimizle İlgili Bütün Hikayeler Bu Bölümde Yer Verebilir ve Yorum Yapabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 07 February 2007, 00:45   Mesaj No:1

u2s

Papatyam Paylaşımcı Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:u2s isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 835
Üyelik T.: 12 April 2006
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 256
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Şeker Dedemden Masallar

Şeker Dedemden Masallar

ŞEKER DEDEMDEN,

ŞEKER MASALLAR
Ak sakallı şeker dedem her gece, kardeşim ve ben uyumadan önce yatağımıza gelir ve bize masallar anlatırdı.
Bu masallar; daha önce duyduğum masallara hiç benzemezdi.
Hepsi değişik, heyecanlı ve sonu hep şeker tadında nasihatlerle biten masallardı...
Şeker Dedem’in şeker masallarıydı...
Bir gece şeker dedem yine bize o şeker masallarından birini anlatıyordu:
“Bir varmış bir yokmuuuş... Altın renkli dev kum dağları olan, güneşin yakıp kavurduğu, serinlemek için altına girilecek bir ağacı bile bulunmayan, uçsuz
bucaksız çook ama çok büyük bir çöl varmış. Tehlikelerle, hırsızlarla ve yol kesicilerle dolu olan bu çölde seyahat yapmak çok zormuş... Böyle bir çölü
geçebilmek hiç de kolay değilmiş. Koskocaman çölde aç ve susuz kalmak, malını ve canını yol kesicilere kaptırmak içten bile değilmiş...
Bu korkutucu çölü geçebilmenin tek yolu, çok zengin olan ve çöldeki hırsızların çok korktukları bir reise gidip yardımını almakmış. Eğer çölü geçecek olan
kimse, o reisin kendisini korumasını kabul ederse, reis onu korur, himaye eder ve yolculuğu için ona bol bol yiyecekler, soğuk içecekler, güneşten korunması
için şemsiye de verirmiş. Reisin yardımını kabul eden kimse, çölde karşısına bir hırsız çıktığında, hırsıza “ben bu çölün resinin adıyla geziyorum. Beni
o koruyor.” dediğinde, hırsızlar ve yol kesiciler, reisin adını duyar duymaz korkarlar ve hiçbirşey yapamazlarmış.
Çölün o büyük reisinin kendisini korumasını, yardımını almak, çölü geçmenin tek yoluymuş. Reis ise, bu hizmeti karşılığında, hiçbir ücret almaz, seve seve
kendisinden yardım isteyenlere yardım edermiş.
Vaktin birinde, iki çocuk, bu çölü geçmek için yolculuğa çıkmışlar.
Bu çocuklardan bir tanesi çok kibirli, burnu havada, kimseye ihtiyacı olmadığını düşünen bir çocukmuş.
Diğeri de tam aksine, bir o kadar mütevazi, alçak gönüllüymüş.
Çölün yüce reisinin yardımını almadan çölü geçmek imkansızken, bu iki çocuktan kibirli, kimseye ihtiyacı olmadığını düşünen çocuk: “Benim kimseye ihtiyacım
yok! Reisin ismine de ihtiyacım yok! Bu çölü tek başıma geçebilirim! O reisin adına benim ihtiyacım yok!” demiş.
Mütevazi, alçakgönüllü olan diğer çocuk ise: “Ben tek başıma bu korkunç çölde ne yaparım? O yüce reisin korumasını kabul diyorum. Eğer karşıma bir hırsız
çıkarsa, ancak reisin ismini söyleyerek ondan kurtulabilirim! Hem bu ıssız çölde aç, susuz ne yaparım ben? reisin verdiği yiyecek ve içeceklerle beslenir,
şemsiyesiyle de güneşin yakıcı sıcağından korunabilirim.” demiş.
Bu iki çocuktan reisin ismini alan; çölün her yerinde reisin ismini söyleyerek dolaşmış ve selametle, emniyetle mutlu olarak gezmiş. Bir yol kesiciye rastladığında;
“ben bu çölün reisinin koruması altındayım. Onun ismiyle, yardımıyla geziyorum” demiş ve kimse ona bir zarar verememiş.
Mütevazi çocuk, taşıdığı reisin ismiyle çölde karşılaştığı herkesten hürmet ve saygı görmüş.
Böylece o kooscaman ve tehlikeli çölü, resin yardımıyla geçmeyi başarmış.
Kibirli olan, reisin yardımını kabul etmeyen çocuk ise;
bütün seyahatinde öyle belalar çekmiş ki, tarifi mümkün değil... Yolculuğu sırasında, sürekli korkudan titremiş, aç ve susuz kalmış, dilencilik yapmış.
Diğer çocuk çölde karşılaştıklarından saygı görürken, bu kibirli çocuk, hem dilencilik yaparak rezil olmuş, hem de hor görülmüş.
İşte çocuklaaar.. Kibirli çocuk böyle dilenci olup, hor görülürken, mütevazi çocuk; merhametli ve yardım sever reisin ismini söyleyerek o koskocaman çölü
korkusuzca ve kimseye ihtiyaç duymadan geçebilmiş.”
Şeker dedem masalı bitirir bitirmez, kardeşimle bana beğenip beğenmediğimizi sordu:
“Evet çocuklar, masalı beğendiniz mi bakalım?”
“Beğendik şeker dedeciğim! Şimdi bize her masaldan sonra anlattığın gibi, bu masalın ne anlama geldiğini bize anlatacaksın değil mi?”
“Evet yavrularım.. şimdi masalın bize ne anlattığını açıklayayım size.
Masaldaki o çocuklar bir yolculuk yapıyorlardı değil mi?
İşte o yolculuk bizim bu dünyadaki hayat yolculuğumuzdur.
Zamanın geçmesiyle birlikte, bir yolcu gibi ilerlemekteyiz dünyada.
Bebektiniz büyüdünüz çocuk oldunuz. Daha da büyüyüp abla abi olacaksınız. Sonra anne baba olacak kadar büyüyeceksiniz. Sonra da nine dede olacaksınız Allah
ömür verirse...
Demek ki siz de yolcusunuz.. bir yerde durmuyor, sürekli ilerliyorsunuz zaman içinde.”
“Peki şeker dedeciğim, o çocuklar bir çölde yolculuk yapıyorlardı. Bu çöl neresi? Dünya mı?”
“Evet yavrum.
Çölde çocukların ihtiyaçlarını karşılayacak ve tehlikelere karşı onları koruyabilecek hiçbirşey yoktu değil mi? Ancak reisin yardımıyla ihtiyaçlarını giderebilir
ve tehlikelere karşı korunabilirlerdi.
İşte dünya da böyledir yavrularım. Dünyayı ve içindekileri yaratan Allah vermeden, ihtiyaçlarımızı karşılayamayız ve O’nun yardımı olmadan tehlikelerden
korunamayız.
Allah, annemizi, babamızı, akrabalarımızı daha biz dünyaya gelmeden yaratmış.
Hem, güneşi, domatesi, patlıcanı, elmayı, portakalı, toprağı, ağacı, yaratıp hizmetimize vermiş.
Bizlere bol bol yiyecekler, meyve suları, buz gibi sular vermiş.
İnekleri, keçileri sütleriyle, yünleriyle, etleriyle hizmetimize göndermiş.
Aklımızı, kalbimizi, kulağımızı, gözümüzü yaratmış daha biz istemeden...
Eğer bunları yaratmasaydı, biz ne portakal yiyebilir, ne de su içebilirdik çocuklar...
Demek ki, bizler Allah’a muhtacız.
Bizleri her türlü tehlikelerden, bütün düşmanlardan koruyacak olan da, gücü ve kudreti sonsuz olan Allah’tır yavrularım... Çünkü O’nun gücü her şeye yeter.”
“Şeker dedeciğim, biz o çocuklardan alçak gönüllü, mütevazi olan çocuk olmak istiyoruz. Alçak gönüllü olan çocuk, reisin yardımını almıştı. Her yerde reisin
ismini söyleyerek geziyordu. Peki biz, ne söyleyeceğiz?”
“Bizler de bu dünyanın sahibi olan Allah’ın ismini söyleyeceğiz yavrularım..
Korktuğumuz şeylerden bizi muhafaza edecek olan ve her türlü ihtiyacımızı karşılayan Rabbimizin adını alacağız.
Allah’ın adıyla bir işe başlarsak, Allah bize o işimiz için yardım gönderir.
Evimizden Allah’ın adını anarak çıkarsak, Allah bizi tehlikelerden muhafaza eder, korur.”
“Yani her işimize, her zaman Allah’ın adıyla başlamalıyız değil mi şeker dedeciğim?”
“Evet tatlı yavrum.
Sabah yatağımızdan kalkarken,
kahvaltımıza başlarken,
okulumuza giderken,
evimizden çıkarken,
kitabımızı açarken,
arabaya binerken,
yani yaptığımız her işte, attığımız her adımda Allah’ın adını anmalıyız.
‘Bismillahirrahmânirrahîm’ demeliyiz.
Bismillâhirrahmânirrahîm, Allah’ın adıyla başlıyorum demektir çocuklar.
“Öyleyse şimdi uyumadan önce de Allah’ın adını analım şeker dedeciğim.”
“Bismillahirrahmânirrahîm!!!”
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları

Cevaplar Son Mesajlar
Şeker Diyeti PESTEMAL Beslenme ve Diyet 0 20 February 2012 11:11
Şeker hastalığına karşı tarçın PESTEMAL Tamamlayıcı Tıp 0 20 March 2008 12:41
Kertenkele, şeker hastalarının umudu oldu PESTEMAL Sağlık ve Hastalıklar 0 13 March 2008 12:14
BİR KUTU KOLA DA KAÇ KÜP ŞEKER VARDIR pamukKALE Beslenme ve Diyet 0 21 May 2007 08:44
şeker şeyy gozdem Serbest Atış 2 12 April 2006 09:47

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.