Tehlikelidir Mutsuzluk. - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.ÖYKÜLER & HİKAYELER.::. > Deneme & Düz Yazılar

Deneme & Düz Yazılar Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Deneme ve Düz Yazılara Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 10 November 2006, 15:32   Mesaj No:1

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Tehlikelidir Mutsuzluk.

Tehlikelidir Mutsuzluk.

Tehlikelidir mutsuzluk.

İnsani sasirtir.

Telaslandirir.

Öc duygusuna sürükler.

Yalnizlik korkulariyla yakar.

Gecmisin hatiralariyla hirpalar.

Yabancilara muhtac eder.

Ve, bircok insan mutlu oldugunu bilmediginden mutsuzluga düser.

Bir kere mutsuzluk nehrine düstün mü de cikmasi zordur.

Bilirim o sulari, oralarda yikandim.

"Bircok insan" diyor Dostoyevski, "mutlu oldugunu bilmedigi icin mutsuzdur."

Sasirtici hatta kizdirici bir cümle bu.

Ama düsündürücü de.

Düsündükce de bu büyük yazarin hakli olabilecegini hissediyorsunuz.



Ben, kendini mutsuz sanan cok insan gördüm.

Mutluluklariyla kendileri arasindaki en büyük engel kafalarindaki "mutluluk" tarifiydi.

Cocukken seyrettikleri bir filmden, okuduklari bir kitaptan, büyüklerinin anlattigi bir hikayeden insanlarin aklina bir "mutluluk resmi" yerlesiyor ve bu resme benzemeyen hicbir görüntünün mutluluk olabilecegine daha sonra inanmiyordu. Ellerinde tek bir mutluluk kalibiyla dolasiyorlar, bir baskasinin kendine dar gelen ayakkabisini giymeye calisir gibi kendi mutluluklarini bu kalibin icine sokmaya ugrasiyorlardi. Eger mutluluklari o kaliba sigmazsa mutsuz olduklarini düsünüyorlardi. Baska bir bicimde de mutlu olunabilecegi ihtimali onlara inandirici gelmiyordu. Akillarindaki mutluluk tarifine uymadigi icin sahip olduklari mutlulugu degistirmeye ugrasiyorlar... Ve mutsuz oluyorlardi.. O insanlar, bir zamanlar aslinda mutlu olduklarini ancak mutluluklarini kaybettiklerinde anlayabiliyorlardi.



Bunlar, insanlik aleminin icindeki en büyük duygusal nehirlerden biri olan mutsuzlugun icine diger talihsizlerle birlikte akiyorlardi. Orada gercek mutsuzlarla, terk edilmislerle, sevilmemislerle, sevdigini yitirmislerle, hayallerine ulasamamislarla bulusuyorlardi. Birbirinden cok degisik maceralardan, hayatlardan, kirginliklardan bu nehre akmis insanlar, burada zamanla birbirilerine benziyorlardi. Onlari bakislarindan, seslerinden, bazen baskalarini cok sasirtan bir cüretkarliga dönüsen telaslarindan taniyordunuz. Hemen hemen hepsi de ümitlerinin cogunu kaybetmislerdi. Ellerinde kalan cok kücük bir ümit kirintisiydi.



Mutsuzlugu onlar icin cok tehlikeli kilan da ellerindeki bu kücücük umut parcasiydi.

Bu umuda yapistirilmis öfkeli bir intikam istegi de bulunuyordu dagarciklarinda.

O cok ünlü "Mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzlugu vardir" cümlesiyle baslayan kitabinin girisine Tolstoy'un önsöz yerine yazdigi tek satirlik alinti, bircok mutsuzun duygusunu da dile getiriyordu:

"İcim nefretle dolu, öcümü alacagim."

Gecmise ve gecmiste kalan birilerine karsi nefretle ve intikam istegiyle dolu oluyordu mutsuzlarin cogu. Gecmisten öc almak istiyorlardi.. Gelecege dair ise cok kücük bir umutlari vardi. Gelecekle ilgili ümit, icinde gecmisten öc alma istegini de barindiriyordu.



O minicik ümidin titrek isigini her yerde, her insanda ariyorlar, bunu bulduklarini düsündüklerinde ise hicbir mutlu insanda görünmeyen telas dolu bir cabayla ileri dogru atiliyorlardi.

Bu mutluluk ümidini gerceklestirebilmek ve gecmisle hesaplasabilmek icin her yöne, her insana dogru neredeyse hic düsünmeden kendilerini firlatiyorlardi.

İnsanlar daha sonra pisman olduklari bircok seyi böyle bir ruh halinde yapiyorlardi.

İcine düstügü ugultulu sularla bir felakete dogru sürüklendiginden korkan insanlarin kurtulmak icin neler yapabilecegini daha önceden tahmin etmek bile mümkün olamiyordu.

Özellikle mutsuzluk nehrine yeni düsenler, timsahlarla dolu bir sudan gecmeye calisan karacalar gibi kurtulmak icin canhiras bir sekilde cirpiniyorlardi. Neredeyse bir tür kisilik degisiminden gecildigi bir dönemdi bu.



Mutsuzluk, vahsi bir bicer döver gibi insanin ruhunu parcaliyordu. Bütün güvenini yok ediyordu. Mutsuz insanlar, hep bir ucuruma düsüyormus duygusuyla her karsilastiklari

yeni insana, icine girdikleri her yeni cevreye "Acaba tutunabilecegim dal burada mi" diye bakiyorlardi. İnsanlar hayatlarindaki en sasirtici iliskileri de bu mutsuzluk krizinde yasiyorlardi. Hayatin bir daha asla "güzel" olmayabilecegi endisesi ruhlarini öylesine kuvvetli bir bicimde sariyordu ki yeniden "mutlu" insanlarin arasina dönebilmek, bu korkulardan, yalnizliklardan, güvensizliklerden, acilardan siyrilabilmek icin her ihtimali, en anlamsizlarini bile deniyorlardi.



Hic bitmeyecekmis gibi gözüken derin bir yalnizlikla, yeniden hayatla barisabilecegini söyleyen minicik umut arasinda sanki basdöndürücü bir tahtiravallide iner cikar gibi sürekli bir dalgalanma yasayan mutsuz insanlarin, tek baslarinayken kederli bir yorgunlukla bir kenara oturup, baskalariyla karsilastiklarinda irkiltici bir enerjiyle ayaklanmalari, bu yipratici degisimleri sürekli yasamalari bütün ruhsal dengelerini de altüst ediyordu. Sükuneti unutuyorlardi. Hep cirpiniyorlardi.



Onlari yeniden mutlu edecek birini bulabilmek, gecmisten öc alabilmek, kendilerine olan güvenlerini tazeleyebilmek icin, aklini issiz daglarda kaybetmis sanssiz bir altin arayicisi gibi her yeri kazmaya calisiyorlardi. Gülünc olmaya bile aldirmiyorlardi. Bazen, ruhlarini kaplayan kasirga aniden duruverdiginde, bir anligina, "ben ne yapiyorum" diye kendilerine soruyorlardi ama bu sadece bir andi, kasirga biraz sonra yeniden baslayip onlarin kendilerine dönük gözlerini karartiyordu. Yeniden kör oluyorlardi.



O mutsuzluk nehrine bir kere düsmeye görsün insan... Oraya düsmenin kolay ama cikmanin cok zor oldugunu ancak o zaman anlar. Cömert bir dilenci gibi yasar ondan sonra, biraz umut dilenir ve karsiliginda her seyi vermeye razi olur. Verdikleri gözükmez, herkesin aklinda dilenisi kalir. O umudu bulduklarini, aradiklari insanla karsilastiklarini sandiklari anda hissettikleri kurtulusu ve mutlulugu, hicbir mutlu insan kavrayamaz. Ama mutsuzlar yanildiklarini cabuk anlarlar. Daha derin bir aciyla düserler mutsuzluklarinin icine. Öc istekleri daha da artar. Öyle zamanlar olur ki bütün insanlari yabanci ve düsman görürler.

Sonra o yabancilara siginmaya calisirlar.



Cok mutsuz insan gördüm.

Seslerini tanirim onlarin, bakislarini tanirim.

Abartili neselerini tanirim.

En neseli konusmanin bir yerinde karariveren yüzlerini tanirim.

Hikayelerini dinlerim.

Cogu Dostoyevski'nin sözlerini hatirlatir.

Mutlu olduklarini bilmedikleri icin mutsuz olduklarini sanmis, sahte bir mutsuzluktan kurtulmaya calisirken gercek bir mutsuzluga düsmüslerdir.

Kahkahalarla dolu bir geceden sonra onlari izlerseniz hizla baslayan adimlarinin gitgide yavasladigini, her yavaslayan adimla bir baskasina dönüstüklerini, omuzlarinin cöktügünü, ruhlarinda tasidiklari yorgunluklarinin onlari esir aldigini görürsünüz.

O anda karsilarina cikiveren biri onlari en cilgin seyleri yapmaya ikna edebilir.

Aniden evlenebilirler.

Ertesi sabah dudaklarinda bir plastik tadiyla uyanmak üzere hic sevmedikleri hatta hoslanmadiklari biriyle sevisebilirler.

Varligiyla kendilerini utandiracak birileriyle kalabaliklarin önüne cikarak poz verebilirler.

Tehlikelidir mutsuzluk.

İnsani sasirtir.

Telaslandirir.

Öc duygusuna sürükler.

Yalnizlik korkulariyla yakar.

Gecmisin hatiralariyla hirpalar.

Yabancilara muhtac eder.

Ve, bircok insan mutlu oldugunu bilmediginden mutsuzluga düser.

Bir kere mutsuzluk nehrine düstün mü de cikmasi zordur.

Bilirim o sulari, oralarda yikandim.

O sularda islananlari onun icin hemen tanirim.

Her mutsuzla karsilastigimda ayni sözleri söylemek isterim.

"Sakin ol, sükunet kurtaracak seni."

Her seferinde de sakin olamayacagini bilirim.

Mutsuzluk telaslandirir cünkü insani.

Telasiyla tehlikelidir zaten, elindeki o kücük ümidi de kaybetmemek icin cirpinmasiyla tehlikelidir mutsuzluk.

Pismanliklarimizi telas yaratir cünkü, telasimizla utanilacak hareketler yapariz, bazen önümüzde kaderin actigi genis yollarda mutsuzken tökezlememiz telasimizdandir.

Gördügümüz her insana, bogulmakta olan bir insanin kurtulma hirsiyla sarilir ve onlari korkuturuz, biz onlari kendimize dogru cekmeye ugrastikca onlar bizim korkularimizi cogaltarak kacarlar.

Yalnizliktan korktuklari icin yalnizlasir mutsuzlar.

Ve yalnizlastikca yalnizliktan daha cok korkarlar.

Mutluluk topraklarina acilan o "sükunet kapisindan" gecmeyi bir türlü beceremezler.



Sonra bir gün, o kücücük ümitlerini de kaybedip artik yokluga yaklastiklarini sandiklarinda aniden o sükunet kapisi aciliverir önlerinde.

Ümitleri yoktur artik ama mutluluk sansi onlara sezdirmeden belirivermistir.

Ümitsizce dururken bulurlar mutlulugu.

Kimse sonsuza dek o mutsuzluk nehrinde sürüklenmez cünkü...

Bir gün herkes kurtulur.



Ahmet Altan
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları

Cevaplar Son Mesajlar
MUTSUZLUK KADERİ KAVRAYAMAMAKTIR umut Çözüm Kuran Ahlakı 0 11 April 2009 15:00
Mutsuzluk şişmanlatır PESTEMAL Beslenme ve Diyet 0 20 March 2008 10:45
Mutsuzluk şişmanlatır PESTEMAL Sağlık ve Hastalıklar 0 12 March 2008 15:28
Mutsuzluk ki çaresi var... PESTEMAL Deneme & Düz Yazılar 1 28 November 2007 10:14

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.