1 i bir daha hesaplayın! - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.ÖYKÜLER & HİKAYELER.::. > Deneme & Düz Yazılar

Deneme & Düz Yazılar Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Deneme ve Düz Yazılara Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 02 May 2007, 00:43   Mesaj No:1

mavera

Guest
Avatar Otomotik
Durumu:
Papatyam No :
Arkadaşları:
Cinsiyet:
Mesaj: n/a
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:
Takdir Et:
Standart 1 i bir daha hesaplayın!

1 i bir daha hesaplayın!

SENAİ DEMİRCİ
Dünyayı bir uçtan bir uca uçarak geldim bu yazının eşiğine. İstanbul’dan göğe doğru yükseldikten sonra, dünya altımda harita gibi akmaya başladı. Sınırlardan geçerken hiç “tıkırtı” sesi duymadım. Hatay’ı geride bırakıp az ötedeki Lübnan ve İsrail topraklarına bakarken aşağıdan hiçbir gürültü erişmedi kulaklarıma. Irak’ın eteklerini sıyırarak süzüldüm gökyüzünde; Bağdat’ın acıları hiç pürüz oluşturmadı uçuşuma. Basra Körfezi üzerinde de aynı sıradanlıkta yol aldım, Hint alt-kıtasını kolayca yutuverdi uçağım. Derken Pasifik Okyanusu kıpırdamaya başladı ayaklarımın altında. Ne Açe’den bir çaresizlik dokundu göğsüme, ne Endonezya’nın tsunami yetimi çocukları kesti yolumu.
İlk uzun uçuşum bu... Yirmi saatin içine iki günbatımı, bir gün doğumu sığdı. Yukarıdan bakıldığında dünya sanki hiç kırışıksızmış gibi, hiç telaşsızmış gibi, hiç acısız ve sevinçsizmiş gibi suskunca kayıyor, usulca yuvarlanıyor. Karmaşalar, kavgalar, hınçlar, sevinçler, korkular, umutlar, hüzünler, kaygılar bulutların puslu görüntüsü altında eriyip gidiyor. İstersem, hayallerimin yumağına sarıyorum onları. Dilersem, dudağımın arasında söze getirip hece hece diriltiyorum onları. Becerebilirsem, tahminim rakamları arasında ayağa kaldırmaya çalışıyorum aşağıdaki detayları.

Şimdi, “dünyanın dibi”nde, Avustralya’dayım. Melbourne’lü dostların yüzünde, uçarı bakışımın ayaklarını yere indirmeye çalışıyorum. Varlığın pürüzlerini, hayatın iniş çıkışlarını yeniden keşfediyorum. Ne zamandır harita üzerinde, uzak bir köşede suskunca bıraktığım Avustralya kıtasının kıpır kıpır nabzını alıyorum. Bir kez daha anlıyorum ki, hayata ya iki kanadın arasından bakıp detayları aldırışsız geçeriz ya da inip aşağıya geçip gidenlerin dizi dibine oturup bekleriz, eğleşiriz, ağlaşırız.

***

Hayata yukarıdan bakıp aldırışsız geçip gitmek ile aşağıya inip her duygunun dibinde oturup ağlamak arasındaki farkı Melbourne’lü dostlardan Mehmet Dinç’in burada yayınlanan Dünya gazetesindeki köşe yazılarından ilham alarak anlamaya çalışıyorum.

***

Keyfinizin tam ortasında, kahvenizin en tatlı yudumunda, reçelin, kızarmış ekmeğin üzerine incecikten yayılmaya hazırlandığı sırada, ince bir ambulans sireni süzülüverirse içeri, ne yaparsınız? Nereye doğru yuvarlanır tekerlekleri ambulansın? Hangi telaşları taşır içinde? Kimin babası son nefesine doğru yaklaşır? Hangi çocuğun nefesi cılızlaştıkça, bir babanın bir annenin ruhunda fırtınalar başlar? Kahvenin tadı damağınıza yayılırken, ambulansın çığlıklarının ardı sıra koşanların ayak sesleri vicdanınızın eşiğine değiyor mu?

Sanki içinde insan yok gibidir ambulansın. Bir film efekti gibi gelir en fazla. Televizyonun alt yazısında, rakamlar çıkar önümüze savaşlara dair... “Bombalı saldırı: 60 kişi öldü.” Sanki o 60 rakamının içinde insan yok gibidir. Sanki uzaktan gördüğümüz o ateş ve duman bulutunun arasında, buruk bir umutla kurulmuş sofraya beklenen çocuklar yok gibidir. İnsansızdır rakamlar, insafsızdır haberler, iz’ansızdır akıllar. Ambulans sireni kızarmış ekmeğin üzerindeki reçele hiç toz kondurmadan geçtiği gibi, 60 insanın eksilmesi de içimizde bir yerlerde bir taş olsun düşürmez. Bize acıyı çağrıştıran, yüreğimizi kanatmaya hazırlanan, ayağımızı ben-merkezimizin kıyısından çekip kaydırmaya aday ne varsa, hemen yabancılaştırıyoruz onları, derhal etiketliyoruz, paketleyip vicdanımızın eşiğinden uzak bir yere koyuyoruz.

Farkında olmadan yaşadığımız bu “uyku” halini Mehmet Dinç şöyle tarif ediyor: “İnsanlar garip bir körebe oyunu oynuyor gibi. Fakat bu oyunda herkes ebe, herkesin gözleri kapalı ama kimse kimseyi aramıyor hatta herkes birbirinden kaçıyor. Gözlerini açıp başkasını, başkasının dertlerini, sıkıntısını gören oyunu kaybediyor. Kimse bana oyunu kaybediyorsun demesin, ben zaten oynamıyorum.”

***

Mehmet Dinç’in yazılarından şaşırtıcı bir not: “Güneydoğu’da en sıcak çatışmaların yaşandığı 90’lı yıllarda bölgede alay komutanı olarak görev yapan Osman Pamukçu Paşa, o günleri anlattığı hatıratına şu sözlerle başlar: ‘Dünyada bir tane en güzel çocuk vardır ve her anne o çocuğa sahiptir.’” Doğrudur; hiçbir delikanlı, spikerin kolayca dilinden döküverip bir sonraki habere geçtiği “Çatışmada 5 er şehit oldu!” cümlesinin içindeki bir rakamdan ibaret değildir. O 5 rakamının içinde beş tane “1” saklıdır. O “1”in her birinin içinde “dünyada bir tane bulunan en güzel çocuk” yaşamaktaydı. Dünyada bir tane olan en güzel çocuk ölmüştür artık. O güzel çocuğun annesinin dünyasından eksilen bir tane rakam değildir; rakamların en küçüğü olan “1” hiç değildir.

Uçmuyorsanız hayatın üzerinden, o “1”leri bir daha hesaplayın! Olur mu?
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları

Cevaplar Son Mesajlar
2 yıl 8 ay 7 gün daha umut Fenerbahçe 0 19 January 2014 13:12
YAKMA BİR DAHA umut Şiir Bahçesi 4 16 April 2009 23:22
bir oyun daha rainman Forum Oyunları 42 04 March 2008 12:10
KAL BİRAZ DAHA igzuma Şiir Bahçesi 2 24 July 2007 10:14
DAHA NE DURUYORSUNUZ serife Serbest Atış 0 09 April 2007 10:07

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.