|
Öyküler & Hikayeler Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Öykülere, Hikayelere Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz... |
|
Seçenekler |
23 March 2006, 17:41 | Mesaj No:11 |
Guest
Durumu:
Papatyam No :
Arkadaşları:
Cinsiyet:
|
Susuyorum
Sonsuz bir inatla sarıldığım radyodan gelen o harika melodilerin de tadı yok? Peki ya o yağmurda iliklerime kadar ıslanmalarımı kim çaldı benden? Bilmiyorum! Susuyorum artık... Sustukça susuyorum. Sustukça, üzerime gelen insanlardan kurtarmak için ruhumu, suskunluğuma sarılıyorum. Ama yine de saplanıyor yüreğime bazı kelimeler. Bazıları da acıtıyor üstelik… Sessiz geceler benim için sığınılan bir liman sanki. Kendimi bulup bulup kaybettiğim karanlıkta, şöyle bir uğradığım kelime hazinem de bir anlam ifade etmiyor. Düşünüyorum da bu güne kadar hep; gibi yazmışım, gibi okumuşum, gibi söylemişim ve en önemlisi; gibi sevmişim... Elbette hiçbir şey, ben ol deyince olmaz. Bunu biliyorum ama zaman da geçiyor hızla. Tükenmez sandığım bütün sözler bitiyor ve ben de yavaş yavaş tükeniyorum... Onca yıldan sonra; hayata dair ne kaldı ki elimde? Kocaman bir hiç! Öyleyse neden bunca çaba, neye bunca isyan… Öyle anlamsızki yaşadığım hayat. Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor, elimi uzatıyorum tutmak için, kayboluyor. Benim dışımda kopuyor bütün kıyametler ve ben kendime uyan bir kıyamet beğenmiyorum… Kalbime bir kurşun sıkacak gönüllü katilimi arıyorum ya da yüreğime su serpecek elin sahibini... Toprağa ateşi düşürecek, denizi yakamozlarla süsleyecek sesin sahibini… Artık basit şeyler bekliyorum yaşamdan. Örneğin, kimselerin bilmediği sırlarım olmalı ölürken... Kimselerin gitmediği sokaklarım olmalı... İçimi kanatan özlemlerle yaşlanıp, sonra da sessizce gitmeliyim bu dünyadan. İşte yine susuyorum; siyah bir geceye dönüyor her anım ve okuduğum her şiir kanatıyor yaralarımı. İçimdeki çocuk ölüyor... Yalancı gülümseyişlerle beni ciddiyete çağıran insanları da önemsemiyorum. Elimden kayıp gidenlerden korkmadığımı bilmiyor ki hiç biri… |
23 March 2006, 17:54 | Mesaj No:12 |
Papatyam Site Yöneticisi
Durumu:
Papatyam No :
1546
Üyelik T.:
11 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
|
Hiç Ulaşmayacak Mektup
BEŞİNCİ MEKTUP
Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. Şimdi nerdesin, ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi? Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz. Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. Önce beklemekten. Ömür boyunca ya bekliyor, ya bekletiyor insan ikisi de kötü, ikisi de hazın tarafı yaşantımızın. Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini... Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, kanunlara saygı göstermesini, insanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar. Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun. Ya o? Ya o? İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan. Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık. Aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan. İşte yaşamak maceramız bu. Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek! Özleme bir diyeceğim yok. O, kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. O, nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. O, tek güzel yönü bekleyişlerimizin. İnsanlığımız, özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel. Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin anlatılmaz. Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam ; seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç zehiri öldürmüyorsa beni ; seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam ; içimde umut varsa, yine seni özlediğim içindir. Seni bunca özlemesem ; bunca sevemezdim ki! Ümit Yaşar OĞUZCAN
__________________
"Bilgi Paylaştıkça Çoğalır" |
23 March 2006, 18:10 | Mesaj No:13 |
Guest
Durumu:
Papatyam No :
Arkadaşları:
Cinsiyet:
|
Hiç Ulaşmayacak Mektup
[size=18px]GARİP BİR SEVDALI
SENİ O KADAR SEVMİŞTİM Kİ AŞKIM DİYEREK YÜREGİME YAZDIM SEN NE YAPTIN BAŞKASINA SEVDAMI SATTIN SENİN İÇİN ŞİİR YAZDIM SENDE ALAY EDİP YAKTIN[/size] |
23 March 2006, 18:31 | Mesaj No:14 |
Papatyam Site Yöneticisi
Durumu:
Papatyam No :
1546
Üyelik T.:
11 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
|
Hiç Ulaşmayacak Mektup
[size=18px]ALTINCI MEKTUP[/size]
Bir gün bir yalnızlığa düştüm yine. Başımı ellerimin arasına aldım, sessizce ağlamaya başladım. Önümde yarıya gelmiş bir konyak şişesi "beni iç" diye fısıldıyordu, "beni iç". Sonra yalvarmaya başladı : "Ne olur" dedi "ne olur haydi iç beni". Bir bardak doldurdum, tepeme diktim. Şişe rahatladı, sustu. Hani ellerimiz birbirine değince nasıl oluyorduk? İşte öyle oldum. Hani bakışlarımız buluştuğu zaman, bir başka türlü atması vardı yüreklerimizin. Onu hatırladım. Sonra bir tren hareket etti. Sabahtı. Karşı karşıyaydık. Konuşuyorduk. Ben sevmek diyordum durmadan. Gözlerim gözlerine soruyordu : "seviyor musun?" diye. Hep evet diyordu gözlerin, ellerin, dudakların hep evet diyordu. Oysa ki, bir çok hayır diyen insan vardı çevremizde. Örneğin : bir çocuk hayır, diyordu, bir kadın, bir adam ve bir başkası, bir başkası hayır diyordu. Hayır'lar arasında ezilmeğe mahkûmdu evet'lerimiz. Tren ilerliyordu. Gözlerin gözlerime soruyordu ne olacak diye. Sigara üstüne sigara yakıyordum, kadeh kadeh içki içiyordum, fakat bilmiyordum ben de ne olacağını. Bizi sürükleyen bir akıntıydı. Durduramazdık onu, hükmedemezdik ona. Bir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp gidecektik işte. Peki anafor nerdeydi? Uzak mıydı? Belki çok yakındı kimbilir. Biz onu göremiyecektik. O, gözlerimizi kör ettikten sonra saracaktı bizi buz gibi kollarıyla. Tren ilerliyordu. Pencereden deniz görünüyordu. Denize akşam güneşi vurmuştu. Renk renk kayıklar gördük kıyılarda. Denize taş atan çocuklar gördük. Uzakta bir balıkçı ağlarını topluyordu. Ve tren ilerliyordu. Kadere yaklaşıyorduk. Bir alacakaranlık bastı zamanı. Gözlerim gözlerindeydi. Ellerini tuttum, titredin. Acı acı bir düdük öttü. Bir şeyler koptu içimizden. Sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı. Şimdi, o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum. Ümit Yaşar OĞUZCAN
__________________
"Bilgi Paylaştıkça Çoğalır" |
23 March 2006, 23:35 | Mesaj No:15 |
Guest
Durumu:
Papatyam No :
Arkadaşları:
Cinsiyet:
|
Sevmek Suçsaa
Ben senin her zaman iyiliğini istedim
Sevmek,hoşlanmak suçsa ben cezama razıyım Yine de cezam sensizlik olursa;idamı mı istiyorum hakim bey. Ne olur sensiz kalma duygusunu içime yerleştirme, Seni görmemi engellemek isteme; buna dayanabilir miyim ki ben... Önyargınla beni yargılama, Yine de yargılayacaksan, avukatımı istiyorum;duygularımı sana anlatması için anlayacağını umarak... Ben bu suçu gözüme,kalbime,yüreğime uydum da işledim Acaba bu hafifletici neden sayılmaz mı? Ama sorarsanız pişman mıyım diye; şimdi bile işliyorum o suçu derim. Suçsuz bulunduktan sonra ise; Anlasın ki burada onu çok seven biri var, Anlasın ki onu hiçbir şeye değişmeyecek birisi. Bunları anlarsa belki bir gün... Evet belki... O da beni... Yok,yok hayır yapamaz ki... |
24 April 2006, 11:08 | Mesaj No:16 | |
Durumu:
Papatyam No :
834
Üyelik T.:
11 April 2006
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:39
|
Hiç Ulaşmayacak Mektup
Alıntı:
ÇOK GÜZEL BURASI ELLERİNE SAĞLIK.....
__________________
[url=http://imageshack.us]http://img208.imageshack.us/img208/1...ooooooojl5.gif |
|
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları |
Cevaplar | Son Mesajlar |
Sokaktan Mektup Var | PESTEMAL | Deneme & Düz Yazılar | 3 | 05 January 2009 20:22 |
MUSTAFA'DAN CAN'A MEKTUP | pamukKALE | Atatürk Köşesi | 1 | 18 November 2008 16:35 |
mektup | mirim61 | Fıkra Diyarı | 4 | 21 April 2007 01:08 |
MEKTUP... | beliz | Yakılacak Mektuplarınız | 3 | 20 April 2006 17:20 |
Mektup... | Papatyam | Deneme & Düz Yazılar | 0 | 22 March 2006 18:01 |
Tefekküre Davet Köşesi |
|
Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın |