|
Şiir Bahçesi Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Şiirlere Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz... |
|
Seçenekler |
27 March 2006, 12:06 | Mesaj No:1 |
Durumu:
Papatyam No :
164
Üyelik T.:
01 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Afyon/Bolu
|
Sen, Ya Rasulallah!
Sen, Ya Rasulallah! -------------------------------------------------------------------------------- Sen, Ya Rasulallah! Neredesin ya Rasulallah? Müşrikler dolu etrafımda, Ebu Cehil dört bir yanda, Neredesin ya Rasulallah? Gözlerimi açtığımda Sen çoktan gitmiştin, Adını bile unutmuşlardı ümmetin, Nerede o rahmet elin? Neredesin ya Rasulallah? Asr-ı saadette bir kum tanesi olsaydım, Senin bir Enes’in de ben olsaydım, Uhud’da ben de paramparça olsaydım, Neredesin ya Rasulallah? Gelseydin evimize ey Nebi! Gözyaşlarımızı görseydin, Adın anıldığında sesimi duysaydın, Neredesin ya Rasulallah? Gözyaşlarımla ıslanan takkemi görseydin, Ve ben de kollarında ölseydim, Bana “kardeşim” deseydin, Neredesin ya Rasulallah? Küfre bir kılıç da ben olsaydım, Ömer’in çulunda bir iplik olsaydım, Ayağında gezinen tozun olsaydım, Neredesin ya Rasulallah? Bir gün evime mısafir gelsen “Sofraya konan bu fazla kaşık kimin?” desen “Kimi anınca gözlerin yaşarıyor?” desen “Kimi özledin bu kadar, kimin için ölmek istedin?” desen “Gece yarıları uyanıp kimin adıyla gözyaşı döktün?” desen “Odanın kapısı aralandığında kimi bekledin?” desen “Sen, Sen” diyecektim ya Rasulallah... Enis Aksu ******************
__________________
img]http://img321.imageshack.us/img321/8944/alaksresi7dg1fk7ca8xj1zm.gif[/img] |
27 March 2006, 13:57 | Mesaj No:2 |
Durumu:
Papatyam No :
543
Üyelik T.:
21 September 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:ELAZIĞ
|
Sen, Ya Rasulallah!
[size=18px]Bu şiiri okuyunca ilk aklıma gelen cümle şu:
"En fazla sana muhtacız"....sağolasın Abi.[/size] |
28 March 2006, 08:59 | Mesaj No:4 |
Durumu:
Papatyam No :
145
Üyelik T.:
16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
|
Sen, Ya Rasulallah!
eselatu vesselamu aleyke ya resullah
eselatu vesselamu aleyke ya habıballah eselatu vesselamu aleyke ya ya seyydel evvelıne vel 'ahırın veselamul alel murselın Rahmanın gunahkar aciz gafil gözü yaslı kulundan mektup . sana mektub.sana mektup yazmak ha...! sana seslene bılmek sana hasret cekmeden sana layık ümmed olmadan gunahlarım la seni üzerek yaratılan her zerrenın senın askınla yandıgını idrak edemeden utan madan sıkıl madan sana mektup yazmak ha ...!
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz |
28 March 2006, 09:26 | Mesaj No:5 |
Durumu:
Papatyam No :
164
Üyelik T.:
01 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Afyon/Bolu
|
Sen, Ya Rasulallah!
NAAT
İsmet Özel Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar! Falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin! Külden martı doğuran odalıklar ve kahyalar kara pıhtıyla damgalanmış veznelerde dili şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan ey hayat rengini sazendelik sanan yırtlaz kalabalık! Dinleyin bendeki kırgın ikindiyi hepiniz kulak verin! Güneşin koskoca bir beldeye suskunluk yaygısını serdiği yazlar yok yok artık altında suskun yolları saklı tutan karla örülmüş kırların kışı gitti giden yerine gelmedi başka biri orada duyumsatmadı kendini hiçlik bile belli ki son yüzyılımız göğsümüzden varla yok harman eden sesi uçursak diye bize verildi yetti bir yüzyıl böceklerde ve otlarda soluyuş izlerimizi silmek için ne yesek lokmaya vurulur gibi değil yuduma gelmiyor içtiklerimiz dernekler toplanıyor dışta tutmak için kanat vuruşlarını yumuşak kılan etkeni utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle kapanıyor bilanço top mermisi, kör testere defalarca boyanmış çaput parçaları sıkıştırdık günlerimiz arasına ki serazat kahkahalar atalım yapmacık nefretimiz sebep olsun kavgamıza bekleyiş arzından kovsunlar bizi ne Yemen biraz öncemiz diyelim ne biraz sonramız Meksika. Canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça üstü başı kükürtlü bu dünyadan kancıklık sıçradı çevirdiğimiz sayfalara artık kimse bize haber vermeyecek hemen şu tepenin ardında saldırmaya hazır ve müsellah bir düşman taburu durduğunu çünkü gerçekten yok böyle bir ordu bir düşmanımız kaldı kendi dudaklarımız arasında Biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir çırpını çırpını giden atlardan indik girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına zihnimiz acizlerin şikayeti sığacak kadar kanırtılırken ses etmedik kaldıysa bir soru içimizde o da bir şey: Nerdedir yerle gök arasındaki ulak nerde biz? Kimseden bir işaret gelmeyecek bir melek kimsenin alnını sıvazlamasa söylemez kimse dünyadaki ömrü boyunca hiç bir insana yan bakışı olmayan kimdi kimdi yan gözle bakmayan kır çiçeklerine bile öğretmek için cephe nedir kıyam etti torunu kucağında dönünce bütün gövdesiyle döndü bu bir anlaşılsaydı son yüz yılda bir bilinebilseydi nedir veche. Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar! sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden omzunuzdan vaveyla heybesini atın boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın neydi söğüt gölgesinde gülümsemek ağız dolusu gülmeden taşlıkta.
__________________
img]http://img321.imageshack.us/img321/8944/alaksresi7dg1fk7ca8xj1zm.gif[/img] |
28 March 2006, 09:51 | Mesaj No:6 |
Papatyam Site Yöneticisi
Durumu:
Papatyam No :
1546
Üyelik T.:
11 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
|
Sen, Ya Rasulallah!
[size=18px]Gelseydin
Sevgili! Ümmü Mektum gibi Seni görmeden sana sesleniyoruz Alıp verdiğin nefesi duyar gibi Sanki açınca gözlerimizi Seni görecekmişiz gibi Sana sesleniyoruz. Senin huzurunda ses yükselmez. Edeple konuşulur; edeple susulur. Hele biz ki bu kapının dilencileri, El açıp beklemekten başka Bize bir şey düşmezdi ama Şu araya giren yıllar olmasa Medine’ne uzak yollar olmasa İsmin anılınca yürek yanmasa Kapında beklemekten başka Bize bir şey düşmezdi. Bekliyoruz Sultânım! Rüyada olsa bile Belki teşrif edersin diye Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi. Seni bekliyoruz. Gelseydin, Bizim için cennet olurdu gelişin. Gelseydin, Saadetli asrından gönderdiğin selâmını, 'Kardeşlerim' deyişini Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün. Gelseydin, Dolaşsaydın sofralarımızı, Bir tabak fazla görecektin, Bir bardak, bir kaşık fazla... Ve sofrada bir yer boş, Baş köşe! .. Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye. Gelseydin, Dolaşsaydın gecelerimizi, O 'Kutlu Doğum' gecelerini, Anneler görecektin. Yeni doğmuşsun gibi, Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi, Mışıl mışıl uyuyasın diye Seni sabahlara kadar Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin. Sevgili! Gelseydin, Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi, Eyyüb Sultan gibi, Kab bin Malik gibi, Bir fecir vaktinde, Henüz yirmisinde yirmi beşinde, Bırakarak yurtlarını ocaklarını, Hedeflerine ilahi rızayı koyan, Arkalarına bakmayı ar sayan, Yiğitler görecektin. Onlar senin yiğidin, Elleri, o öpülesi elleri, Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken, Senin köyünün hayaliyle ısındılar. Gelseydin, Gecenin zifiri karanlığında, Uykunun en tatlı aralığında, Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa Gençler görecektin. Gözyaşı dökerken günahlarına, Veysel Karani'den istediğin gibi, İnsanlığa dua eden gençler görecektin. Gelseydin, Asr-ı saadet gibi olmasa da, Koklanmaya değer güllerimiz vardı. Yine senin ikliminde yetişen. Ama sen gelseydin, Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! ! Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek... Hz.Vahşi gibi... Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı. Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa Bakışları yerdeydi. Edepten göz göze gelmezlerdi. Sende(A.S.M.) tebessüle nazar ederdin. Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü, Bir de Ömer(R.A.) ... Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi Pencerelerde, kapı önlerinde, Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var. Gelseydin, Ve yürüyüp geçseydin önümüzden, Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize. Sevgili! Hakiki aşıkların sana doğru uçarken Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti. Dünya güzelliğiyle kollarını açarken Bize düşen el açıp kapında beklemekti. Sevgili! Bekliyoruz! ... [/size]:: Dursun Ali ERZİNCANLI::
__________________
"Bilgi Paylaştıkça Çoğalır" |
28 March 2006, 10:19 | Mesaj No:7 |
Durumu:
Papatyam No :
543
Üyelik T.:
21 September 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:ELAZIĞ
|
Sen, Ya Rasulallah!
[size=18px]Rahmetini umarak,
Günahkar bir dille; Allah Azze ve Celle Ya Rasulallah, Âlemlere rahmet hayatın geçiyor[/size] [size=18px]kalbimizden, Kalbimizden seyrediyoruz seni. İşte, Bir yaşındasın, Beni Sa’d yurdundasın, Sana süt anne olmadı kadınlar, Bu yüzden dargın bulutlar, Bir damla yağmur indirmiyor, Kıtlık hüküm sürüyor Beni Sa’d yurdunda, Minicik bir bulut var gökyüzünde , Sana aşık… Ayrılmıyor başucundan Ve insanlar yağmur duasında… Hz.Halime kucağına alıyor seni, Yeryüzünde bir gölgelik… Seni güneşten korumak için, Oysa minicik bulut gökyüzünde, Sana meftun, sana kilitli… Ve dua eden rahibin kucağındasın, Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da Ama sen unutmuyorsun, Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun, O minicik bulut ilişiyor bakışlarına, Büyüyor, büyüyor… Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan, Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini , Çoğusu bilmiyor seni… Altı yaşındasın, Medine-i Münevvere yolundasın, Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen, Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında, Sonra yolda, Ebva’da öksüzlük karşılıyor seni, Mekke’ye annesiz giriyorsun, Abdulmuttalip bir başka seviyor seni, Ebu Talip bir başka seviyor… Ya Rasulallah … Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında, Onlar anne deyince sen yere mi bakardın, Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva’ya Kaç gece anne diye hıçkırdın Efendim! Senin yerine de anne dedik annemize Senin yerine de baba dedik Yirmi beş yaşındasın Ve bambaşkasın Kimse sana denk değil Şefkat yayıyor kokun Güven veriyor sesin Sen Muhammed-ül Emin’ sin Otuz üç yaşındasın Dalga dalga rahmet var Otuz beş yaşındasın Hadi gel bekletme yar İniltiler çalıyor kapısını göklerin Hadi gel bekletme yar Sinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin… Hadi gel ey Yâr! Nurdağına davet var İşte Kırk yaşındasın Hira Nur dağındasın Cibril iniyor göklerden Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ‘ Ah! ‘ sın Karanlık gecelerimize sabahsın Sen Nebiyullahsın Sen Habibullahsın Sen Rasulullahsın Niye incittilerki seni sultanım Niye işkence yaptılar ki sana Ebu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar Himayesiz kaldın diye mi Kabe’deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne ‘ Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin ‘ diyişin Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza Başına pislikler saçılıyor Başlar feda o mübarek başına Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru Biri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla ‘ Bu koşan kimdir ‘ diye bir soru dolaşıyor boşlukta Bu koşan kim? Ve cevap veriyor biri: Muhammed’ in kızı Fatımatüz-Zehra Velilerin anası… Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın Sana yeryüzünde en çok benzeyen Gülmesi sen, ağlaması sen ‘ Ağlama kızım ‘ diyişin geliyor aklımıza Niye çıkardılar ki yurdundan seni Himayesiz kaldın diye mi Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni Seni yetim bulup barındıranı Seni alemlere rahmet kılanı Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun ‘Seni bizim elimizden kim kurtaracak’ diyorlardı Sen, Sen ‘ Allah! ‘ diyordun Allah Azze ve Celle Semayı haşyet kaplıyordu Sen ‘ Allah! ‘ diyordun Arş-ı Âla titriyordu Bedir’ de ‘ Allah! ‘ diyordun Üç bin melek iniyordu alaca atlarda Yüz yirmi beş bin sahabi: ‘ Anam babam sana feda olsun ‘ diyordu Ya Rasulallah Medine-i Münevvere sokaklarında yürüyordun Neccar Oğulları’nın küçük kızları seni görünce Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi ‘ Beni seviyor musunuz ‘ diye sormuştun onlara ‘ Seni çok seviyoruz Ya Habiballah ‘ demişlerdi Sen de: ‘ Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum’ demiştin Bu gün yaşayan gençler var Neccar Oğulları’nın kızları diğil belki Ama seni onlar da çok seviyor Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar Senden başka kimseleri yok Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun Altmış üç yaşındasın Refik-i Âla duasındasın Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu Kenarları beyazdı Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın Ve mübarek ellerini dizine vurarak: ‘ Görüyor musunuz ne kadar güzel ‘ demiştin Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti: ‘ Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah, onu bana ver ‘ Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile İstendiğinde katiyyen ‘ hayır ‘ demediğini bile bile ‘ Peki ‘ dedin o zata Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı Aynı cübbeden yine yine diktiler Ama giyinmek nasip olmadı Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre’ nin diliyle: ‘ Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne evladımız olsaydı diyecekler ‘ Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini ‘ Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim’ Sultanım! Ey Medine minberinde ‘ ümmeti, ümmeti ‘ diye hüznü giyen sevgili Ey Mekke mihrabında alemler hesabına ‘ Allah! ‘ diyen sevgili Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey’ at ettik Rabbinden bize ne getirdi isen amenna Duyduk, itaat ettik Ya Rasulallah Sen hâlâ kırk yaşındasın Ve hâlâ ümmetinin başındasın… [/size] |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Tefekküre Davet Köşesi |
|
Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın |