Papatyam Forum - Tekil Mesaj gösterimi - AŞIK OLAMIYORUM! :)
Konu Başlıkları: AŞIK OLAMIYORUM! :)
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06 January 2007, 00:39   Mesaj No:2

igzuma

Papatyam Kıdemli Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:igzuma isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 778
Üyelik T.: 16 March 2006
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Kastamonu
Mesaj: 505
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart AŞIK OLAMIYORUM! :)

[size=18px]tutarsan ellerimden yine de düşerim sanmıştım, düşmelerle beşik kertmesi olduğum için…bak işte, kaldım…uçurumun dibindeki ayaklarım yürüyor artık…

hangi bahardan kalma bu direnmeler söylesene?... sen bu kadar inanırken sözlerime, ben nasıl yolsuz bırakırım düşleri?... terini sildim kelimelerin, avuç içimde kınalı gülümseyiş, kokla lütfen, gül kokuyor inadına tepinmelerim…

ne güzel atıyoruz kahkahaları sohbetlerin içine…ne çok cümle birikmiş dudak kıyısında akmayı bekleyen… ne çok ben olmuşum senin yanında…maskelerimizi emanet ederek vestiyere, ne çok biz olmuşuz rakının ve hayatın içinde…ki aslında maske kullanmadığımızı ve emanet ettiklerimizin sadece yüzümüzün kırılgan yani olduğunu da, kelimelere sustukça fark ettik…

annesi hayır dedikçe, inadına sokağa fırlayan yaramaz çocuklar gibi fırladık, kenarları kanaviçe işlemeli paylaşımların ortasına… ne yasakları delmekti niyetimiz ne de yasak olmak kuralların içinde…biz sadece konuşmayı, onca zaman susturulan kelimelerin ipini çözerek onları özgür bırakmayı seçtik…hayatın içinde kırılan yüreğimin ezgisini dinledin saatlerce…göz yaşlarıma tanıklık ederek sildin hoyrat suskunluğumu… “yeter artık” diyerek gitmelere gönlünü kaptırmış gözlerime, “kalmak gerek” diyerek bağırdın tüm içtenliğinle… haklıydın… gitmeler, kaçmak sayılmayan bir zamanda olmalıydı… gitmeler, sadece yapayalnız zamanların içinde tüketilmeliydi… gitmeler, arkada bırakmadan söylenecekleri, önüne alabileceğin bir zamanda yoluna çıkmalıydı… görüyorsun, görmelisin hatta, kaldım işte…

yazdıkça kendini çoğaltan ama bir yanı kavuşmalara hep eksik kalan yüreğimi ateşledin durduk yerde… durduk yere yeniden al yazmalı umutlara sardım süt düşlerimi… “bana inanan birilerine ihtiyacım var” dediğimde, sadece baktın ve sustun…ne çok konuştun susarken…ne çok laf yaptı dudakların…ne çok anladım inandığını…ş imdi yazmak, deniz kenarında yenilen bir akşam yemeği kadar keyifli… şimdi yazmak, gitmek isteğini kıran bir gülümseyiş… şimdi yazmak, koşarak atlamak mavi sulara, nefesin yetene kadar balıklarla bakışmak…

önce rakı, sonra su, ardından buz gelmeli
önce saygı, sonra sevgi, ardından kavuşmak gibi…

çözdüm dilde tutulan şarkıların bağını
tutulmamak için güzelliğine, kendimi tuttum
ege rüzgarı mıydı bakışlarını sözlerime çarpan?
aldanırsak yanarız, aklımı tuttum

yana yakıla söylenen şarkıların içinden geçerek yürüyoruz… parmak uçlarımızda barınan sevgiyi korumaya çalışarak geçiyor zaman… hayatta kalmalı ve sesini yakın tutmalısın… bilmiyorsan öğren, seni düşündükçe aydınlanıyor yüzüm… ama öncesinde utanmalıyım, seni düşünmek belki de yasak bir yayını saklamak gibi bir şey…

ağladığımı kimseye söyleme dersem, gözlerinin kimse olmadığını anlayabilirsin... yüreğimdekileri tüm çıplaklığıyla dökerken masaya, sağlamasını yaparken yaşanmışlıkların sitemli-sitemsiz kelimelerle, her şeyi üst üste yığıp, masada ellerine yer bırakmadığım için üzgünüm… akabinde her şey temizlenirken sırasıyla, belki de birkaç ince özlem kaldı başını eğmiş beklerken deniz manzaralı sohbetin ortasında… en çocuk, en kırılgan, en kadın, en yaramaz, en deli hallerime şahitlik yaparken, tutanaklarda geçmeyecek olan, gözlerimizde barınan yaşamak sevgisinin sureti olmayan güzelliğiydi belki de….

nasıl olursa olsun, gitmek arzunu içimde bir yerlerde saklı tutarak, sana söz verdiğim inançlı yürüyüşe devam edeceğim… kalemim daha ne kadar yazar, kaç zaman daha direnirim iki yüzlü sevgilere, kaçıncı kez devrilir yüzüm vedaların tekmesinde ya da kaç nefeslik yaşam kaldı geriye bütün yaşananlardan sonra, bilmiyorum… bildiğim, eğmeyerek başımı, her zamankinden daha fazla bir aşkla, kelimelerin ellerinden tutup bir nehir gibi akmak adına, inadına yazacağım…peki ya sen?... inadına olmasa da, inançla yanımda yürümeye devam eder misin?

önce gün, sonra gece, ardından sabah gelmeli
önce sen, sonra ben, ardından “biz” gibi
serdim dilde uzanan sözlerin kilimini
uzanmamak için yüreğine, kendimi tuttum
marmara denizi miydi dalgalarını göğsüme çarpan?
ıslanırsak biteriz, heyecanımı tuttum

daha ne denir ki, kaç cümle daha yazarsam dillenir usumdaki aydınlık yüzün… şimdi sussam, yine de duyar mısın bağıra çağıra haykıran yalnızlığımı?... nerede olursan ol ama bil ki, verilmiş sözlerimin gölgesinde yürüyeceğim ardıma bakmadan ama ardımda bırakarak yüzsüz bekleyişleri…

son bir sözle değil de, son bir direnişle hislenip sokulsam yanına ve desem ki, dağıttın yüreğimi…şikayet etmeden, aramadan verilebilecek bir cevap, bütün sevimliliğinle çıkıp da karşıma, dağıttığın yüreğimi toplamaya gelir misin?
[/size]
__________________
[size=10pt]Nice insanlar gördüm üstlerinde elbise yok...
Nice elbiseler gördüm içlerinde insan yok...
[/size]

http://img208.imageshack.us/img208/2...msultanub8.gif
Alıntı ile Cevapla