Papatyam Forum - Tekil Mesaj gösterimi - GÜL'ÜN SON GÜNÜ
Konu Başlıkları: GÜL'ÜN SON GÜNÜ
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03 May 2006, 05:26   Mesaj No:1

beliz

Papatyam Paylaşımcı Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:beliz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 792
Üyelik T.: 24 March 2006
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 421
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart GÜL'ÜN SON GÜNÜ

GÜL'ÜN SON GÜNÜ

[size=18px]Efendimiz (sav) ağır hasta… En yüce dosta yürümenin işaretlerini almıştı… Gelen vahiyde buna çağrışım yapıyordu:
“Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip-beğendim…” (Maide- 3)

Bunlar refik-i alaya sefer için gelen sinyallerdi… Bu arada hastalığı şiddetlendi, dışarı çıkamaz oldu… Acılar O’nu kuvvetten düşürdü, şiddetli ateşler içinde kıvranıyordu… Su ile serinletmeye çalışıyorlardı… Hararet biraz hafifleyince amcası oğlu Fadl’ı çağırdı, ona yaslanarak, Mescide kadar yürüdü ve oturdu. Ashabını topladı… Onların hüzünlü bakışları arasında şöyle buyurdu:

“İnsanlar! Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a hamd ederim.
Kimin sırtına vurduysam işte sırtım, gelsin kısas yapsın. Kime ağır bir söz söylediysem işte benim yüzüm, gelsin kısas yapsın.

Dikkat edin ve bilin ki, bana en sevimliniz benden hakkını alandır. Eğer hakkı varsa onu bana helal etsin ki ben Allah’a gönül huzuru içinde kavuşayım. Sizin hakkınızı vermedikçe ben ondan kurtulamam.

Ben aranızda durup bu sözümü tekrarlamaktan kendimi müstağni görmüyorum, buyurarak sözlerini tekrarladı. Israrlı ifadelerden sonra bir adam ayağa kalkıp:

“Ya Rasulallah! Benim sende üç dirhemim var”, dedi. Peygamberimiz (sav) hemen:
“Doğru söylüyorsun. Ey Fadl bu adama üç dirhem ver.” Diye buyurdu…” (İbni Sad)
Kul hakları… Evrensel insan hakları bunun neresinde duruyor? Zulmün, sömürünün, haksız kazancın, hak ihlallerinin üstüne bundan daha güzel nasıl gidilebilir? Değerin, emeğin, onurun korunmasında bunda daha ileri bir hedefi kim sunabildi?

İki… Hz. Peygamber (sav)in hastalık haberi Bizans üzerine sefere hazırlanan Üsame’nin ordusunda da yayıldı. Üsame (ra) annesi Ümmü Eymen’i ricacı olarak Rasulullah’a gönderiyor, ordunun hareketini erteletmek için…

“Ya Rasulallah! Üsame’yi bir müddet karargahta bıraksan olmaz mı? Çünkü Üsame bu hali ile giderse, pek yararlı olmayabilir.” Peygamberimiz (sav):
“Üsame’yi gönderme işini yerine getiriniz!...” Emir net ve kesindi… Üsame vedalaşmak için huzura girdi, ağlıyordu. Rasulullah’ı öptü. O konuşamıyordu. Ancak el ve göz işaretleri ile Üsame’ye “yürüyünüz” diyordu. Bir ara ayıldı, kendine geldi. Üsame’ye:

“Allah’ın bereketi üzere kuşluk vakti yola çıkınız” buyurdu.” (İbni Sad)
Kendisi rahmet-i Rahman’a yürürken; istiyordu ki, ümmeti de Allah yolunda yürüsün… Geriye kıyamda ve seferde olan bir ümmet bırakmaktı, gayesi… Yürüyüş halinde olan bir ümmet talebi vardı… Zaten onları buna hazırlamıştı… Matem tutan değil, yola devam diyen bir ümmet…

Yürüyen Peygamberin, oturan ümmeti, O’na sıkıntı verecekti… Bundan dolayı kıyamete kadar sürecek bir yürüyüşün komutunu veriyordu, son nefesinde… Birkaç saat sonra vefat edecekti…

Üç… Hastalığın pençesinde acı çekerken, yine de ümmetini düşünüyordu… Onlara olan özlemini ve hassasiyetini o durumda bile belli ediyordu… Kendini zorluyordu, Hz. Aişe (ra)nın kapısının perdesini açıp Mesciddeki cemaatı yüreğindeki o derin özlemle süzdü. Cemaat Hz. Ebubekir’in arkasında saf tutmuştu. Peygamberimizin yüzü bembeyaz, ışıl ışıldı. Ashabını namazda saf düzeninde görünce gülümsedi. Gözünün içi gülüyordu… Çünkü seyrettiği gözünün nuru namazdı… Son vasiyetinde en çok vurgu yaptığı konulardan biride, namazdı … cemaat O’nun baktığını hissedince, Peygamberimiz onlara:

“Olduğunuz yerde durunuz. Namazınızı tamamlayınız” diye eliyle işaret etti. (Buhari)
Bir ara vücudunda hafiflik hissetti. Hz. Abbas ve Hz. Ali’ye dayanarak Mescide çıktı.
Ölüm döşeğinde doğrulup, mescide sığınıyor… Ashabının arasında namaz ve cemaat atmosferinde ferahlıyor… Ümmeti olarak bizler, bilmem bizi cemaatten alıkoyan hangi mazeretlere sığınacağız?

Bu rahmet iklimine ilgisiz kalmanın nasıl bir mahrumiyet olduğunu ne zaman anlayacağız?

Dört… Hz. Peygamber (sav)in son gününde üzerinde bir tedirginlik vardı. Hz. Aişe’nin yanında altı veya yedi dinar bulunuyordu. Bunun Medine’de Ensarın fakirlerine dağıtılmasını emretti. Bir ara daldı. Hastalık telaşı içindeki Hz. Aişe bunları infak etmeyi unuttu. Hz. Peygamber (sav) gözlerini açınca tekrar sordu.

Hz. Aişe: “Vallahi senin hastalığın beni meşgul etti.” Peygamberimiz dinarları isteyip avucuna aldı:
“Allah’ın Rasulü Muhammed, bunları fakirlere infak etmeden Rabbine kavuşacağını sanmıyorum” buyurdu. Fakirlere bölüştürdü ve sonra:
“İşte şimdi rahatladım” buyurdu tekrar daldı. (İbni Sad)

Dinarları saklı tutmak, O’na sıkıntı veriyordu… Ölüm ötesi yatırımı önceliyordu. O’nun ümmete mirası para-pul üzerinden gerçekleşmiyordu… Çoğu zaman evinde tütmeyen ocağına rağmen bulduğu bir tek hurmayı götürüp yetimlere bağışlayandır O… Ashabı açlıktan karnına taş bağlarken, O iki taşla açlığını bastırmaya çalışandı…

Beş… Artık sayılı saatler kalmıştı büyük hicrete… Yarı baygın vaziyette, başını Hz. Aişe’nin göğsüne yaslamıştı. O sıra Hz. Aişe’nin kardeşi Abdurrahman elinde bir misvakla içeri giriyor, Efendimiz (sav) misvakı görüyor, başı ile istiyor… Dişlerini misvaklıyor gücü nisbetince, özene özene… Hz. Aişe:

“Rasulullah’ın hiçbir zaman, dişlerini bu derece güzel misvakladığını görmedim.” Ancak takatı yoktu, misvak elinden düştü, çok geçmeden başı da yana düştü… Gitti... Güzeller güzeli… En sevgili en yüce dosta yürüdü…

Son dakikalarında bile bir sünnet disiplini sunarak gitti… Tüm nezafeti, nezaketi, nezahati, letafeti üzerinde idi…

O en güzel örnekti… O son güzel örnekti… Sonsuzluğa yürürken, son dersinin konusu; cihad, cemaat, namaz, infak, kul hakkı ve sünnetti…

Son günde, son cümlesini böyle kurmuştu…
Sallallahü aleyhi ve selem…
[/size]
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla