Papatyam Forum - Tekil Mesaj gösterimi - “Kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir!&
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 November 2007, 08:30   Mesaj No:1

REHA

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:REHA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 553
Üyelik T.: 07 October 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:10.Köy
Yaş:63
Mesaj: 1.867
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart “Kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir!&

“Kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir!&

Îmân'ın temeli ve en mühim alameti; hubb-u fillah ve buğd-u fillah'tır. yâni, Allahü tealanın sevdiklerini yalnız Allahü tealanın rızası için sevmek ve Allahü tealanın sevmediklerinide yalnız Allahü tealanın rızası için sevmemektir. (bu, yalnız kalb ile olur, kavga etmek, dövüşmek demek değildir).




Sevgili Peygamberimiz, Muhammed aleyhisselam (sallallahü aleyhi vesellem) efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde buyuruyorlarki; (El-mer’ü me’a men ehabbe)... (Kişi, sevdiği ile berâberdir) demekdir.

Allahü teâlânın sevmediklerini sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine “sallallahü aleyhi ve sellem” karşı olmağa sürükler. Bir kimse, kendini müslimân zan eder. Kelime-i tevhîdi söyleyip, inanıyorum der. Namâz kılar ve her ibâdeti yapar. Hâlbuki, bilmez ki, böyle çirkin hareketleri, onun îmânını ve islâmını temelinden götürür.

Muhammed aleyhissalâtü vesselâma tâm ve kusûrsuz tâbi’ olabilmek için, Onu tâm ve kusûrsuz sevmek lâzımdır. Bunun alâmeti de, Onun sevmediklerini sevmemek, Onu beğenmeyenleri sevmemekdir. Muhabbete müdâhene, ya’nî gevşeklik sığmaz. Âşıklar, sevgililerinin dîvânesi olup, onlara aykırı birşey yapamaz. Aykırı gidenlerle uyuşamaz. İki zıd şeyin muhabbeti bir kalbde, bir arada yerleşemez. İki zıddan birini sevmek, diğerini sevmemeyi îcâb eddirir.

(Kimyâ-i se’âdet) kitâbı, beşinci aslında diyor ki: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Îmânın temeli ve en kuvvetli alâmeti, müslimânları sevmek ve müslimânlara kötülük edenleri sevmemekdir). Cenâb-ı Hakkın Îsâ aleyhisselâma emr-i ilâhîsinin meâl-i şerîfi, (Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlûkların ibâdetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikce ve dost olmayanlardan uzaklaşmadıkca, hiç fâidesi olmaz)dır. Her mü’min, Allahü teâlâyı sevmeyenleri sevmemeli, islâmiyyete yapışanları sevmelidir. Bunu sözlerinde ve mümkin ise, hareketlerinde belli etmelidir. Âsî ve fâsıklarla arkadaşlık etmemeli, fıskı çok olanlardan, çok kaçınmalıdır. Zâlimlerden, müslimânlara eziyyet edenlerden dahâ ziyâde kaçınmalıdır.

Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (İbâdetlerin efdali, müslimânları müslimân oldukları için sevmek, kâfirleri, kâfir oldukları için, sevmemekdir) buyurdu. Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma, (Benim için ne işledin) diye sordukda, (Yâ Rabbî! Senin için nemâz kıldım, oruc tutdum, zekât verdim, ismini çok zikr etdim) deyince, (Yâ Mûsâ, nemâzların sana burhândır. Orucların Cehennemden siperdir. Zekât kıyâmet gününün sıcaklığından koruyan gölgedir. İsmimi söylemen de, kabr ve kıyâmet karanlığında seni aydınlatan nûrdur. Ya’nî bunların fâideleri hep sanadır. Benim için ne yapdın?) buyurdukda, Mûsâ “aleyhisselâm”, (Yâ Rabbî! Senin için olan ameli bana bildir!) diye yalvardı. Cenâb-ı Hak: (Yâ Mûsâ! Dostlarımı benim için sevdin mi ve sevmediklerimden benim için uzaklaştınmı?) meâlindeki âyet-i kerîme ile cevâb verdi. Mûsâ “aleyhisselâm” da, Allah için amelin, (Hubb-i fillâh) ve (Buğd-ı fillâh) olduğunu anladı.
Muhabbet, sevgilinin dostlarını sevmeği, dost olmayanlarıda sevmemeyi îcâb eddirir. Bu sevmek ve sevmemek, sâdık olan âşıkların elinde ve irâdesinde değildir. Çalışmaksızın, zahmet çekmeksizin kendiliğinden hâsıl olur. Dostun dostları güzel görünür ve dost olmayanlarıda çirkin ve fenâ görünür. Dünyânın güzel görünüşlerine kapılanlara hâsıl olan muhabbet de, bunu îcâb etdiriyor. Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin sevmeyenlerinden kesilmedikce sözünün eri sayılmaz. Buna münâfık, ya’nî yalancı denir. Şeyh-ul-islâm Abdüllah-i Ensârî “kuddise sirruh” buyuruyor ki, (Ebül-Hüseyn bin Sem’ûn, bir gün hocam Husrîyi incitmişdi. O ândan beri, kalbimde ona karşı soğukluk duyuyorum). Büyüklerin meşhûr olan, (Üstâdını incitene darılmaz, gücenmez isen, köpek senden dahâ iyidir) sözünü burada hâtırlatmak yerinde olur.

Muhabbet, sevmek, hep berâber olmağı istemek, berâber olmakdan zevk, lezzet duymak demekdir. İnsan sevdiğini hiç unutmaz. Muhabbetin yeri kalbdir. Kalb, yürek dediğimiz et parçasında bulunan bir kuvvetdir. Bu kuvvete gönül diyoruz. Birşeyi öğrenmek, akl ile olur. Akl, dimâg, beyn dediğimiz et parçasında bulunur. Küfrü, harâmları, mekrûhları sevmek, beğenmek küfr olur. Farzları, sünnetleri, beğenmemek de küfr olur, dünyâ olur. Müslimân olmak için, dünyâya ya’nî harâmlara kıymet vermemek lâzımdır.

Allahü teâlâyı sevmeyenleri sevmek, insanı Allahü teâlâdan uzaklaşdırır. Teberrî etmedikce, tevellî olmaz. Ya’nî uzaklaşmadıkça, dostluk olmaz.

Son nefeste îmân ile veya îmânsız ölmek, kalbdeki sevgiye bağlıdır. Çünki Kâinatın efendisi, sevgili Peygamberimiz, dünyada iken birbirini sevenlerin mahşer yerinde beraber haşrolunacağını, ahiretde de beraber bulunacağını müjdelemiştir... elbette,..muhakkak doğrudur.

O halde insan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmelidir ki; ahiretde sevdiğinin yanında bulunacaktır.


Allahü tealaya emanet olunuz efendim.
__________________
[size=10pt]ŞU FANİ DÜNYADA BAKİ GİBİ YAŞIYORUZ

BİRDE HASTAHANE KÖŞELERİNDE
[/size]
Alıntı ile Cevapla