Papatyam Forum - Tekil Mesaj gösterimi - Yükselme Devri
Konu Başlıkları: Yükselme Devri
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 February 2008, 12:52   Mesaj No:31

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Yükselme Devri

Macar elçisiyle olan görüsme, genç hükümdara bildirilir. Macarlarin Rumlara yardim edeceklerine dair olan tehdidi ve bir Bati filosunun yardima gelecegi sözleri, Sultan Mehmed'i düsündürür. Bunun üzerine, 27 Mayis aksami bir meclis toplayarak vaziyeti görüsür. Vezir-i a'zam Halil Pasa, daha önce görmüs oldugu üç Haçli seferinin tehlikelerini yakindan bildigi ve Bati Hiristiyanlarinin yeni bir Haçli seferi düzenlemelerinden korktugu için, imparatorun agir bir vergiye baglanarak muhasaranin kaldirilmasini teklif eder. Özellikle Hiristiyan Bati'nin birleserek Müslüman Türkleri Balkanlardan atmak üzere harekete geçebileceklerini, bunun da daha büyük bir felakete sebep olacagini söyler. Zira o, Yildirim Bâyezid'in akibetini, Izladi, Varna ve Ikinci Kosova muharebelerini hatirliyordu. Buna karsilik Zaganos Pasa, Istanbul'a yardim yapilamayacagini, Bati devletleri arasindaki rekabetin bu yardima engel olacagini, yardim yapilsa bile önemli olamayacagini söyler. Onun bu görüsüne bazi ümera ile ulema ve Aksemseddin istirak ediyorlardi. Benimsenen bu görüs üzerine, genel bir hücuma karar verilir.

Gerçi, Venedik veya Papa'nin donanmasinin Sakiz'a geldigi haberi alinmisti. Son olarak yapilacak hücumun neticesine kadar Macar elçisi iade edilmeyerek alikonuldu. Bu arada muhasaranin uzamasi, bazi dedikodulara sebep olmustu. Pâdisah da endiseli ve sikintili idi. Ancak Aksemseddin'in sebat ve hücum edilmesi ile ilgili mektubu ve manevî tebsirati havi yazisi, herhalde Sultan Mehmed üzerinde tesirli olmustur.

Fetih esnasinda, Sultan Mehmed ile Aksemseddin arasindaki ilgi, tesvik ve sabri tavsiye hususu, su ifadelerde açiklik kazanir. "Bâhusus, fetih tarihinin iç yüzünü idare eden Aksemseddin, cepheden cepheye at oynatan, kafasi ve bedeniyle de en agir ve zorlu yükü tasiyan pâdisahin bir dinamo gibi zaman zaman bosalir olan mâneviyatini besliyor ve takviye ediyordu.

Genç hükümdar, sihirbaz kudretiyle kal'alar kurdurmus, toplar döktürmüs, donanmasina bir gecede daglari asirtmis, genç, dinç, nizamli ve talimli ordusuyla karalari denizlere çevirtmis, denizleri tutusturtmustu. Ama yine de Bizans surlarina çarpip püsküren ve uzadikça uzayan muhasaradan da zaman zaman ümitsizlige düser gibi oluyordu. Ne ki genç hükümdarin kulagina durmaksizin "Korkma, sehri alacaksin" diyen ses, ona her zaman deste ve yar olmakta bulunuyordu.

Ama bir türlü neticelenmeyen kusatma ve Ortodoks kiliseninin son ve tek ümid olarak Katolik kilisesine boyun egmesine karsilik, Papa'nin da Avrupa'li kuvvetleri, sehre yardimci olmak üzere gönderme ihtimallerinin kizistigi bir gerçekti. Iste biçagin kemige dayandigi bu çok nazik demde, pâdisahin, Veliyüddinoglu Ahmed Pasa'yi, Ak Seyh'in çadirina niyaz ve sual babinda göndererek seyhinden fethin gününü, hatta saatini ve sehre girilecek noktayi ögrenmis görüyoruz.

Fakat, Seyh'in ogullarindan biri, babasinin mustuladigi an gelip çattigi halde, fetih haberinin gelmemesi üzerine, pâdisahin gazabindan korkarak, merakla babasinin çadirina geldigi vakit, kapida bulunan nöbetçi: "Içeri kimseyi komayasuz diye siparis olundu" diyerek delikanliyi Ak Seyh'in yanina almaz. Bu esnada çadirin bir yanindan etegini kaldirip içeri bakan genç adam, babasinin basi secdede, göz yaslari ve enin ile aglayip yalvarmakta oldugunu görür. Bu uzun niyaz ve yanik münacattan sonra, Seyh'in basi secdeden kalkar. Bu esnada da ordu, yatagini asmis sel gibi, tasa köpüre sehre girmekte, Ak Seyh de kendi kendine "Elhamdülillah, Elhamdülillah" diye Cenabu Hakk'a sükr etmeye, tekbir getirmeye baslamis bulunmakta idi."

Aksemseddin ile Fâtih arasindaki münasebetlere temas etmis olmakla birlikte, daha önce toplanmis bulunan harp meclisinden kisaca söz etmemiz gerekiyor. Zira bütün teklif ve çabalara ragmen Bizans teslime yanasmadigi gibi, Fâtih'i zor durumda birakacak bazi tesebbüslerde de bulunuyordu. Bunun için 27 Mayis'ta, Fâtih'in baskanliginda toplanan bir harp surasinda uzun münakasalar yapilmisti. Vezir-i a'zam Halil Pasa'nin muhasarayi kaldirma taraftari oldugunu bu surada açikça söyledigine daha önce isaret edilmisti. Buna karsilik Zaganos Pasa ile hem tib hem de manevî ilimlerde derin malumata sahip bulunan Aksemseddin, fethin, Müslümanlarin 850 senelik en büyük idealleri bulundugunu, Bizans'in mânen tefessüh ettigini, maddeten de hiç bir gücünün kalmadigini, Rum halkin büyük bir kismi ile bazi ileri gelenlerin Osmanli idaresini bir kurtarici olarak kabul ettiklerini, Istanbul'a hakim olan devletin hem Islâm, hem de Hiristiyan dünyasinda büyük bir manevî nüfuza sahip olacagini, bu sebeple kat'i neticenin alinmasina kadar muhasaraya devam edilmesini istediklerine temas edilmisti. Hz. Peygamberin ashabindan ve hicret esnasinda kendisini Medine'de evinde misafir etme serefine nail olan Ebu Eyyub el-Ensarî'nin kabrini kesf ettigi gibi, Kur'an'da Istanbul'a isaret ettigi kabul edilen * "beldetün tayyibetün" lafzinin "ebced hesabi" ile içinde bulunduklari 857 hicrî senesini isaret ettigini söyleyen Aksemseddin, bu sebeple "feth-i mübin"in muhakkak bulundugunu, derin bir vecd ile dile getirir. Bütün bu görüsmelerden sonra meclis muhasaraya devama karar vererek dagilir.

Sultan Mehmed, harp hazirliklarini tamamladiktan sonra sehre bir elçi göndererek Imparator'a "sehri menkul serveti ve yakinlari ile terk edebilecegini" bildiren bir mesaj gönderdi. Imparator bu talebi reddedince Fâtih, bütün orduya tellallar çikararak genel hücumun yapilacagi günü tesbit etti. O, yemin ederek askerlere söyle dedi: "Bu muharebede kazanç olarak yalniz sehrin binalarini ve surlarini istiyorum. Sehrin diger bütün menkul servetini ve mahsurlarini ganimet olarak size birakiyorum."

Bundan sonra, bütün ulema, mesâyih ve gazi dervisler, asker içinde zaten coskun bulunan hücum ve kazanma halet-i ruhiyesini, mânevî tebsirlerle bir kat daha artirdilar. Bu esnada genç hükümdar da münadiler vâsitasiyle orduya tebligatta bulunarak "ilk defa sura çikacak olan askerlerin rütbelerinin artirilacagini, eline hükm-i serif sadaka olunarak (verilerek) tâ nesli munkariz oluncaya degin evladinin, kiyamete kadar baki olacak bulunan Devlet-i Âl-i Osmanî'de, her zaman muhterem sayilacagini" bildirdi.

Bu esnada Osmanli toplari surlari dövmeye devam ediyor, Bizansli muharipler, devamli mesgul edilerek yorgun birakiliyorlardi. Fetih sabahinin gecesi, Türk ordusunda "Mum donanmasi" denilen ates ve isik senliginin icrasi ile geçti. Istanbul'u tamamen kusatan Türk deniz ve kara ordusunda kandiller, fenerler, mes'aleler ve atesler yakilarak Kostantiniyye (Istanbul) bir isik çenberi içine alindi. Askerin hep bir agizdan getirdigi tekbir ve tehlil sedâlari, ortaligi inletiyordu. Gecenin karanligini yirtan bu isik çenberi ile tekbir sesleri, tatli bir ahenk meydana getiriyordu. Isik ve seslerden meydana gelen bu ugultuyu gören Bizans, önce Osmanli ordusunda yangin çiktigini zannederek sevinecek, fakat kisa bir müddet sonra, bunun bir donanma oldugunu anlayinca derin bir ye's ve ümitsizlige düsecektir. Bu esnada Bizans, Ayasofya'da Imparatorun da hazir bulundugu son bir âyine katiliyordu. Bu âyin, Bizanslilarin Ayasofya'da icra ettikleri son âyindi.

20 Cemaziyelevvel (29 Mayis) Sali sabahi ezan ve namazdan sonra, Türk ordusunun büyük ve tarihî hareketi basladi. Ordu, hem kara, hem de denizden bütün cephelerden harekete geçti. Toplar, hep birden sehir üzerine çevrilerek ateslendi, etrafi kesif bir duman ve barut kokusu kapladi. Ilk hamlede iki bin merdivenle 50 bin yigit ileri atilmis, harbin en siddetli aninda, Aksemseddin ile Molla Güranî ates hattina girerek, gazâ yolunda sehidlik mertebesine ulasmayi taleb ile askere önderlik edip örnek olmuslardi. Bizzat genç hükümdar dahi, askeri tehyic edici sözlerle, elinde kiliç ile Topkapi gedigine saldirmisti. Bu sirada Ulubatli Hasan adindaki muazzez nefer, tekbirlerle Topkapi suruna sancak dikti. Böylece Islâm dilâverlerinin ve Oguz kavminin, asirlardan beri hayal ettigi mukaddes bir rüya gerçeklesiyordu. Ulubatli, Hz. Peygamberin müjdesine mazhar olarak 30 kadar arkadasiyla sehâdet mertebesine ulasti.*

Bu sirada Osmanli sancaginin surlarda dalgalandigini gören ve daha önce yaralanmis bulunan Latin komutani General Giustiniani, gemisine çekilmek ister. Kalmasi hususunda israr eden Imparator'a "Allah'in, Türklere açmis oldugu yolu takip edecegim" cevabini verdi. Bu, artik Osmanli'ya mukavemet edilemeyeceginin bir ifadesi idi.

Bizans'in, surlardaki bayraginin indirilip yerine Osmanli bayraginin dikilmesinden sonra, ezanlar okunmaya baslandi. Sultan Mehmed Han, surlardaki bu manzarayi görünce, atindan inerek, Hz. Peygamber'in medih ve senâsina nail olmanin verdigi bir sevinç, ayrica devletini, Islâm'in mukaddes serefine mazhar kilan medhiye-i Resulullah'a** kavusmanin verdigi heyecanla sükür secdesine kaparak Cenab-i Hakk'a hamd eder. Sonra otag-i hümâyununa çekilerek devlet erkâninin tebriklerini kabul eder.

Bu sirada, sehri koruyan gruplarla birlikte Bizans Imparatoru da öldürülmüstü. O, ayakkabisindan taninmisti. Fâtih, vatanini müdafaa için ölen bu serefli askerin cenazesine saygi göstererek onu merasimle defn ettirdi.

Istanbul'un fethi, genç sultan için ayni zamanda saltanatinin da fethi olmustu. Fâtih, sehrin zaptini müteakip Sehzâde Orhan'i aratti. Ölü veya diri getirene büyük mükâfatlar vaadetmisti. Bizanslilarin yaninda kendisine karsi surlar üzerinde savasmis olan bu Osmanli sehzâdesinin ölümü ile Yildirim Bâyezid'in ogullari arasindaki taht kavgasi kesin olarak sona ermisti. Gerçekten de sehrin düstügünü gören Sehzâde Orhan, surlardan atlayarak vefat etmisti.

Feth-i mübinin gerçeklestigi 29 Mayis 1453 Sali sabahini anlatan bir yazar, o günü su ifadelerle tasvir eder: "O gün, her zamankinden daha parlak dogan günes, göz kamastirici altin sarisi isinlari ile âdeta Islâm'in zaferini kutluyor, cihanin incisi Kostantiniyye'ye sel gibi akan sanli Türk ordusunu sicak bir içtenlikle kucaklayip üzerine mukaddes nurlar saçiyordu. 29 Mayis 1453 sali sabahi, muhakkak ki bir baska sabahti. Bu parlak ve essiz ilkbahar sabahinin cihan tarihindeki yeri ise, apayri bir özellik tasiyordu. Zira o mukaddes Sali sabahi ile bir çag kapaniyor, yeni bir çag açiliyordu. Bu yeni çaga, essiz dehasi, rakipsiz kuvvetiyle, Avrupa barbarlari dahil, bütün cihana saskinliktan küçük dilini yutturup, henüz 21 yaslarinda çok genç bir pâdisah olarak, Fâtih ünvanina hak kazanan büyük türk, Fâtih Sultan Mehmed Han damgasini basmisti. Iste o mukaddes Sali sabahi, böyle essiz bir sabahti."*

Osmanli ordusunun sehre girip hakim olmasi üzerine bileginin gücü ile Fâtih ünvanini almaya hak kazanmis olan genç serdarin da sehre girdigi görülür. Yaninda, emîr, vezir, solak, sipah ve yayalardan baska, devlet ricali, âlimler, hocalari, seyhler, dervisler, kalenderîler ve erler bulunuyordu. Bütün bunlarin yaninda özellikle saginda ve solunda Aksemseddin ile Akbiyik sultanin bulunmasi dikkat çekiyordu.

Fâtihâne bir ihtisam ve büyük tezahüratlarla sehre girmis olan pâdisah, Hammer'in (II, 302) dedigi gibi, Hiristiyanligin sarktaki merkezini teslim almak üzere, Ayasofya'nin önünde atindan inmis ve mâbedin esiginde sükür secdesine kapanmisti. Tursun Bey'in ifadesiyle haraba yüz tutmus olan Ayasofya, fetih hakki olarak câmiye çevrilecekti. Rivayete göre Fâtih Sultan Mehmed, Ayasofya'da iki rekaat sükür namazi ile ikindi namazini kildiktan sonra mâbedin üç gün içinde bu mâbedin Cuma namazi için hazirlanmasini emreder. Cuma günü, Aksemseddin Hazretleri, Sultan Fâtih'in koluna girip minbere çikartarak hutbe okumasini istemis. Fâtih de Hak Teâlâ Hazretlerine hamd ve senâdan sonra hutbeyi okur. Aksemseddin de Cuma namazi kildirmisti.**

Fâtih Sultan Mehmed, fetihten sonra Bizans ahalisi hakkinda Hiristiyan dünyasinda esine rastlanmayan bir müsamaha hareket etmisti. O, askerlerine, mukavemet edenlerden baskasinin öldürülmemesini, emrederek, sadece esir edilmelerini istemisti. Daha önce de temas edildigi gibi o, Imparator'un cesedini buldurmus, onu Rumlara teslim ederek inançlarina göre defn etmelerini saglamisti. Rumlardan, sehir disina kaçanlarin tekrar evlerine dönebileceklerine de müsaade etmisti.

Fethi takib eden ilk Cuma namazindan sonra meydana gelen ikinci önemli hadise, Ok Meydani'nda yapilan fetih ve zafer alayidir ki, üç gün üç gece süren senlik, ziyafet, oyun ve eglencelerden sonra, basardigi büyük iste, çevresinin yardimlarini unutmayan pâdisah, "Sühedaya rahmet-i Rahman, gazilere seref ü san, tebeama fahr ü sükran" dedikten sonra asker ve sivil yüzbinlerce kisiye zafer hediyesi olarak mal, mülk ve arazi dagitmistir.

Fakat bu noktada da mühim olan yine Aksemseddin'in, orada hazir bulunan gazilere sesini yükseltip "Ey gaziler, bilin ki, cümleniz hakkinda ahir zaman peygamberi " Ne güzel askerdir onlar" diye buyurmustur. Insallah cümleniz magfursunuz. Ama gazâ malini israf etmeyip hayir ve hasenatta sarf edin. Pâdisahiniza da itaat ve muhabbet eyleyin, diyerek gâzilerin tamamini sehrin imarina ve amme müesseseleri kurmaya tesvik etmis olmasidir.

__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla