Papatyam Forum - Tekil Mesaj gösterimi - GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11 April 2008, 16:47   Mesaj No:14

umut

Papatyam Editörü
Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:umut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1242
Üyelik T.: 19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:61
Mesaj: 13.567
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Ynt: GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?

Geyikli’de Bir ‘Başöğretmen’ / Ahmet (Sarıkan) Kurtoğlu

AG-Ahmet (Sarıkan) Kurtoğlu. (Geyikli'de öğretmen iken satın aldığı 1952 model radyosu ile).
1947-1960 yılları arasında Geyikli’de öğretmenlik yapan ve yaptığı hizmetlerle adeta anıtlaşan; Geyikli Halkının ulaştığı bugünkü kültür seviyesinde önemli katkıları bulunan; özellikle öğretmenlik mesleğini sevdiren ve 2000 yılı itibariyle Geyikli’den yetişen 138 öğretmenin -bir manada- yetişmesine vesile sayabileceğimiz Sayın Ahmet (Sarıkan) Kurtoğlu’nu 12 Ekim 2000 günü akşamı Beşikdüzü Seyit Ahmet Köyü’ndeki tek katlı, bahçeli, mütevazı evinde ziyaret ettik. Bizi, muhterem eşi Kadriye Teyze ile birlikte kapıda karşıladılar.

“Geyikli Halkına kapılarım yirmidört saat açıktır!..”

Ziyaretimizden çok mutlu oldukları, her hallerinden belliydi. Bunu, ilk karşılaşmamızda açıkça hissettik. Geyikli Belediye Başkanı Ahmet Yüksel Gülay, ağabeyi Mehmet Gülay ve bendeniz (A. Gülay) her ikisinin de ellerini öperken; “Rahatsız etmedik inşallah” dedik. Bunun üzerine Ahmet Sarıkan Hoca’nın cevabı bizi çok duygulandırdı...Büyük bir içtenlikle şu ifadeyi kullandılar: “Geyikli Halkına kapılarım yirmidört saat açıktır!..” Bu söz, bizler için çok manidardı ve-halkın onlara olduğu gibi-onların da Geyikli Halkına derin muhabbetinin veciz bir vurgusuydu.

Daha sonra, ayaküstü kısa bir şakalaşmamız oldu; bana “Seni tanıdım, ‘Teyare Mustafa’nın oğlusun” dedi. Gülüştük... Doğru diyordu; ben ‘Teyare Mustafa’nın oğlu idim. Babamların aile lakabı ‘Teyare’ idi ve-yıllar geçmesine rağmen-unutmamıştı ve kimin oğlu olduğumu hemen farketmişti. Zekasına, hafızasına hayran kaldık doğrusu!..“Babam duymasın; size kızar(!)” dedim; “Bana kızmaz; ben onu dördüncü, beşinci sınıflarda okuttum” dedi. Bu şakalaşma ve tanışmadan sonra bizi içeriye aldılar ve müsait bir yerde oturduk.


Ziyaret sebebimizi Sayın Başkan arz etti; “Abdullah Hocamız, 17 yıldır Geyikli üzerine araştırma yapıyor. Tamamlanmak üzere. Sizden bahsetmeden olmazdı. Çoktandır sizi ziyaret etmeyi planlıyorduk; nasip bu geceye imiş. Eski anılarınızla Geyikli’yi bir de sizden dinlemek istedik” dedi.

“Eskiden halk, öğretmenlerin gösterdiği yolda giderdi...”

Önce ‘öğretmenlik mesleği’ üzerine konuştuk. Cumhuriyettin ilk yılları, 1940’lı-1950’li yılların öğretmenleri ve meslek anlayışları ile içinde bulundukları zorlukları anlattı...Buna rağmen öğretmenlerin nasıl öncü, lider olabildiklerini; nasıl parmakla gösterildiklerini; sözlerinin kanun gibi değerli bulunduğunu; itibar sahibi olduklarını, halkı nasıl arkasından sürükleyebildiklerini anlattı. Bugün ise; -maalesef-tam tersi bir-olumsuz-durum gözlendiğini; öğretmenlerin bu öncülük ve saygınlığını yitirdiğini; itibarının çok zayıfladığını ve bundan üzüntü duyduğunu anlattı. Konuyu şu veciz sözü ile özetledi: “Eskiden halk, öğretmenlerin gösterdiği yolda giderdi; şimdi öğretmenler, halkın gittiği yolu takip ediyor!..”


Bu söz, bizi çok etkiledi, düşündürdü ve doğrusu bizleri üzüntüye gark etti!.. Önemli bir gerçeğe parmak basıyordu Sayın Sarıkan...Bu konuda anlattıklarını iki başlık halinde özetlemek mümkündür: Yönetimden kaynaklanan eksiklikler ve öğretmenlerin kendisinden kaynaklanan eksiklikler. Yönetimden kaynaklanan eksiklerin, başlıbaşına ele alınıp üzerinde uzun uzun konuşmak gerektiğini vurguladıktan sonra öğretmenin kendisinden kaynaklanan eksiklikleri için Sarıkan Hoca özetle şunları söyledi:

“Öğretmen; bilginin, ilmin taşıyıcısı, öğreticisidir ama mutlaka önce kendisinin ilim sahibi, ahlaklı, kişilikli olması, tavır ve davranışlarında saygın ve asil olması gerekmektedir. Araştırmacı, geliştirmeci olmalıdır. Kahve köşelerinde zaman ve sağlığını öldüren, ‘okuma-yazma’ alışkanlığı olmayan, idealleri bulunmayan, pasif yapılı, halktan uzak, ışık olma özelliğini yitirmiş, kendini yenilemeyen, çağın gereklerinden habersiz ve giyimine dikkat etmeyen birçok öğretmen arkadaşlarımız yok mudur?..

Elbette her meslektaşımız böyle arızalı değil. Ama bu olumsuzluklar, saygın ve başarılı öğretmenlerin de itibarlarını zedelemektedir.”

(Aşağıdaki satırları yazmak istemezdim ama kendileri örnek vererek yazmamı istediği için kaydediyorum...)

“Mesela; Abdullah Hoca...Ben Rahmetli amcası öğretmen Nuri Gülay zamanından tanırım. Abdullah Hoca; büyük zorluklar, sıkıntılar içerisinde çok başarılı bir hayat çizgisi sergiledi. Kendisini tebrik ediyorum. Şu çalışması, zaten onun kim olduğunu gösteriyor. Vali olsaydım Takdir Belgesi, Plaket verirdim.” (Bu sözü üzerine gülüştük ve ‘Sağ olun, teveccühünüz!..’ dedim).

__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR **********
KALEGÜNEY
Alıntı ile Cevapla