Papatyam Forum - Tekil Mesaj gösterimi - Kaybolmak
Konu Başlıkları: Kaybolmak
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29 June 2006, 21:06   Mesaj No:1

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kaybolmak

Kaybolmak

Herşey iklime bakıyor, herşey.

Geride kalan bir iklimdir, ufkumuza almamız gereken bir iklim.

Özlediğimiz bir iklimdir, ayrı kaldığımız bir iklim.


Geçmiş zaman bir iklimdir, gelecek zaman bir iklim.

Çocukluk bir iklimdir, ilk gençlik, gençlik bir iklim.

Aşk bir iklimdir, yalnızlık bir iklim.

Gurbet bir iklimdir, sıla bir iklim.

Ev bir iklimdir, yurt ve yuva bir iklim.

Aidiyet bir iklimdir, mensubiyet bir iklim.

Herşey bir iklime bakıyor, herşey.

Dört mevsim yetmiyor mu? Yetmiyor.

Yetmiyorsa dört mevsim, bir başka iklim özlediğimizdendir.

Baharın içinde bahara hasretsek -ki hasretiz-

Bir başka bahar özlemi duyduğumuzdandır.

Baharın içinde bihabersek bahardan, bahar özlemi duyamadığımızdandır.

Gurbet silinmez bir duygu olarak yapışmışsa yakamıza ve hiçbir silgi silemiyorsa bu duyguyu gurbette oluşumuzdandır.

Bir kopuş, bir ayrılık acısı, bir terkedilmişlik trajedisi yaşıyorsak -ki yaşıyoruz- ait olduğumuz mevsimden ve iklimden kopuşumuzdandır.

Dinle neyden ki şikayet etmede/ ayrılıklardan hikâyet etmede.

Ve... hezeyanları dinmişse ruhumuzun, ateşkes ilan etmişsek kendimize karşı, bir başka iklime vardığımızdandır. Ve... bir müjdeyi, bir sevinci çoğaltıyorsak artık, özlenen iklim üşüyen ruhumuzu bürüdüğündendir.

Büyüyoruz. Kan basıncı düşüyor büyüdükçe biz. Büyüdükçe bugüne sığmıyoruz.

Üşüyoruz. Üşüdükçe yürüyoruz.

Düne sığmadığımız gibi yarına da sığmıyoruz. Zamana sığmıyoruz.

Büyüdükçe anılarımıza sığınıyoruz. Bizimle birlikte anılarımız da büyüyor. Onlarda ısınıyoruz.

Yürüyoruz. Yürüdükçe aklımız geride kalıyor. Yürüdükçe sorularımız, kaygılarımız çoğalıyor.

Geride kalan akıl değil oysa.

Ardımızda bıraktığımız bir iklimdir. Tenimizde, ruhumuzda hissettiğimiz ayrılık ve kopuş acısı.

Bir iklim barındırdıkları için anılar gün geçtikçe önem kazanıyor. Dönüp dönüp eski fotoğraflarımıza bakışımız bu yüzden. Eski bir fotoğrafa sığınmamız bu yüzden.

Anılar öyledir. Bazısıyla ısınıyoruz, çoğu üşütüyor.

Anılar... Yani mazi... bir yâd-ı cemîl olarak, mazi...

Hafıza/bellek denen sandukanın koruyuculuğu altında güvencede mazi. Acılar da güvencede, anılar da...

Ademoğlunun bu sükûn bulmamış iç dünyasında, zaman zaman kaybolma, yitip gitmek korkusu öne çıkar. Bütün benliği kuşatır. Meçhullere sürüklenmek, bilinmeyen girdaplara batıp gitmek, serseri rüzgarlarca savrulmak tehlikesiyle ürperir.

Bir Farsça beyit, insanı Yek katre-i hunest ve hezar endişe diye anlatıyor. Yani bir damla kan ve bin endişe.


Gerçekten de insanoğlu, yüreğinde binlerce korku ve endişeyle yaşar. Bir damlacık kalbinde bin çeşit umman dalgalanır. Onun gönül seması da dış alemindeki gök kubbesine benzer. İstekler yanar söner yıldızlar gibi, endişeler doğar batar, sevgiler büyür, sevgiler ölür. Ümitler yeşerir, ümitler solar...

Bazen bir bakarsınız, yüreğe dolan bir endişe diğerlerini silip süpürmüş, bir bakarsınız güneş gibi doğan bir sevgi, diğerlerini yıldızlar gibi söndürmüş.
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla