Papatyam Forum - Tekil Mesaj gösterimi - ÇOBAN VE AĞAÇ
Konu Başlıkları: ÇOBAN VE AĞAÇ
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24 May 2006, 11:15   Mesaj No:1

pamukKALE

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:pamukKALE isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 882
Üyelik T.: 23 May 2006
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 900
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart ÇOBAN VE AĞAÇ

ÇOBAN VE AĞAÇ

Çoban ve Ağaç

Yaşlı çoban sürüsünü otlatmak için yaylaya çıktığında tepeye yakın bir elma
ağacının altında dinlenir ve eğer mevsimiyse, onunla konuşarak: "Hadi
bakalım evladım, derdi. Bu ihtiyarın elmasını ver artık". Ve bir elma
düşerdi, en güzelinden, en olgunundan. Yaşlı adam sedef kakmalı çakısını
çıkartarak onu dilimlere ayırır ve küçük bir tas yoğurtla birlikte ekmeğine
katık ettikten sonra, babasından kalan Kur'an'ını okumaya koyulurdu.

Çoban, bu ağacı yirmi yıl kadar önce diktiğinde sık sık sular, bunun için de
büyükçe bir güğüme doldurduğu abdest suyundan geriye kalanı kullanırdı. Elma
ağacının kökleri, belki de bu sularla kuvvet bulmuş ve kısa sürede serpilip
meyve vermeye başlamıştı.
Çoban o zamanlar henüz genç sayıldığından şöyle bir uzandı mı en güzel
elmayı şıp diye koparırdı. Fakat aradan geçen bunca yıl içinde beli bükülüp
boyu kısalmış, ağacınkiyse bir çınar gibi büyüyüp göklere yükselmişti. Ama
boyu ne olursa olsun, ağaç yine de yavrusu değil miydi? Onu bir evlat
sevgisiyle okşarken

"Ver yavrum, derdi, gönder bakalım bu günkü kısmetimi." Ve bir elma düşerdi
hiç nazlanmadan, yıllar boyu hiçbir gün aksamadan.
Köylüler, uzaktan uzağa gözledikleri bu hadiseyi birbirlerine anlatıp yaşlı
çobanın veli bir zât olduğunu söylerlerdi.

Yaşlı adam, ağacın altında dinlenip namazını kıldığı bir gün, yine elmasını
istedi. Ancak dallar dolu olmasına rağmen nedense birşey düşmemişti. Sonra
bir daha, bir daha tekrarladı isteğini. Beklediği şey bir türlü gelmiyordu.
Gözyaşları, yeni doğmuş kuzuların tüylerini andıran beyaz sakalını
ıslatırken, ağacın altından uzaklaşıp koyunların arasına attı kendini.
Yavrusu, meyve verdiği günden bu yana ilk defa reddediyordu onu. İhtiyar
çobanın beli her zamankinden fazla bükülmüş, güçsüz bacakları da vücudunu
taşıyamaz olmuştu. Hayvanlarını usulca toplayıp köye doğru yöneldiğinde,
aşağıdaki caminin her zamankinde daha nurlu minarelerinden yankılanan ezan
sesiyle irkildi birden. Yeniden doğmuştu sanki çoban. Birşey hatırlamıştı.
Çocuklar gibi sevinerek ağacın yanına koştu ve ona şefkatle sarılırken :

"Canım" dedi, hıçkırıp ağlayarak.

"Benim güzel evladım, mis kokulum. Şu unutkan ihtiyarı üzmeden önce neden söylemedin, bu günün Ramazan'ın ilk günü olduğunu ?"

(ALINTI)
__________________
SEVMEK GÜZEL ŞEY SEVİLMEKTE ONUN KADAR
SEVİPTE SEVİLMEMEK ACIDIR ÖLÜM KADAR

YALNIZLIK ALLAHA MAHSUSTUR
HER CANLI BİR DOST ARAR
TAŞIN KALBİ YOK AMA
ONU DA YOSUNLAR SARAR
Alıntı ile Cevapla