bir güzel..... ama mutsuz
Karışıktı.
Güzeldi.
Mutsuzdu.
Mutluluğu güzelliğinden geldiği gibi oradan da gidiyordu aslında.
Sevgilileri oluyor,ayrılıyor ve kendi hüznünü kendi yaşıyordu.
Bir şeyleri saklamak ona göreydi.
Özellikle acılarını.
Küçükken otobüste çok sıkıştığında bile annesine söyleyemezdi.Bilirdi o an yapılacak bir şey olmadığını. İlk defa adet gördüğünde bunu yaymamıştı etrafa. Sessizce annesinden öğrenmişti ne yapması gerektiğini.
Acılarını yalnız çekerdi.
Karşısında farklı bir güzellikte oturan arkadaşı belki sınırlı olarak biliyordu sıkıntıları ama onun göz yaşlarını ancak yastığı bilirdi.
Ve odasının duvarları.
Ve odasındaki aynaları.
Ve hatta yorgun çay fincanı.
Sarışın olması İstanbul’da sıradanlık olsa da, zarif hareketleri bir fark yaratıyordu.
Kendine güveninin altına saklanmıştı.
Neden ben-sorusunun cevabını bilse de yine de başka cevaplar arıyordu
içindeki kız çocuğu aslında ...
İMDAT BİRİ BENİ FARK ETSİN
Diye bağırıyordu.
Ama kendi bile duymuyordu.
Yapacak ve yaşanacak şeyler vardı.
Yapmalıydı.
Mutlu olması için her şeyi vardı.
Sorulsa mutluyum diyecekti.
Derdi.
Ve dedi...
Seçtiği yemek salata...Belli ki diyet olmayan bir kola...
Yemek tarzına bakılırsa iyi eğitimli.
Çatal bıçak yer değiştirmeden yiyor.
Yemeğe odaklı.
Aklındaki şeyleri kendi bile düşünmüyor.
Kendi burada ama ruhu nerede kim bilir.
Bu kadar öz güvenim olmalı mıydı-kendimi biraz bıraksam-diyemiyor.
Yemek de lezzetliymiş ifadesi. Yok. Ya biliyor ya da daha önce denediği bir tad bu.
Bilemem.
Ama bildiğim
Bir Monalisa halinde hayata baktığı.
Kimi zaman gülümseyerek kimi zaman unutarak gülmeyi.
Zaten oynadığımız oyun hep bu değil mi?
Onun oyunu da bunun üzerine kurulu.
Eşin dostun yanındaki gibi olamaz ki burada. Değil mi ama.
BEN SOĞUK BİR KADIN DEĞİLİM
Değildi.
Peki en büyük korkusu neydi?
Benim en büyük korkum ne peki? Ortak korkularımız aynı aslında. Deprem olsa diri diri gömülüp ölümü beklesem. Büyük korku. Parçalanmak. Kör olmak. Yanmak. Boğulmak.
Daha neler neler.
Ya kişisel korkular?
İğneden çok korkarım...Dişçiden aklım çıkar.
Mesela dişçimin adı Oya. Hoş bir kadın ama bana acıyı çağrıştırıyor. O ağzımda çalışırken ben onun bir kadın olduğunun farkında değilim. Ama o benim erkek olduğumun farkında. Farkındalığı bir erkek olarak beni fark etmiş olmasından kaynaklanmıyor. O bir dişi sadece.
Ben bu rengarenk hayattan sonra bir huzur evinin huzurlu olması gereken odasında kimsesiz olmaktan korkuyorum. Kapımın hiç çalmamasından gelenim gidenim olmamasından.
Bu sizin de mi korkunuz?
Değil mi?
Fark etmez.
Ortak korkularımız vardır nasıl olsa. Özünde çok benzeşiyoruz. Acıkıyoruz. Yemek yiyoruz. Çişimiz geliyor’un ötesinde de benzeşiyoruz. Ama hepimiz en büyük acıyı kendimiz yaşıyoruz sanıyoruz.
Yıllar önce her genç gibi ağır bir bunalımla bluğ çağına girdiğimde babam bana laf anlatamayınca beni hastanenin yoğun bakımına götürmüştü. Trafik hastanesi doktorlarından Behçet SEPİCİ beni elimden tutup parçalanmış insanları göstermişti. Bak dedi. Sen ufacık şeyleri dert edip üzülüyorsun. Ya bu insanlar ne yapsınlar?-dediğinde anlamış ve üzülmüş görünüyordum.
Oysa hiçbir şey anlamıyordum ve umurumda değildi. Ne öğrendiysem kendim öğrenmeye alışıktım. Kimse bana bir şey öğretemedi. Ben öğrendim hep. Mesela araba kullanmayı mesela bir kadınla sevişmeyi...
BEN SOĞUK BİR KADIN DEĞİLİM
Ya nesin be kadın. Senin soğuk olmadığını kalkıp ben mi söyleyeyim insanlara. Neden ben? Masanın üzerine çıkıp seni işaret ederek-DOSTLARIM,İSTANBULLULAR. BEN BURAYA BU KADININ SOĞUK DEĞİL SICAK OLDUĞUNU SÖYLEMEYE GELDİM-mi demeliyim.
Kendi sorunu.
Bu güzelliğiyle kim bilir hangi erkeğin canına okuyordur. Ve asla pişman olmuyordur. Bir kadın olarak neyden korksun ki zaten.
Fark etmiyor musunuz bizi yenmek için nasıl bir gelişme içindeler. Ha bire büyüyorlar. Okuyorlar. Sabredip kilo veriyor, belgeselleri izliyor hayat hakkında bilgiler ediniyorlar. Biz onları yatağa nasıl atarız diye düşünürken onlar cinselliğe bizden çok daha ihtiyaç duysalar da sabrediyorlar. Para kazanıyor ve para biriktiriyorlar. İş kuruyorlar.
Bizi yavaş yavaş etkisiz hale getiriyorlar.
Bir anda kalkıp gidiyor...
Ne ara hesabı ödedi ne ara ceketini çantasını toparladı.
Arkasından bakıyorum.
__________________________________________________ _______________