Hoşçakal ve Hoşça kal
Hüzün,sonbahar yaprakları gibi tane tane dökülüyor
ayak diplerime...
Kaç kere hoşçakal dedim sana hatırlamıyorum...
Ve kaç kere yeniden geri döndüm hoşçakal demek için...
Sen bir kere dedin ve tuttun sözünü...
Ben tutamadım sözümü!..
Ruhumdan aşk damlıyordu avuçlarına,bilmedin!..
Ben çoğu kez yağmur olup yağdım sana ama sen
o yağmurlardan sonra gökkuşağı olup doğmadın bana...
Devrik hayatımın en son devrik cümlesiydin sen...
Üzerinden kamyon geçmiş korkularımın tek panzehiri...
Hoşçakallar biriktirdim sana,söylenilip geçilen...
Sen biriktirmedin oysa, tek bir kerede söyledin ve geçtin...
Tıpkı bir sigara izmaritini söndürürcesine ezdin beni ayağınla...
Dilime pranga kilidi vurdum yokluğunda...
Gözlerime en çok gözyaşlarını yakıştırdım...
Uzaklarımı seyrederken göz pınarlarımdan kopup,
yanaklarımdan süzülmeden yere düşen
damla damla gözyaşlarını...
Ve gözlerime baktığım her yerde
senin hayalini görmeyi yakıştırdım...
Ruhuma en çok seni sevmeyi ve ayrılığın dayanılmaz
çirkefliğine bulaşmamayı yakıştırdım...
Dilime yalancı hoşçakallar yapıştırmayı yakıştırdım ama
yüreğime asla yakıştıramadım...
Seni bana hoşçakal demek zorunda bırakan hayatı şöyle bir yakasından silkeleyip duvara çarpasım geliyor...
Özlemimden deliye döndüğüm anlarda dev dalgalar
vuruyor yüreğimin kıyılarına...
Korkuyorum, yakacağım bu yüreği sonunda bir kibrit kavında...
Ve o dev dalgalar da söndürmeye yetmeyecek
bende ki yürek yangınını...
Sözde dilime yasakladım sana hoşçakal demeyi...
Ve son bir kez daha demeye geldim sana...
Bir tarafından bakınca o asi, o yaralayan,
diğer tarafından bakınca o asil, o ruh okşayan
kelimeyi söylemeye geldim...
Hoşçakal gözümün nuru, hoşça kal!..
Hangi tarafında dilersen o tarafında kal...
Ya bensiz hoşçakal, ya benimle hoşça kal...
Pasiflora61...