O'na...
Kurumuş gözpınarlarım.. Unutmuşum ağlamayı.. Yürümüyorum günlerdir.. Uzunca yürüyüşler çekiyor canım.. Bir amaca yürünmemiş adımlarla.. Sebebsiz amaçsız yürüyüşler.. Yalnızca kendi adımlarımın çıkardığı sesin bana düşündürdükleriyle.. Gökte ağlamaklı bu akşam... Kar taneleri düşüyor saçlarıma usulca.. Sallana sallana.. Küçük oyunlar oynuyor sanki ; herbiri ötekiyle.. Biri ötekinin elini tutacakmış gibi yapıp vazgeçiyor.. Eriyip oluyorlar ikiside, yüzümde.. Biri şakağımda biri alnımda.. Oysa söyleyecek sözleri anatacak masalları vardı kimbilir.. Otelerden getirdikleri. Bir selam bir mektup, bir müjde, hayatıma yeni bir şarkı, belkide.. Hiç yürünmemiş yollar, henüz... İlk ben bozuyorum bu beyaz ahengi, bu ak suskunluğu, adımlarımın bıraktığı izlerle.. Maddelerden, etrafı açık bir alana çıktığımda rüzgarın uğultusunu duyuyorum önce.. Kendime tutunmasam savuracak benide bosnak bir kartanesi savrulusuyla.. Nasıl hırçın esiyor, nefes kesen bir güçle.. Yüzüme çarpıyor o beyaz iyimser tanecikler.. Sus konuşma yalnızca ağla dercesine. Sus konuşma hiçbir şey söyleme.. Biz okuyabiliyoruz zaten içinden geçenleri.. Biz biliyoruz düşlediklerinle gerçek hayatın çelişkilerini.. Bu yüzden çarpıyoruz yüzüne, deli saçmalar gibi.. Bu yüzden bu donup ölme korkusu.. Düşlerinin surlarla çevrili o korunaklı şatosunda yaşarken, ani bir gece baskınıyla uyanmazdan evvel hatırlayasın diye bu üşümüşlük hissini.. Tanıdık olsun bu üşüyüş.. Tanıdık olsun bu ani kuşatılma hissi.. Yıkılmayasın diye.. Bu acıyı yaşa ki aşılanmış olsun ruhun... Kalk ve dikil yeniden mermer bir sütün gibi.. Kalk ve göğsünde erit sana odaklanmış bu hain taarruzu, bu kalleş pusuları, diye.. Gözlerine esiyoruz bu yüzden.. O huzursuz uyanıştan evvel tanı bu kuşatılma anını.. İlk sarsılışın bu olsun.. İlk sendeleyişin.. Gözcü kurlarıma doluyorlar.. Yüzüme yüzüme çarpıyorlar.. Göz kapaklarımın yerinden oynadığını hissediyorum.. Ve dimdik duruyorum.. Es ey çetin rüzgar.. Bak dimdik duruyorum.. Bak sendeledim ama yıkılmadım.. Ama gözümdeki bu yaş?..
Ağlıyor muyum.. Yoksa bir kartanesimi eriyor kirpiğimde düşüyorum.. Rüzgar alıp savuruyor yaşımı.. Kartanesine yoldaş oluyor gözyaşım.. Yalnızlığıma giden yoldaki son sokak lambasının altında izliyorum gökteki bu beyaz kelebekleri.. Dönüyorum köşeyi.. Ve kasabanın en yüksek tepesindeki evime çıkıyorum.. Durup geride bıraktığım ayak izlerine bakıyorum, sabaha görürmuyum bilmiyorum.. Karanlığa dalıyorum.. Araladığım dört kapının sonunda hiçbir vakit hiçkimselerin beni özlemediği evime, yalnızlığımın saltanatına kuruluyorum.. Söndürüp ışıkları bir mum yakıyorum saltanatıma... Kurulup pencere kenarına susuyorum uzunca.. Yürüdüğüm zamanlarda adımlarımın bana söylediklerini dinliyorum.. Ağlamayı hatırlıyorum sonra ve kurumuş bir nehrin ; gökte uçuşan ak kelebeklere söyleyişini......
24 Ocak 2006 Sali/01:15:27/k.kumla /bursa
__________________
"Bilgi Paylaştıkça Çoğalır"
|