Durumu:
Papatyam No :
145
Üyelik T.:
16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj:
3.815 Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir!
|
Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu
Bir nice günden sonra bir kavak agacini omuzuna kodu. Dogru Bursa'nin hisarina geldi, padisahin hisarina (sarayina) girdi. Gördüler, Han'a haber verdiler. Ol dervis geldi bir agaç dahi getirdi, kapida dikiyor. Orhan Gazi çikti gördü tamam dikmis. Dahi sormadin, Han'a eydür teberrükümüz oldukça dervislerin duasi makbuldur dedi. Hemandem dua etti, durmadi geri mekânina vardi.
Kavak agaci simdi dahi vardir (Asikpasazâde zamani). Orhan Gazi dahi dervisin mekanina vardi. (Ey) Dervis bu Inegöl nevahisi senin olsun dedi. Dervis eydür: Mülk ve mal Hakk (Allah)'indir, ehline verir biz ânin ehli degiliz, der. Sordular: Ehli kimdir? Ayudtu: Hak Teâlâ dünya mülkünü sizin gibi Hanlara ismarladi. Kullari birbirleri ile mesalihin görsün deyü. Orhan Gazi eydür: Dervis! Nola benden su sözü kabul etsen. Dervis eydür:
Sol karsiki tepecikten bericigi dervislerin havlicigi olsun dedi. Orhan Gazi dahi bu sözü dua aldi yine mekânina gitti."
Kendisiyle görüsmek isteyen hükümdardan köse bucak kaçan, ne onun yanina varmaya yanasan, ne de onu kendi mekânina isteyen büyük istigna, iç zenginligi, ezeli tokluk ve gönül saltanati. Ne malda gözü var, ne mülke tamah düsürmüs. Gazi Hünkâr: "Sol Inegöl nevahisini al senin olsun" deyince "biz onun ehli degiliz" diyor. Beyin israrlari karsisinda ufku göstererek "Su tepecikten bericigi dervislerin avlucugu olsun" diyor. Sirtladigi fidani hünkarin bahçesine dikmekle de, Allah'in, mülk ve mali kendilerine ismarladigi han ve hükümdarlara yardimci ve destek oldugunu açiklamak istiyor.
Âsikpasazâde sözlerine devamla söyle der: "Orhan Gazi o dervisin üzerine kubbe yapti. Yaninda tekye yapti. Bir de Cuma mescidi yapti. Simdiki vakitte onarilip bes vakitte padisahin ruhuna dua ederler. O zâviyeye "Geyikli Baba Tekkesi" derler."
Devletin kurulus hamurunda mayasi bulunan tasavvuf erbabi ile Orhan Gazi'nin ilgi ve münasebetlerini anlatan Hammer, Orhan'in bu konuda babasini örnek aldigini söyleyerek su sekilde fikrini beyan eder:
Orhan, Dervis Turud ile Kumral Abdal için tekke insa eden babasina uyarak Geyikli Baba'ya uygun bir zâviye bina ettirdi. Pek çok ziyaretçisi bulunan bu zâviye, Uludag'in eteginde ve sehrin dogu taraflarinda idi. Adi geçen dagin yüksek bir yerinde ve Gökpinari denilen yerde Doglu Baba'nin türbesi bulunur. Sehrin kapilarinda ve Uludag'in zirvesinden dogan Alisir Irmagi kenarinda Horasan'da dogmus olan Dervis Abdal Murad'in tekkesi, batida ve Kaplica yakininda Abdal Musa'nin tekke ve mezari bulunmaktadir. Bu iki baba, Bursa muharebesinde iki Abdal veya iki aziz kisi ile Sultan Orhan'a refakat ederek, gerek dualari gerekse kerametleri ile neticenin kisa zamanda alinmasina vesile olmuslardir. Bursa fatihi (Orhan Gazi), bu insanlarin civarlarinda medfun bulunduklari birçok zâviyenin insasiyle onlara karsi minnettarligini ebedîlestirmistir.
Bu iki muttaki zatin (Geyikli ve Doglu Baba) isimleri, onlarin tabiat ve ahlâklarini çok güzel izah etmektedir. Bunlardan ilki geyiklerle birlikte yasadigi, digerinin de sadece yogurt yiyerek hayatini sürdürdügünü göstermektedir.
Rivayete göre Geyikli Baba muhasara ordusunun önünde elinde altmis okkalik bir kiliçla bir ceylana binmis olarak harb etmistir. Abdal Murad'in, dört arsin uzunlugundaki agaç kilicindan baska bir silahi olmadigi halde hayrete deger yigitlikler gösterdigi de söylenir. Abdal Musa da pamuk ile ates toplamistir.
Geyikli Baba Hoy'da dogmus, Osman zamaninda kerameti ile söhret bulmustu. Bu zat, daima tasavvufu vecd içinde yasar ve Uludag'da ormanlar arasinda geyiklerle birlikte günlerini geçirirmis. Orhan çagirmadikça oradan inmezmis.
Rivayete göre yine bir gün geyige binmis ve omuzunda bir çinar dali bulundugu halde sultanin sarayina gelir. Devletin bahtliligina bir isaret ve belirti olmak üzere fidani bahçeye diker. Osmanli Devleti'nin, bu agaç gibi kök salarak dallarini uzaklara ulastiracagini ve göklere kadar yükselecegini söyler. Bu ve benzeri rivayetler, toplumun maserî vicdaninda bir karsilik (makes)bulmus olacak ki, sosyal bir vak'a olarak günümüze kadar uzantisi devam etmektedir.
ANKARA'NIN ZAPTI
Osmanlilar, Anadolu'da bulunan devlet ve beyliklerin topraklarini zapt edip anlari hakimiyetleri altina almak yerine bati ve hatta Trakya'da bulunan bölgeleri feth etmeyi yegliyorlardi. Çünkü Anadolu'daki beylikler de kendileri gibi Müsluman ve Türk unsurlardan meydana geliyordu. Bu bakimdan kendileri ile hasmane hareketlerde bulunmayan bu beyliklerin topraklarina karsi tamahkârlikta bulunup hiç bir sebep yokken onlari ele geçirdikleri söylenemez.
Kurulus dönemindeki mütevazi imkânlarina ragmen, Islâm'i Anadolu'nun batisindaki topraklara tasimayi hedefleyen Osmanlilar, bu gayelerini gerçeklestirmek ve daha fazla müslüman nüfustan istifade için zaman zaman komsu Müslüman beyliklere de müdahalede bulunmuslardi. Bu sayede Istanbul ve Çanakkale bogazlarinin batisinda bulunan bölgelere de Islâm'in sesini ulastirabileceklerdi. Bunun için de Rumeli'nin fethedilmesi ve Müslümanlarin eline geçmesi gerekiyordu. Fakat bu da büyük bir nüfus ve insan gücüne sahip olmaya bagliydi. Bu sebeple Müslüman Türk nüfusu çogaltmak gerekiyordu. Bu düsüncede bulunan devlet ve idare adamlari, Bolu taraflarindan baska Ankara cihetine dogru da genislemek ve buradaki Türk nüfusundan istifade etmek gerektigine kanaat getirdiler. Öyle anlasiliyor ki Orhan Bey, Germiyan ve Karamanlilar'dan toprak kazanmayi düsünmüyordu. Zira güçlü ve kuvvetli olan bu iki Müslüman Türk Beyligi ile, ne kadar sürecegi süpheli olan bir maceraya girismek, Osman Gazi ile oglu Orhan'in takip ettikleri politikaya tamamen aykiri idi. Halbuki Bizans ve Müslüman olmayan diger devletlere karsi elde edilecek muvaffakiyetlerin verecegi san ve seref Osmanlilari o kadar yükseltecekti ki, zaman içinde Germiyan, Karaman ve diger beylikler herhangi bir çatismaya mahal kalmadan Osmanlilarin idaresini kabul edebilecek hale geleceklerdi. Osman Bey, oglu ve torununun bu politikasi ile dinî ve siyasî anlayisi, onlarin bütün davranislarinda kendini açik bir sekilde ortaya koymaktadir. Bu sebeple, Türk devletleri ile harbe girisip kuvvetlerini yipratmak Osmanlilarin aklindan bile geçmiyordu. Zira bu yol, onlari ileriye degil, geriye sürüklerdi. Öztuna'nin dedigi gibi "Rumeli maddî, fakat Anadolu mânevî güçle feth olunacakti."
Osmanlilarin, komsu ve kardes beyliklerle herhangi bir çatismaya girismeksizin ihtiyaç duyduklari Türk nüfusunu çogaltmak, bir bakima Aricara'nin ele geçirilmesi ile mümkündü. O dönemde Ankara Ahi'lerce idare edilen müstakil bir sehir devleti idi. Karamanogullari'nin Ankara üzerinde birtakim emelleri varsa da fiilen onlarin topragi ve sinirlari içinde bulunmadigi için bu yüzden Osmanlilarla harb etmeyi göze alamazlardi.
Anadolu'nun mühim merkezlerinden birisi olan Ankara, merkezi Sivas olmak üzere kurulmus bulunan Eretna Beyligi (1335-1381)'nin idaresi altinda bulunmakta ve bu beyligin en bati ucunda yer almakta idi. Eretna Beyi Alaeddin'in vefati üzerine yerine geçen ogullari zamanindaki karisiklik, Ankara'yi bir müddet Karamanogullari'na daha sonra da müstakil bir idarenin, Ahilerin eline geçmesine sebep oldu. Bu karisikliklardan istifadeyi düsünen Orhan Bey, oglu Süleyman Pasa komutasinda gönderdigi bir ordu ile Ankara'yi zapt ederek (1354) Osmanli ülkesine katar. Böylece Osmanlilarin dogu hududunda bulunan kuvvetli bir nokta elde edilmis oldu. Ankara'nin Osmanlilar'a ilhaki mühim bir hadisedir. Bu hadise (Ankara'nin ilhaki), Osmanlilari Sakarya ile Kizilirmak arasindaki topraklara hakim kilmistir. Kizilirmak çevresinin bütünüyle fethi de bir mânâda Anadolu hâkimiyeti demekti. Ankara 1361-1362 arasinda 1 yil kadar Osmanlilarin elinden çikmissa da, 1362'de Sultan Murad tarafindan çevresi ile birlikte tekrar Osmanlilara kazandirilmisti.
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
|