Papatyam Forum - Tekil Mesaj gösterimi - Hz.Muhammed'in(S.A.V.) Hayatı
Konu Başlıkları: Hz.Muhammed'in(S.A.V.) Hayatı
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06 February 2008, 12:02   Mesaj No:19

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Hz.Muhammed'in(S.A.V.) Hayatı

V-HİCRETİN BEŞİNCİ YILI

1- BENÎ MUSTALIK GAZÂSI (MÜREYSİ' SAVAŞI)

(2 Şabân 5 H./17 Aralık 626 M.)

Mustalikoğulları Huzâa kabilesindendir. Necid bölgesinde, Medine'ye 9 günlük bir yerde yerleşmişlerdi. Müslümanlarla iyi geçiniyorlardı. Fakat, Kureyşlilerin teşvikiyle kabîle reisi Ebû Dırâr oğlu Hâris çevrede yaşayan bedevi kabîlelerle birleşerek Medine'ye baskın için hazırlığa başladı. Rasûlullah (s.a.s) durumu öğrenince, Medine'de Zeyd b. Hârise'yi kaymakam bıraktı. 30'u atlı, 1000 kişilik bir kuvvetle Benî Mustalık üzerine yürüdü. (2 Şabân 5 H./17 Aralık 626 M.)

Bedevîler, Müslümanların üzerlerine geldiğini duyunca, korkup dağıldılar. Hâris'in etrafında sâdece kendi kabilesi kaldı.

Benî Mustalık Müreysi' suyu yanında toplanmış henüz hazırlıklarını tamamlayamamıştı. Müslüman olmaları teklif edildi, kabûl etmediler. Fakat Müslümanların düzenli hücûmlarına karşı duramayıp bir saat içinde dağıldılar.

Savaş sonunda, Müslümanlardan bir kişi şehid oldu, müşrikler ise 10 ölü verdiler. Ayrıca, Müslümanlar ganimet olarak 700 esir, 5000 koyun, 2000 deve ele geçirdiler.


2- RASÛLULLAH (S.A.S.)'IN CÜVEYRİYE İLE EVLENMESİ

Esirler arasında, kabile reisi Hâris'in kızı Cüveyriye de vardı. Kocası Safvan oğlu Müsâfî savaşta ölmüş, kendisi de esir düşmüştü. Ganimetlerin taksiminde, Sâbit b. Kays'ın payına ayrılmıştı. Babası Hâris, Peygamber (s.a.s)'e başvurarak kızının şerefinin korunmasını istedi.

Hz. Peygamber (s.a.s), Cüveyriye'nin bedelini Sâbit b. Kays'a ödeyerek onu serbest bıraktı. Cüveyriye kabîlesine dönmedi, kendi isteği ile Rasûlullah (s.a.s)'la evlendi. Bunun üzerine ashâb:

-"Rasûlullah (s.a.s)'in eşinin yakınları esir tutulmaz" diyerek ellerindeki bütün esirleri serbest bıraktılar. Bu sebeple Hz.Âişe:

-Kavmi için, Cüveyriye kadar hayırlı başka bir kadın bilmiyorum, demiştir.(222/1)

Görüldüğü üzere Peygamber (s.a.s) Efendimizin Cüveyriye ile evlenmesinin amacı siyâsî idi. Bu evlilik sebebiyle,bütün esirler fidye ödemeden serbest bırakıldılar. Mustalıkdğulları daha sonra toptan Müslüman oldu.


3- TEYEMMÜMÜN MEŞRÛ KILINMASI

Rasûlullah (s.a.s) her sefere çıkışında, aralarında kur'a çekerek hanımlarından birini yanında götürürdü. Benî Mustalık Gazâsında, Hz. Âişe'yi götürmüştü. Dönüşte, bir gece konak yerinden hareket edileceği sıra Hz. Âişe'nin gerdanlığının kaybolduğu anlaşıldı. Rasûlullah (s.a.s), aranmasını emretti, bu yüzden hareket gecikti. Derken sabah namazı vakti oldu. Oysa abdest için yanlarında yeterli su yoktu. Zamanında hareket edilebilseydi, su başına yetişilecekti. Namaz vakti çıkacak, diye herkes telâş içindeydi. Hz. Ebû Bekir, bu hâle sebep olan kızı Âişe'yi azarlamış hatta hırpalamıştı. İşte Müslümanlar böyle bir sıkıntı içindeyken, su bulunmadığında temiz toprakla teyemmüm yapılacağını bildiren âyet indi.(222/2) Müslümanlar son derece sevindiler, hemen teyemmüm yaparak namazlarını kıldılar.

Hareket edileceği sırada, gerdanlık bulundu. Hz.Âişe'nin çökmüş olan devesinin altında kalmıştı.(223)


4- İFK (İFTİRA) OLAYI (224)

Mureysi' Savaşı dönüşünde, bir konaklama sırasında Hz Âişe kazâ-i hâcet için mahfesinden* çıkarak, konaklama yerinden uzaklaşmıştı. Bu sırada Yemen boncuğundan yapılmış gerdanlığı düşmüş, onu ararken gecikmişti. Dönüşünde, kafileyi yerinde bulamadı. O'nu mahfesinde sandıkları için, beklemeyip hareket etmişlerdi.

Hz. Aişe, -mahfede olmadığım anlaşılınca,- beni ararlar, diye olduğu yerde beklerken, arkadan askerin bıraktığı şeyleri toplamakla görevlendirilen Safvân b. Muattal geldi. Hz. Âişe'yi görünce, devesini çöktürdü; Hz.Âişe bindi. Safvân deveyi önünden çekerek ilerledi. Öğle sıcağında başka bir konak yerinde kafileye yetiştiler.

Münâfıklar bu olayı fırsat bildiler. Hz. Âişe tamâmen örtülü olduğu ve Safvân ile aralarında konuşma bile geçmediği halde, Hz. Âişe'nin iffetine iftirâ etmekten çekinmediler. Rasûlullah (s.a.s) son derece üzüldü. Hz. Âişe kederinden hastalandı. Sonunda masûm olduğu âyetle bildirildi.(225) İftirâcılara da "hadd-i kazf"(iffetli kimselere iftira cezâsı) uygulandı. Her birine 80'er deynek vuruldu.(226)



5- HENDEK SAVAŞI (Şevval 5 H./ Şubat 627 M.)

Mü'minler, müttefik düşman birliklerini

gördüklerinde, "İşte Allah ve Rasûlünün

bize vâdettiği şey budur. Allah ve Peygamber doğru söylemiştir" dediler. Bu, onların imân ve teslimiyetlerini artırmaktan başka bir şey yapmadı."

(el-Ahzâb Sûresi, 22)

Bir taraftan karşı tarafa geçmeyi engelleyen derin ve uzun çukara"hendek" denir. Medine'yi savunmak üzere, çevresine hendek kazıldığı için bu savaşa, "Hendek Gazvesi" denildiği gibi, bir çok müşrik ve Yahûdî kabîlesi, Müslümanlara karşı birleştiği için" Ahzâb Harbi" de denilmiştir.

"Ahzâb", "hızb" kelimesinin çoğuludur. Hizb, aynı düşünce, inanç ve kanaatı paylaşan insan topluluğu demektir.


a) Yahûdîlerin Müşriklerle İşbirliği

Medine'den sürülen Benî Nadîr Yahûdîlerinin reisleri, Hayber'e sağınmışları. Müslümanlardan öc almak istiyorlardı. Başta Ahtaboğlu Huyey olmak üzere, 20 kadar Yahûdî lideri 70 kişilik bir hey'et ile Mekke'ye gittiler.

-Müslümanlar gün geçtikçe kuvvetleniyor. Onlara kırşı birlikte hareket etmeliyiz. Biz savaş için hazırız. Medine'deki Benî Kurayzalı kardeşlerimiz de savaşta Müslümanları arkadan vuracak... diye müşriklere işbirliği teklif ettiler. Kendileri "ehl-i kitab" ve tek tanrı inancında oldukları halde, putperest müşriklere hoş görünmek için:

-"Sizin tuttuğunuz yol, (sizin dininiz) Müslümanlarınkinden daha doğru..."(227) dediler. Daha sonra Mekke dışındaki Gatafan, Esed, Kinâne, Süleym, Fezâre, Mürre, Eşca ve Eslem... gibi bedevi Arap kabileleriyle görüştüler. Hayber'in bir yıllık hurma mahsûlünü vermeği va'd ederek, onların da savaşa katılmalarını sağladılar.

Mekke'liler 300'ü atlı, 1500'ü develi 4000 kişilik bir kuvvet hazırladılar. Mekke dışındaki bedevî kabîlelerin katılmasıyla ordunun sayısı 10 bine ulaştı. Şimdiye kadar böyle bir kuvvet toplanmamıştı. Medine'yi basıp Müslümanlığı yok edeceklerdi. Ordunun başkomutanı Ebû Süfyân idi.


b) Medine Çevresine Hendek Kazılması

Rasûlullah (s.a.s.) Mekke'deki hazırlıkları, Kureyş ordusu henüz hareket etmeden haber aldı. Ashâbını toplayarak, bu korkunç saldırıya nasıl karşı koyacaklarını istişâre etti. Müzâkere sırasında, aslen İranlı olan Selmân (Selmân-ı Fârisî):

-Yâ Rasûlallah, İran'da düşman saldırısından korunmak için, şehrin etrâfına, hendek kazarlar. Biz de öyle yapalım, dedi.

Esâsen Medine'nin üç tarafı, evlerin yüksek dış duvarları, yalçın kayalıklar ve sık hurmalıklarla çevrilmişti. Düşman saldırısına karşı, sadece kuzey yönü açıktı. Bu tarafa da, düşmanın geçemeyeceği derinlikte bir hendek kazılırsa, savunma kolaylaşırdı.

Arablarca bilinmeyen bu savunma şekli uygun görüldü. Saldırıya elverişli olan kuzey tarafda hendek kazılacak yer işâretlendi.

Rasûlullah (s.a.s.), ashâbını 10'ar kişilik gruplara ayırdı. Her grubun kazacağı kısmı belirledi. Mevsim kış, hava soğuktu. Esen rüzgâr, hendekte çalışanların ellerini ayaklarını âdeta donduruyordu. Medine'de kıtlık vardı. Müslümanlar üç gün bir şey yemeden aç çalıştılar.* Rasûlullah (s.a.s.) bile açlıktan karnı üzerine taş bağlamıştı.(228) Ashâbla birlikte Hz. Peygamber (s.a.s.) bizzât toprak kazıyor, açlığa, soğuğa, yorgunluğa karşı gayretlerini artırıcı sözler söylüyordu. Bir ara, sert bir kaya çıkmış, kimse parçalayamamıştı. Rasûlullah (s.a.s.) hendeğe indi, ilk vuruşta, kayanın üçte biri koptu. Hz. Rasûlullah (s.a.s.):

-Allâhü Ekber, bana Şam'ın anahtarları verildi. Şu anda Şam'ın kırmızı köşklerini görmekteyim, dedi. İkinci vuruşta kayanın yarısı daha koptu. Rasûlullah (s.a.s.):

-Allâhü Ekber, bana Fars ülkesinin anahtarları verildi. Şu anda, Kisrânın beyaz köşklerini görmekteyim, buyurdu. Üçüncü darbede kaya, tamâmen parçalandı. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.):

-Allâhü Ekber, bana Yemenin anahtarları verildi. Şimdi ben San'a'a'nın kapılarını görüyorum, buyurarak bütün bu ülkelerin pek yakında Müslümanların olacağını müjdeledi.(229) Münâfıklar, Rasûlullah (s.a.s.)'in bu müjdelerini, hayal sayıyorlardı.

"Münafıklar ve kablerinde hastalık olanlar: Allah ve Rasûlü bize sâdece kuru vaadlerde bulundular, diyorlardı." (Ahzâb Sûresi, 12)

Açlığa, soğuğa ve her türlü sıkıntıya rağmen, yaklaşık 5,5 km, uzunlukta bir atın karşıya sıçrayamayacağı genişlik ve derinlikte kazılan hendek, düşman gelmeden önce, iki hafta içinde tamamlandı.


c) Müşriklerin Medine'yi Kuşatması

Müşrikler, Medine önünde, şimdiye kadar benzerini görmedikleri derin bir hendekle karşılaşınca, şaşırdılar. Bir hamlede Medine'yi alt üst edip, Müslümanları yok edeceklerini hayâl etmişlerdi. Bunun kolay olmayacağını gördüler. Hendek boyunca, aşağı-yukarı ilerlediler, geçecek bir yer bulamadılar. Sonunda, Kureyşliler hendeğin batı kısmına, Bedevî kabîleler de doğu kısmına karargâh kurdular. Böylece Medine'yi kuşattılar. (Şevvâl 5 H./Şubat 627M.)


d) Sıkıntılı Günler

10 bin kişlik müşrik ordusu karşısında, Müslümanların sayısı 3 bin kadardı.Yalnızca 36 atları vardı. Önlerinde hendek, arkalarında ise Sel‘ Dağı bulunuyordu. Ancak Benî Kurayza anlaşmayı bozar da müşriklerle işbirliği yaparsa, Müslümanlar çok tehlikeli bir duruma düşeceklerdi. Bu takdirde, Müslümanlar Hendek önünde düşmanla uğraşırken, Yahûdîlerin Medine'yi basıp, kadınları ve çocukları kılıçtan geçirmeleri mümkündü.

Karşılıklı ok ve taşların atılmasıyla başlayan kuşatma, aralıksız 27 gün sürdü. Müslümanlar açlık ve sefâlet içinde, zor ve sıkıntılı günler geçirdiler. Savaşın en tehlikeli bir ânında, Benî Nadir Reisi Ahtab oğlu Huyey'in teşvikiyle Benî Kurayza Yahûdîleri de anlaşmayı bozup, müşriklerle işbirliğine başladılar. Rasûlullah (s.a.s.)'in nasihat için kendilerine gönderdiği Evs kabilesi Reisi Sa'd b. Muâz'ı dinlemediler. Düşmanlıklarını açıkça bildirdiler.

Müslümanlar, hendek önünde 10 bin kişilik müşrik ordusuna karşı durmağa çalışırken, bir yandan da, Medine'yi Yahûdîlerin baskınından korumak zorunda kaldılar. Böyle tehlikeli bir anda, münâfıklar da bozgunculuğa başladılar. Hem savaşı bıraktılar, hem de askerin mâneviyâtını sarsıcı propaganda yaptılar.(230)

Kuşatmanın uzayıp gitmesi, müşrikleri de usandırdı. Mevsim kış, havalar soğuktu. Esâsen onlar, böyle günlerce sürecek bir kuşatma için değil, bir kaç saatte sonuca ulaşılacak bir zafer için gelmişlerdi. İşi bir an önce bitirmek için bütün güçleriyle genel bir hücûma geçtiler. Bir taraftan Müslümanların üzerine ok yağmuru yağdırırken içlerinden (Dırâr, Cübeyre, Nevfel, Amr b. Abdivedd gibi) bir kaç tanesi de, elverişli bir yerden atlarıyla hendeği geçtiler. Bunların her biri, Araplar arasında bin kişiye denk sayılıyordu. En meşhûrları olan Amr b. Abdivedd mübâreze sonuda Hz. Ali tarafından öldürüldü; diğerleri kaçtılar. Nevfel kaçarken hendeğe düştü ve Hz. Ali'nin kılıcıyla can verdi.

Ertesi gün, savaşın en çetin günü oldu. Bir taraftan müşrikler, diğer taraftan Benî Kurayza Yahûdîleri hücûma geçtiler, aralıksız akşama kadar ok yağmurunu sürdürdüler. Rasûlullah (s.a.s.) ve Müslümanlar, o gün namaz kılmak için bile fırsat bulamadılar. Öğle, ikindi ve akşam namazlarını, yatsıdan önce, tek ezanla, tertip üzere kazâ ettiler.(231)


e) Harb Hiledir

Gatafan Kabilesinden Nuaym b. Mes'ûd, bu sırada müslüman olmuştu. Bundan kimsenin haberi yoktu. Rasûlullah (s.a.s.)'la gizlice görüşerek, müşriklerle Yahûdîlerin arasını açmak için izin istedi. Rasûlullah (s.a.s.):

-Harp hiledir*, yapabilirsen yap, buyurdu. Nuaym önce Benî Kurayza'ya gitti.

-Benim size olan dostluğumu bilirsiniz. Sizin için endişe ediyorum. Mekkeliler bu işten usandı, bırakıp giderlerse, Müslümanlar karşısında yapayalnız kalacaksınız. O zaman hâliniz nice olur? Onlardan bir kaç rehin isteyin, aksi halde yardım etmeyin... dedi. Sonra Ebû Süfyân'a geldi:

-Duydun mu, Benî Kurayza anlaşmayı bozduğuna pişman olmuş. Sizi bırakıp giderler diye, Müslümanlarla yeniden anlaşmaya başlamış. Sizden rehin alıp, onlara teslim etmeği vadetmiş, dedi. Ebû Süfyân esâsen Yahûdîlere pek güvenemiyordu. Ertesi gün, denemek için Yahûdîlerden yardım istedi. Yahûdîler hemen rehin istediler. Ebû Süfyân isteklerini kabûl etmeyince, her iki taraf da:

-Nuaym doğru söylemiş, dediler. Aralarında güven kalmadı. (232)


f) Rasûlullah (s.a.s.)'in Duâsı ve Kuşatmanın Sona Ermesi

Rasûlullah (s.a.s.), o sıkıntılı gün:

-Allah'ım, ey Kur'ân'ı indiren ve hesâbı tez gören Rabbım; Şu Arap kabîlelerini dağıt, topluluklarını boz, iradelerini sars. (233) diye duâ etti. Duâsı bitince, Rasûlullah (s.a.s.)'in yüzünde sevinç eseri görüldü. Rabb'ımın yardım va'dini size müjdelerim, buyurdu. İşte o akşam, âyet-i celîle ve hadis-i şerifte bildirilen "sabâ rüzgârı" esmeğe başladı.(234) Fırtına ve kasırga çadırları söküp uçurdu, yemek kazanları devrildi, ocaklar söndü, develer ve atlar birbirine karıştı. Müşriklerin ağızları, burunları, gözleri toz-toprakla doldu. Karargâhları alt üst oldu. Ortalığı dehşet kapladı. Neye uğradıklarını bilemediler.

Müşriklerin mâneviyâtı iyice bozulmuştu. İçlerine korku düştü. Uzun süren ve hiç bir sonuç alınamayan kuşatmadan usanıp bezmişlerdi. Ebû Süfyân:

-"Ben dönüyorum, siz de gelin, diyerek devesine bindi. Mekke'nin yolunu tuttu. Diğerleri de onu izlediler.

Panik pek âni ve şuursuzca olmuştu. Bu yüzden, müşrikler pek çok techizât, gıda maddesi ve eşyayı toplayamadan çekildiler. Sabah olunca, Müslümanlar düşmandan kalan eşyâyı ve sağa-sola dağılan develeri toplayıp ordugâhlarına getirdiler. Ebû Süfyân'ın Yahûdîlerden aldığı 20 deve yükü hurma da ele geçen ganimetler arasındaydı. Böylece, Müslümanlar hem kuşatmadan, hem de açlık sıkıntısından kurtuldular.

Kur'an-ı Kerîm'de bu durum şöle anlatılmaktadır:

"Ey inananlar, Allah'ın size olan nimetlerini hatırlayın. Üzerinize ordular gelmişti, Biz de onların üzerine rüzgâr ve sizin göremediğiniz ordular (Melekler) göndermiştik." (el-Ahzâb Sûresi.9)

"Allah, kâfirleri hiçbir zafer elde edemeden, kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Savaşta mü'minlere Allah'ın yardımı yetti. Allah yegâne kuvvetli ve galib olandır." (el-Ahzâb Sûresi, 25)

Bu savaşta, müşriklerden 4 kişi ölmüş, Müslümanlardan 5 kişi şehid düşmüştür. Savaştan sonra Rasûlullah (s.a.s.):

-"Bundan sonra sıra bizde. Müşrikler artık üzerimize gelemeyecek, biz onların üzerine gideceğiz." buyurdu.(235) Gerçekten de öyle oldu.


__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla