Deniz Kabuklarının Yolculuğu... - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.ÖYKÜLER & HİKAYELER.::. > Deneme & Düz Yazılar

Deneme & Düz Yazılar Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Deneme ve Düz Yazılara Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 31 March 2006, 17:08   Mesaj No:1

Papatyam

Papatyam Site Yöneticisi
Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:Papatyam isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1546
Üyelik T.: 11 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Mesaj: 1.864
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Deniz Kabuklarının Yolculuğu...

Deniz Kabuklarının Yolculuğu...

[size=18px]GERÇEKTEN DOĞRUYA, DENİZ KABUKLARININ YOLCULUĞU...[/size]

Uzun uzun yıllar evveldi... Uzak sahillerin, nemi yaprağı üzerinde, yemyeşil ormanlarında güzeller güzeli bir kız yaşarmış.... Adı yokmuş... Bir isme de, ihtiyacı yokmuş zaten. Duyamaz ve konuşamazmış, o... Tüm gün topladığı deniz kabuklarıyla uğraşırmış sadece... Her sabah uyandığında, "acaba bugün, hangi deniz kabukları bulma şansına sahibim" diye merak duyarmış... Kime sorsanız, tüm deniz kabuklarının birbirine benzediği o uzun sahillerde, o aylardır yıllardır hep mutlu ve her günü ayrı bir umut ve güzellik içinde, heyecanla yaşamaktaymış... Çünkü o zamanın, sevenler için sonsuz olduğuna inanırmış... Çünkü o, zamanın, sevinenler için kısa üzülenler için çok uzun, korkanlar için çok hızlı, bekleyenler içinse çok yavaş olduğunu, bilirmiş... O, sonsuzu seçen, seven, ama çok seven bir yüreğe sahipmiş...
Topladığı ve dokunduğu her deniz kabuğu ile, yüreğine bir parça daha sevgi biriktirmekteymiş... O, deniz kabuklarında, kulaklarıyla duyamadığı, bilinmez nice sesleri dinlemekteymiş aslında... Yüreğinin kumsalları ve suları, ona hiç gitmediği, hiç görmediği kıyıların, nice hikayelerini anlatır durularmış... Dünya, onun yüreğinde atarmış... Dünya, onun yüreğinde ses verirmiş evrene... O, dünyayı yüreğinden işitir, bilir ve yaşarmış......

Bazen işittiklerimiz, yeter sanırız... Bildiklerimiz gerçek sanırız... Ve bunlar mutlu etmez bizi... Çünkü mutluluk ; duyamadıklarımızda, gidemediklerimizde, fark edemediklerimizdedir... Oysa, görebildiklerimizden, daha fazlasıdır gerçekler... Günlük döngüler içinde, sevdiklerimizle ve kendimizle paylaşabileceğimiz şeylerden uzak kalarak yaşıyoruz hayatlarımızı maalesef... Hayat bu olmamalı... İşler hiç bir zaman durulmayacaktır ki, hep yoğun, hep çok olacaktır... Ama sular bile durulur. Durulur ve durulanır o zaman su ; sedeflenir, sakinliğin, dinginliğin tatlı huzuru, derinliği aks olur kumsallarda... Bu hayattır işte... Hayat oradadır... Dinlerken, beklerken, izlerken, durulanırken... Hayat orada yaşanır gerçel anlamda... Oysa bizler mekanik ve elektronik bir dünyaya hapis vaziyette şuursuz yaşıyoruz, "hayat, bu" diye... Yaşamımızı, hayata ve kendimize endeksleyebilmeliyiz... Gerçekle, doğru arasındaki farkı görebilmeliyiz... Hepimiz .... Gerçekten mutlu olmak, sadece yüreğin işidir... Yüreklerimize fırsat vermeliyiz... Her yeni güne başlarken, hangi deniz kabuğuna dokunarak, bilinmedik hangi yaşama katılacağımız şansına gülümseyerek, umutla uyanmalıyız... Var olmanın güzelliği bu olsa gerek... Acaba, bugüne kadar, yüreğinizde kaç deniz kabuğu biriktirmişsinizdir? Sen... Bugün hangi deniz kabuğunu dinledin ve bugün kaç deniz kabuğu topladın? İnsanın yüreği, belki de, deniz kabuklarından örülü olmalı. Her yürek, bir kumsal olmalı belki de...

Kumsal gibi sonsuz olmalı... Kum tanelerinin kristallerinde, nice deniz çiçekleri, sedefleri açtırmalı her gün için... Ve, her mevsimde ebruli olmalı o kumsal, her koşulda kumsalda olmalı varlığımız. Mesela, yazı, kumsal mevsimi biliriz sadece. Fakat, kışın da, oradayızdır... İnsanlar nedense, kumsalları, sadece yazın fark ederler... Ne talihsizlik! Tıpkı, yüreklerimizi de, aynı talihsizliklerle fark edemediğimiz gibi. Belki de, maviyi görmek değildir önemli olan... Belki, bakışlarımız gökyüzüne yöneldiğinde, önce, uçurtmayı görebilmeli gözlerimiz... Önce uçurtmayı görebilirsek, mavileri de yakalarız zaten... Uçurtma, mavidedir nihayetinde... Eğer her gün, yeni bir var olma çiçeği açıyorsa gözlerimizde ve yüreğimizin ebruli kumsallarından, yepyeni deniz kabukları, sedefler toplayabiliyorsak, yokluk yok demektir, değil mi?

Ve, her sabah ya da akşam üstleri, sulanmalı mutlak o var oluş çiçeklerimiz... Güne ya da akşama başlarken, yürek su ister... Çiy ister... Şebnem ister... İnsanın en yalnız olduğu zaman dilimlerdir, sabahın eri ve akşam üstleri... İnsanın en çok kendi olduğu, kendinde ve kendiyle olduğu vakitlerdir onlar. Doğrularımızdan, gerçeğe yönelik yolculuğun başladığı vakitlerdir. Sonsuza uzanan, uzanması gereken yürekler yollarını çiçeklendirme ve deniz kabuklarını sevgilendirme vakitleridir. Doğrularınıza sahip çıkın. Kendinizi yakalayın. Sonsuzluğu, kendinizden esirgemeyin. Bakın, dinleyin, dokunun, deniz kabuklarının size söyleyecekleri var... Yüreğinizin, ebruli kumsalından ayrılmayın.
__________________
"Bilgi Paylaştıkça Çoğalır"
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları

Cevaplar Son Mesajlar
Deniz Örümceği İle Korsanlar Serdar Yıldırım Öyküler & Hikayeler 0 21 September 2015 23:08
SOMON BALIKLARININ MUCİZEVİ YOLCULUĞU umut İman Delilleri 0 01 March 2009 12:19
Deniz Kavimleri PESTEMAL Medeniyetler Tarihi 0 21 March 2008 12:20
Deniz ve havuzlarda kramplara dikkat PESTEMAL Sağlık ve Hastalıklar 0 11 March 2008 14:32
Deniz Kabuklarının yolculugu REHA Şiir Bahçesi 2 12 September 2007 15:15

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.