|
Dini Sohbetler Bütün Merak Ettikleriniz, Öğrenmek İstediğiniz Tüm Konuları ve Sohbetleri Bu Bölümde Bulabilirsiniz... |
|
Seçenekler |
30 March 2007, 17:16 | Mesaj No:1 |
Durumu:
Papatyam No :
1072
Üyelik T.:
27 January 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:KARABÜK-BOLU
|
KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN
KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN Peygamberlerin her hususta en üstün, en büyük olanı, şüphesiz Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)’dir. Peygamberimizden evvel gönderilen peygamberlerden çoğu, belli bir kavme gönderilmiş, Peygamber Efendimiz ise bütün insanlığa, bütün mahlûkâta yani onsekizbin âlemin tamamına rahmet olarak gönderilmiştir. O’nun insanlığa nasıl ve ne derece büyük bir rahmet olduğunu anlayabilmek için, dünyayı şereflendirmezden evvelki beşeriyyetin vaziyetine kısaca bir bakmak icab eder: Bilindiği gibi, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in teşrifinden evvel bütün dünyada her bakımdan kötülüklerin ve karışıklıkların hüküm sürdüğü bir fetret devri mevcuttu. O günün insanları her türlü bid’at ve sapıklık içindeydiler. İnsanlık, hak, hukuk, adâlet ve medeniyetten uzaklaşmıştı. Fuhuş ve eşkıyâlık, her türlü zulüm ve zorbalık almış yürümüştü. Öyle ki, kimin kime gücü yetiyorsa o, diğerinin malına, canına kast ediyor, elinde nesi varsa alıyordu. Hatta bir kısım insanlar hurâfe ve bâtıl inançlarla hareket ederek kendi kız çocuklarını çukurlara diri diri gömerek öldürüyorlardı. İnsanlar birbirlerine diş bileyen düşman gruplar halinde kabilelere ayrılmış, kabileler arasında kan davaları almış yürümüştü. İşte böyle bir devirde Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz Mekke-i Mükerreme’de, milâdın 571’inci senesi Rebîulevvel ayının 12’nci gecesi sabaha karşı dünyayı şereflendirdiler. Bu şerefli gece de pek çok harikulâde hadiseler cereyan etmiştir. Bunlardan sadece çok az bir kısmını peygamberimizin muhterem dedeleri Abdülmuttalib’in lisanından nakletmeye çalışalım. Buyuruyorlarki: “Muhammed (sav)’in doğduğunda Kâbe’de tavafta idim. Beyt-i şerifin bütün direk ve sütünlarıyla Makam-ı İbrahime doğru eğildiğini gördüm ve onun fasih bir şekilde tekbir ve tehlilini duydum. Sonra beyt doğruldu ve şöyle dedi: -Habibi Muhammed Mustafa hürmetine beni sair mekanlar üzerine faziletli kılan Allah’a hamdolsun.- Daha sonra Kâbe’nin bölümlerinin bazısı diğer bazısına Aleyhisselamın gelişini müjdeledi. Bu manzaraya şahid olunca safa kapısından çıktım ve Mustafanın evine yöneldim. Kâbe’nin üzerindeki putların baş aşağı düştüklerini gördüm. Amine’nin evini de kuşların ihâta ettiğini gördüm. Evin kapısını çaldım. Muhammed Aleyhisselâmın annesi çıktı. Kendisinde doğum rahatsızlığı yoktu. Titremeğe başladım dedimki: -Alnında taşıdığın nur nerede?- Şöyle cevap verdi: -Onu en güzel bir şekilde dünyaya getirdim.- Hafiftende bir ses işittim, şöyle diyordu: -Ey Amine, bu yavrunun adını Muhammed koy.- Bunu işitince dedim ki: Ey Amine, çocuk nerede? Küçük bir odayı işaret etti. Oraya yöneldim. Bir de ne göreyim; kapıda dehşetli, sağlam yapılı, iri yarı bir şahıs duruyor. Beni bir titreme aldı. O şahıs dedi ki: -Meleklerin ziyareti bitinceye kadar yanına girmen mümkün değil.” Peygamberlik silsilesinin son halkası olan Peygamberimizin, kırk yaşına girip daha kendisine nübüvvet ve risâlet verilmezden evvel bile, elinde bir çok hârikalar zuhur etmişti. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emr-i ilâhîsine tam manasıyla uyduğu için, hayatının her kademesinde sadâkat ve doğruluğun canlı bir nümûnesi olmuştur. Devrinde kimse kimseye itimad edemez ve güvenemezken, herkes O’na inanıyor, O’na itimad ediyor, ihtilafa düştükleri meselelerde onun hakemliğine ve hükmüne râzı oluyorlardı. O’nu inkâr eden düşmanları bile, O’nun sadâkat ve doğruluğunu, yalan ve riyâdan uzak olduğunu itiraf ederlerdi. Onda gördükleri eşsiz ahlak ve yüksek seciyeyi takdir eder, O’na “Muhammedü’l-Emîn” derlerdi. Rasûlüllah Efendimiz de bu husûsu şöyle beyan buyuruyorlar: “Beni Rabbım en güzel şekilde terbiye etti.” İşte, âlemlere rahmet olan Efendimiz, cihanın böylesine zulmetle ve vahşetle dolu olduğu bir devirde Mevlâmızın ezelî takdîri netîcesinde kâinâtın imdadına yetişmiş, bâtıl inançları kaldırmış, îman ve İslâm nûru ile âlemi karanlıktan kurtarmış, insanlığa dünya ve âhiret saâdetinin anahtarlarını vererek, hakîki medeniyet yolunu göstermiştir. Nitekim ayet-i kerîmesinde Mevlâmız: “Andolsun, size, sizin içinizden bir Resûl gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız O’na çok güç ve ağır gelir. Üzerinize çok düşkündür. Mü’minleri cidden esirgeyicidir, bağışlayıcıdır” buyuruyor. Bugün İslâm tarihini tarafsız olarak tetkîk eden birçok müsteşrik dahi, Peygamberimizin yüksek mertebesini, güzel ahlâkını ve insanlık için gerçekten rahmet ve en büyük kurtarıcı olduğunu kabul edip, O’na hayranlık duymaktan kendilerini alamamışlardır. Bir müsteşrik şöyle söylüyor: “Hz. Muhammed (sav) riyâdan tamamen uzak olduğundan onu severim... Hz. Muhammed’i tartacak, beşerde bir terazi de yoktur. O, tartılamayacak kadar ağır ve büyüktür.” İnsaf sahibi gayr-i müslimler, Peygamberimize bu derece hayranlık duyar, alâka ve muhabbet gösterirse, O’nun ümmeti olanların, O zâta nasıl bir hürmet ve muhabbetle bağlanması icab ettiğini çok iyi düşünmek ve hatırdan çıkarmamak lâzımdır. Çünkü O’nun insanlığa tebliğ ettiği Yüce İslâm dîni ve sünnetleri kıyâmete kadar devam edecektir. Dünyevî ve uhrevî saadetin yolu da Dînimize tam bir teslimiyyet ve bağlılıktan geçer. Bunun aksi ise, bir insan için felâkettir. |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları |
Cevaplar | Son Mesajlar |
BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN | umut | Kandil kutlamaları | 0 | 23 June 2013 12:37 |
MEVLÜT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN | umut | Kandil kutlamaları | 0 | 23 January 2013 23:40 |
MİRAÇ KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN | umut | Kandil kutlamaları | 0 | 19 July 2009 22:19 |
MİRAÇ KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN | umut | Kandil kutlamaları | 4 | 09 March 2009 10:40 |
REGAİB KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN | umut | Dini Sohbetler | 0 | 03 July 2008 11:31 |
Tefekküre Davet Köşesi |
|
Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın |