|
Deneme & Düz Yazılar Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Deneme ve Düz Yazılara Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz... |
|
Seçenekler |
19 April 2007, 05:56 | Mesaj No:1 |
Durumu:
Papatyam No :
923
Üyelik T.:
14 August 2006
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Prague (Çek Cumhuriyeti)
|
ÜMMETÇİLİK, ŞERİAT VE TÜRKLÜK Bu konu Hakkında görüşleriniz?
ÜMMETÇİLİK, ŞERİAT VE TÜRKLÜK Bu konu Hakkında görüşleriniz? ÜMMETÇİLİK, ŞERİAT VE TÜRKLÜK Ne yazık ki Arap milliyetçiliği ve ümmetçiliğin Türkleri saran kıskacı her geçen gün daha da daralmaktadır. İnsanlarımız ise olanlardan habersiz durumu o kadar benimsemişler ki karşı çıkmadan bu potada eridiklerinin bile farkında değiller. Türklerin tarihi incelediğinde din farklılıklarına hoşgörü ile baktıkları ve Türk gelenek ve göreneklerini asla terk etmeyerek, kabul ettikleri dine başarı ile uyguladıkları görülür (örneğin Şamanizm'in etkileri - ölünün arkasından 7. ve 40. gün dua okumak İslam'ın değil şaman geleneğinin etkisidir. Sonuçta Şamanizm ile İslam güzel bir uyum sağlamıştır). Türk gelenek ve görenekleriyle dini öyle bir birleştirirler ki ortaya güzel bir harmoni çıkar. Son zamanlara kadar bu özellik azalsa da devam etmekteydi. Yapılan ulusal yada uluslararası anketlerde "kimsin?" sorusuna karşılık, "birinci olarak Türküm, ikinci olarak Müslümanım" cevabı alınırdı. Son anketlerde ise gerçekten üzücü sonuçlar elde edilmektedir. Özellikle AKP'ye oy verenler başta olmak üzere Müslüman kimliğini Türk kimliğinin önüne çıkaranlarda artış görülmektedir. Çevremde konuştuğum her düzeyde insanda gerek eğitim düzeyi yüksek, gerekse eğitim düzeyi düşük olsun aynı probleme rastlıyorum. Tam tersine daha önce milliyetçilikten öcü gibi korkan, halkların kardeşliğinden bahseden demokrat hatta bazen demokratlıktan sola kayan insanlarda ise gerçek anlamdaki milliyetçilik duygusunun arttığına ve bu insanların Türklük bilincine, kimliğine daha sıkı sarıldığına rastlıyorum. Sanki Müslümanlık bir kimlikmiş gibi çoğunluğun beyninde yer ediyor ve Türk kimliğinin yerini alıyor. Aslında bu da nedensiz değil. Amerika ve Avrupa ülkeleri Türkleri ulusal bilinç ve beraberlikten uzaklaştırmak için dinsel birlik çerçevesinde toplamaya çalışıyorlar ve Türkiye'de Müslüman kimliğinin Türk kimliği aleyhine gelişmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Tekrarlarsak amaçlarını: ULUSAL BİLİNCİ YOK ETMEK. Dikkat edilirse Yunanistan'da Türkler Türk azınlık olarak kabul edilmez ve Müslüman azınlık olarak anılırlar. Bizse onların ırksal yapılarına saygı göstererek Rum, Ermeni, Musevi (Yahudilerde biraz durum farklı çünkü Musevilik dinini bildiğim kadarıyla Türklerden bir boy dışında kabul eden başka ırk yoktur. Yani Yahudiler ve bir Türk boyu. O nedenle Musevi azınlık olarak anılıyor sanırım) azınlık olarak bahsediyoruz. Halbuki Türklük bir ırk, Müslümanlık ise bir din bir düşünce sistemidir. Bu iki kavramı aynı görmek, karşılaştırmak çok abestir. Her zaman verilen örneği verirsek elma ile armudu toplamak gibidir. Ya da gıda ile insanı karşılaştırmak gibidir. Ya Türk olarak dünyaya gelinir, yada Arap, Fransız, İngiliz vs. olarak dünyaya gelinir. İnsanlar dünyaya gelirken Musevi, Hıristiyan, Müslüman ya da başka din olarak dünyaya gelmez. Din onlara dünyaya geldikleri ortama göre verilir. Şöyle açıklayabiliriz: Bir Türk Musevi bir aile tarafından evlat edinilirse Musevi, Hıristiyan bir aile tarafından evlat edinilirse Hıristiyan, Ateist bir aile tarafından evlat edinilirse ateist olur Müslüman olmak yerine. Tersi durumlarda söz konusu olur; İngiliz ya da İtalyan bir bebek bir Müslüman Türk aile yada Müslüman Arap (ki Hıristiyan ve diğer dinlerde de Araplar vardır) aile tarafından evlat edinilen bir bebek Müslüman olarak yetiştirilir. Ama evlat edinilmekle bu bebeklerin genetik yapısı değişmez Türk aileden doğan Türk Fransız aileden doğan Fransız olur. Hatta nüfus cüzdanında Fransız, İngiliz vs. yazmasına rağmen. İşte insanlarımızın bunun bilincinde olmaları gerekir. Hangi dinden olurlarsa olsunlar din değiştirebilirler ama genetik yapıyı değiştiremezler. Michael Jackson'da olduğu gibi. Çeşitli ameliyatlarla ırkını neredeyse genetik yapısını değiştirmeye çalıştı ama başarılı olamadı, yalnızca hilkat garibesine döndü. Gerek Arap ülkelerine yaptığım seyahatlerde (Mısır ve Fas) gerekse yurt dışında karşılaştığım Araplarla konuşmalar sonunda niçin Türkiye'deki İslamiyet uygulamalarının daha güzel olduğunu anladım. Evet Türkiye'deki uygulamalar gerçekten farklı, toplum içindeki kadının yeri (eski Türklerde daha iyiydi. Osmanlı'da Arapların etkisiyle kadının yeri gerilemiştir), temizlik, mertlik atalarına bağlılık vs. (bunları o halkları küçümsemek, aşağılamak için söylemiyorum kültürlerimizin ne kadar farklı olduğunu dinlerinde kültürlerden etkilendiğini anlatmak amacıyla bahsediyorum) o kadar farklı ki karşılaştırma bile yapılamıyor. Araplarla tek ortak noktamız İslamiyet ama uygulama farklı. Evet İslamiyet tektir. Her ülke için ayrı bir Kuran-ı Kerim ya da ayrı bir İslamiyet yoktur. Ama uygulama farklıdır. Dinler bulundukları ülkelerin kültürlerine göre şekil alırlar. Yani ana tema aynıdır ama uygulama farklıdır (mesela Türkiye'de Kuran-ı Kerim belden aşağıda tutulmaz ve saygı gösterilir. Ben Mısır'da insanların Kuran-ı Kerim'i devenin hörgücüne koyduklarını, sonra da üzerine oturduklarını gördüm; aynı şekilde taksi şoförünün Kuran-ı Kerim'i yandaki koltuğa sıradan bir kitap gibi koyduğunu, bir diğerinin de cami içinde uyurken Kuran-ı Kerim'i başının altına yastık gibi koyduğunu gördüm. Cami içinde gezerken ayaklarımız kirlenmesin diye parmaklarımızın ucuna basarak yürüdük. Bizde ise ibadet yerlerinin temiz olması gerekir.) Bu yalnızca İslamiyet için geçerli değildir. Var olan her din için geçerlidir. Mesela Hıristiyanlık İngiltere'de farklı uygulanır, İtalya'da farklı, Mısır'da farklı. İngiltere'de kiliseler genelde bakım masrafları yüksek diye yalnızca pazarları açıktır, İtalya'da ise her gün açıktır. Her ulus kendi örf ve adetlerine göre uygular. Hatta bu tek ırk olan Yahudiler'de bile farklıdır. Türkiye'deki Yahudiler ile İsrail'deki, Amerika'daki Yahudilerin Museviliği uygulamaları farklıdır. Türkiye'de daha katı kurallar olduğu için bazı Museviler Amerika'ya ya da İsrail'e giderek evlilik yapmaktalar. Sonuç itibari ile her ülke dini uygulamalarını kendi örf ve adetlerine, geçmişlerine, kültürlerine bağlı olarak uygularlar. Bu konuda itirazlar çok olabilir ama bu bir gerçektir. Bir çok ülkede yaptığım kişisel amatör gözlemler sonucu bu kanı oluştu bende. Hıristiyanları, diğer ülke Hıristiyanları ile, Musevileri diğer ülkedeki Musevilerle, Türk Müslümanlarını da diğer ülkelerdeki Müslümanlarla karşılaştırdım. Yani elma ile armudu toplamadım. Müslüman ile Hıristiyan'ı karşılaştırmadım. Ve tanık oldum ki bizdeki herkesi kardeş görme olayı başka ülkelerde yok. Özellikle bazı insanlarımız kayıtsız şartsız Araplara "Müslüman kardeşimiz" diyerek her şeylerine göz yumuyorlar ama gerçekler o kadar farklı ki. Bizler her koşulda Arapları bağrımıza basarken aynı karşılığı Araplardan alamıyoruz. Tarih boyunca sırtımızdan vuran Arapların biz Türkleri bir kardeş, bir dost olarak görmediklerini tarih bize defalarca kanıtlamıştır. Mısır'da bulunan Türk Şehitliği'ne (bu ülkeyi ziyaretim sırasında gördüm) gidip görebilirler sayın Müslüman kardeşlerimizin ne kadar kardeş olduklarını. Suudi Arabistan'da Osmanlı kalesini yıkan ve İngiliz ajan Lawrance'in evini müze yapan Müslüman kardeşlerimizin gerçek kardeşlerinin kim olduğunu açıkça gösteriyorlar. 1974 Kıbrıs Savaşı sırasında sayın Müslüman kardeşlerimizin yardımları hiç görülmedi. Tam tersine FKÖ lideri Yaser Arafat ile Rumların Kıbrıs Rum Kesimi'nde kol kola oyun oynadıklarına dair bir çok fotoğraf ortaya çıktı. Hala Kıbrıs Rum Kesimi ile Arap ülkeleri kol koladırlar. İngiltere'de tanıştığım Arapların bizlerden daha çok İngilizlerle samimi olduklarını, sanki onlarla kan bağı varmışçasına davrandıklarını, bizlere ise yabancı ve de hasetle baktıklarına bizzat şahit oldum. Sanırım bizim mükemmel olan Türk kültürünü kıskanıyorlardı. Sayın Müslüman kardeşlerimiz hangi ülkenin sömürgesi ise o ülkenin halkına karşı bir yakınlık hissediyorlar, o ülkenin insanına kardeşlik hissi duyuyorlar. Psikolojide hastalık gibi bir şey vardır -katiline hayran olmak- sanırım bu ülkeler de kendilerini iliklerine kadar sömüren insanlara saygı ve sevgi duyuyorlar, kendilerine karşılıksız yardım eden insanlara ise düşmanlık yapıyorlar (İran'ın hem PKK'yı hem de Hizbullah örgütlerini desteklemesi, Suriye'nin PKK'ya yardım ve yataklık etmesi, Suudi Arabistan'ın islamcı terör örgütlerini ve laiklik karşıtlarını desteklemesi unutulmamalıdır.) Sonuç itibarıyle Türkiye üzerine oynanan oyunlara çok dikkat etmek gerekir, tabiki iş işten geçmeden. Din konusu çok hassas olduğu için bilgili insanlar saygısızlık olmasın diye, aynı zamanda şeriatçılar tarafından dinsizlikle suçlanma korkusuyla konuşamıyorlar. Ama bu konuların konuşulması, tartışılması gerekir. Çünkü bizler sustukça Arap milliyetçiliği ve ümmetçilik fikri mantar gibi yayılıyor ve Amerika'nın, Avrupa ülkelerinin de işine yarıyor. AK Parti öylesine örgütlüce ve utanmazca bu işi yürütüyorki, hiç bir engeli önemsemiyor, her şeyi yıkarak Cumhuriyet Türkiyesi'nin ve Laikliğin temellerine dinamit dolduruyor. Sayın aydınlarsa demokrasi adına, özgürlük adına seslerini çıkarmadan olanlara göz yumuyorlar. Atı alan Üsküdarı geçmeden, Cumhuriyet yıkılmadan, şeriat gelmeden acilen önlem alınması gerekir. İran'dan arkadaşlar bizi uyarmıştı: "Bizde molla rejimi gelmez diyorduk ama nasıl geldi anlayamadık. Aynı zihniyet sizde de var, bizim başımıza gelenler sizin başınıza gelmeden önlem alın. Gelenler gitmiyor" diye uyarıyorlar. Ama ne yazık ki bizim insanlarımız bunun farkında değiller, ya da olmak istemiyorlar. Sanki basit bir olay gibi görüyorlar. Her şey için geç olmadan insanlarımızın bilinçlenmesi umuduyla... Alıntı Nihal Atsız __________________ GENÇLİĞE HİTABE Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır......................................... .....................................Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK 20 Ekim 1927 |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları |
Cevaplar | Son Mesajlar |
bakarsan görürsün yok konu | gozdem | İlanı Aşk Edin | 6 | 19 June 2009 12:54 |
Konu hakkında gerçek bir hikaye | agasar | Sağlık ve Hastalıklar | 0 | 12 February 2007 23:24 |
ÖNEMLİ BİR KONU İÇİN DAVET | mevlutgunes | Dini Sohbetler | 4 | 29 July 2006 10:01 |
Forma konu yollayanların istatiki listesi | REHA | Serbest Atış | 5 | 16 May 2006 17:47 |
Tefekküre Davet Köşesi |
|
Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın |