"Karanfil Kokulu Adam'a..I.." - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.ÖYKÜLER & HİKAYELER.::. > Deneme & Düz Yazılar

Deneme & Düz Yazılar Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Deneme ve Düz Yazılara Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 04 October 2012, 15:57   Mesaj No:1

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart "Karanfil Kokulu Adam'a..I.."

"Karanfil Kokulu Adam'a..I.."

"Karanfil Kokulu Adam'a..I.."


Şakaklarımda soğuk ter taneciklerinin karasız kavisleri ve ellerinde bir demet karanfil,
işgal edeceksin yine rüyalarımı. Gözlerinde, elânın yakamoza nispet ettiği dolunaylı
gecelerden kalma; daldıkça, diplerinde hani o vurgun yemiş denizcilerin soluk kesişi
var ya, öyle elim bir karanlık. Baktıkça sen, bir garip vurgun yiyorum soğuk terler
içinde.

Dudağının kenarında ve yanaklarında ve muhtemelen bütün çekim kanunlarını alt üst
eden duruşunda, sitemkâr emareler. Ellerinde, içimde yitirdiğim şehrin fecrinden daha
kırmızı; kokusu, büyülü bir âyinden kalma karanfiller. Kaderime akıtmaya adadığın
taptaze hüzünler ilişmiş sanki bakışlarına.

Rüyalarımın yakasına yapıştığın günden beridir, gece yarılarının göz hapsine
tutuldum. Şimdi bir gardiyan gibi yüzüme kapatıyor kapılarını bedenim. İflah olmaz
soluklar alıyorum. Elinde karanfil. Saracaksın kalbimin bataryalarını birazdan
biliyorum. Hareketlerinde son hamlenin kararlı kayıtsızlığı. Kirpiklerinde parmak
izleri kör ân’larımın. Dikiliyorsun karşıma. Gözlerinde, önce çağıran beni, sonra
tekrar tekrar ötelere süren aynı bakış.

Rüyalarım, suretinin dimağıma dahil olmasından başka neydi ki. Sana bir isim vermek
istiyorum. Bunca savaş hazırlığını bilip de yine, üç kelime düşüyor satırlarıma neden
sonra:

Karanfil Kokulu Adam.

Cemre gibi düşüyorsun üç kere: Havaya, suya, ateşe. Yani nefesimi istilâ ediyorsun
önce, sonra damarlarıma sızıyorsun ve hararetimi geçiriyorsun eline. Üç günlük ömür
oluyorsun: Dünüm, günüm, yarınım. Gökten üç elma düşse, senin isminle bitiyor
masallar. Üç dilek sorsa lamba cini: Üçünde de seni diliyorum. Üç beş derken,
kelimelerden sonra, sayılara bulanıp sonsuzluğa akıyorsun.. Gittikçe çoğalıyorsun,
azalan varlığımda.. Oysa zaten, beni işgâle hazırlanıyorsun.

Gizli gizli seni o bahçede izliyorum bir anda. Sen yine, bana susup, çiçeklere
konuşuyorsun. Önünde iki karanfil. Biri boy vermiş, serpilmiş. “Senin adın Sevil
olsun” diyorsun. “Canım” diyorum içimden. “Seni ne çok seviyorum.”

Diğerinin boynu bükük ve bodur. “Sana da Üzül diyelim”. Biri beni “Üzül” diye
çağırıyor öteden, irkiliyorum.

Derken, seher vakitlerinde bir başıma bırakıp gidiyorsun beni. Mıhlandığım yataktan
kalkarak kaleme sarılıyorum. Yazsam, harflerimin dokunduğu yerden yırtılıyor
kağıtlar. Mürekkep susuyor, lügâtler raflara kapatıyor kendini. Ellerimi başımın
arasına alıyorum. Yağmura tutulmuş bir sâyebân hüznü süzülüyor kirpiklerimden.
Ahh.. Bir bilsen ne haldeyim.. Aklım ve mantığım, sığınaklara kaçıyor. Kalbimle
kalakalıyorum. İçinde sen, içimde sen.. Çin seddi gibi karşıma dikilen yalnızlığım,
rahatsızlanıyor aynı demlerde.

Portakal ağacının altında, imbikten geçirdiğin karanfillerden tütsüler hazırlarken
buluyorum seni. Güçlü silahlar kullanacaksın yine, hissediyorum.

Maziden firârî sözlerim, bir hayalet olup kulağıma fısıldanıyor:
“Zemheriler içinde kaybetmiştik değil mi tükendiğini zannettiğimiz baharları. Karanfil
kokularını, papatya tarlalarını, lale tarhlarını.. Umut terk etmişti bizi kalakaldığımız
yanılgının şahikasında. Yine yanılmıştık oysa. Terk edip umudu, bu zirveyi bulan da
bizdik. Yanılarak doğrulara yaklaşan insanın, ele avuca sığmayan halden hale
geçişleriydi, tarihin kara kaplı defteri. Baş ağrıları içinde karanfil kokulu bir adam,
uzunca mektuplar yazıyor düşlerime. Portakal bahçelerinin içinde mütevazı ve şirin
bir evde, bakmadan görüyor masalsı maharetiyle. Hayal insan. Görülmeyen ve
hissedilene olan aşırı hassasiyet..
Hoş geldin bahar.. Bir adamın bakışlarında, yeniden hoş geldin hayatıma…” dediğimi
anımsıyorum.

Hayallerine set çekebiliyor insan. Ama rüyalar, bilinç altılarına kadar keşfe çıkıyorsa
işgâl için; hiçbir sınır eri sağ kalmaz. En gizlendiğin yerden başlarsın vurulmaya.
Ölümün yüzüne gülmediği zavallılarsa, toplama kamplarına sürülür tek tek.
Masumiyet gibi mesela, sâfiyet, hattâ tebessüm..

Yastık başımı işgal edip, yatağa bir zırh gibi giyinen bedenim, uykunun akınlarına
teslim olunca; geri dönüveriyorsun. Asırlardır süregelen bir Kurt Kapanı Taktiği daha
yaşanıyor işte. Önden kaçar gibi yapıp, yanlardan sarıyorsun ruhumu. Sonra kapatıp
kollarını sımsıkı, çemberine alıyorsun beni. Kalbimin koca meydanında, kısacık bir
muhârebeyle son buluyor, gönlümün aşkına baş kaldırışı. Mukadder bir mağlubiyet
benimkisi. Önce dirençli, sonra mecburî.. Geriye kalan, ganimetlerin taksimi.
Gönlümün bütün hazinelerini savaşlarında yitirdim. Ülkem, kaçıncı defadır
hükümdârlığının esâretinde. Gözlerinin insâfına kala kalıyorum. Sense, bakışlarını
esirgiyorsun tutsaklığımdan.

Kirpiklerim isyan bayrağını gönderine çekince, ürpertilerim karanlık gecelere
uyanıyor. Aynı kesif muammanın şaşkınlığı düşüyor şakaklarıma. Gecenin âdetini
bozmamak için, hareketsiz sayıyorum zamanın adımlarını. Sabaha bir türlü
varamıyorum.
Terk edip gittiğinden beri; rüyalarımda mı yaşıyorsun, yoksa sende mi yaşıyor
rüyalarım bilmiyorum. Hakikat kadar yakınsın bana, lakin rüyalar kadar uzak
duruyorsun hep. Bir türlü âzâd etmediğin aşkının sızısını, sadrımda hissediyorum her
uyanışımda.

Neden sonra, yapayalnız kaldığımı anlıyorum. Yemyeşil bir vadideki portakal ağaçları
arasında değil; bir türlü olamadığın şehrimin ortasında kayboluyorum. Sensizim. Göz
pınarlarım olmasa, susuz çeşmelerin bahtsızlığına teşbih olunacağım. Üzerimde
eskimiş, “kayıp aranıyor” ilanları. Uçarı bir gencin çizdiği kalbin bir yanında ismin,
diğer yanında ben. Bahtıma düşmüş inşâ tarihin belli belirsiz..

Karanfil Kokulu Adam. İsmindir. Alnıma şemleler sararak intizârı uyuttuğumdan
beridir, yokluğun ortak oluyor ümitlerime. Nadiren de olsa, kırık aynalarda
seyrediyorum eskiyen sûretimi. Bakışlarını arıyorum. Gözlerinin sırrını çözmeye
adarken yitirdiğim, tatlı bir ândır bakışların.

Ülkem, kaçıncı defâdır hükümdârlığının esâretinde. Ya gel âzâd et beni, ya sensizliğe
baş kaldırıyorum.

Sana esir sınırlarımda, kendine âsi sözlerim:
“Hoş geldin bahar.. Bir adamın bakışlarında, yeniden hoş geldin hayatıma…”
demiştim.
Meğer, erken gelen baharlara aldanıp sözlerim, kırağı çalmış hoş gelmelerini..

Topraklarım bereketsiz şimdi.. Koca bir ömrü nadasa bıraktım. Bu hayattan bir
yaşamak yeşermez artık.

Vasiyetimdir: Mezârıma karanfil diksinler..
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları

Cevaplar Son Mesajlar
"Aziz "Cürmü Kadar Yer Yakar" umut Fenerbahçe 0 13 November 2013 23:08
"Türk futbolu benim gözümde yürüyen cesettir" umut Trabzonspor 0 03 November 2013 11:14
"Türk futbolu benim gözümde yürüyen cesettir" umut Beşiktaş 0 03 November 2013 11:14
"HORMONLAR" DA TÜM VARLIKLAR GİBİ ALLAH'IN EMRİYLE HAREKET EDER umut İman Delilleri 0 07 October 2008 17:27
Modern yaşamın tetiklediği hastalık "Damar sertliği" PESTEMAL Sağlık ve Hastalıklar 0 18 March 2008 14:40

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.