Ali Sürmeli aşkı nasıl tanımlıyor - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.MEDYA & SİNEMA & TİYATRO & MÜZİK.::. > Dizi * Sinema > Medya

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 09 November 2010, 12:05   Mesaj No:1

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Ali Sürmeli aşkı nasıl tanımlıyor

Ali Sürmeli aşkı nasıl tanımlıyor

Kurtlar Vadisi'nin Zaza'sı Ali Sürmeli,

bu hafta vizyona giren New York'ta Beş Minare filminde bir cami hocasını canlandırıyor. İki evlilik yapan ve "Dünyevî bir aşka layık olamadım. İlahî aşk ise yarım." diyen usta oyuncu, 13 yıldır ayrı kaldığı oğluyla ilgili konuşurken gözyaşlarını tutamıyor.


Kurtlar Vadisi'nin Zaza'sı Ali Sürmeli, bu hafta vizyona giren New York'ta Beş Minare filminde bir cami hocasını canlandırıyor. İki evlilik yapan ve "Dünyevî bir aşka layık olamadım. İlahî aşk ise yarım." diyen usta oyuncu, 13 yıldır ayrı kaldığı oğluyla ilgili konuşurken gözyaşlarını tutamıyor. Sürmeli ile hem yeni filmdeki rolünü hem de hayatını konuştuk. Kah ağladık, kah güldük...

'Takiye' filminde de bir cami hocasını canlandırmıştınız. New York'ta Beş Minare filminden bu rol gelince 'Galiba bu işten kurtulamayacağım.' mı dediniz?

Benim oynadığım ilk hoca rolü New York'ta Beş Minare'de oldu. Çünkü bu film sekiz yıllık bir hikaye. Geçen yıl eylül ayında çekmiştik bu sahneyi. Mahsun 'Sen oynayacaksın.' deyince, Asos'a kapandım ve beş ay sonra sakallar olunca geldim. Bir günlük çekim, ama beş ay sürdü hazırlığı. (Gülüşmeler) Ne olur ne olmaz diye kaza korkusundan bir hafta sakalla bekledim. O hafta da, kim nereden duymuşsa, 'Hoca rolü için sakallı biri lazım Takiye filmi için.' dedi. Öyle bir para söyledim ki 'Aa o kadar etmezsin.' desinler de yırtayım ama 'Tamam.' dediler.

Sakalda bereket var yani!

Hakikaten varmış. O sakalla bir ay Almanya'ya gidip geldim. Daha o bitmeden Kurtlar Vadisi'nden aradılar. Gittim 'Hoca rolündeyim, sakallıyım.' dedim. Olur mu olmaz mı derken, 'Olur.' dediler ve Zaza rolüne sakallı başladık. Gene sakallıyım çok şükür de, o kadar uzun değil.

'Bu sakal bana yakışıyor.' deyip de kesmemeyi düşündünüz mü?

Aslında iyi gitmiyor.

Niye?

Sokakta saygınlık kazandırıyor ama ben imam, hoca değilim, hacca gitmemişim. Yolda 'Selamün aleyküm hocaefendi.' diyorlar. 'Aleyküm selam.' diyorum ama 'Kusura bakmayın.' deyip kaçıyorum. Kalkıp bir şey sorarlar filan. (Gülüşmeler) Bir de oğlumla gezerken 'Torununuz mu?' diyorlar. Almanya'ya her gittiğimde polis bir on dakika uzun uzun bakıyor bana. Almanca 'Oyuncuyum.' demeyi öğrendim de kurtuldum.

New York'ta Beş Minare, 11 Eylül'den sonra ABD'de üretilen böyle bir paranoyaya gönderme içermiyor mu?

Evet. Bu efekti ABD'liler oluşturdu. Ellerinde üç silah var: Silah, sinema, ilaç. Çok şükür bizim elimizde de sinemamız var. İlaçlarımız da var.

Karı-koca ilaçları mı? (Gülüşmeler)

Sonra oraya dönerler, özünü bulur, onlar da ilacı bitkiden yapıyorlar. Film; müzik, görüntü, ses ve sözden oluşur ama esasında yapılma niyetini de belli eden bir şeydir ve onun için silaha dönüşür. Çok şükür ki Mahsun Kırmızıgül bu aracın iyi bir ustası olma yolunda.

Hollywood ABD propagandası yapıyor. Orada çekilen bir Türk filminin ABD'yi eleştirmesi bu açıdan çok manidar değil mi?

Evet. Yapan adam Türkiyeli, Müslüman ve filmde de bunu anlatıyor. Neresine hayır diyebilirsin ki? Esas şefkate ihtiyacı olanlar onlar. Çünkü bir savaş makinesine dönüşmüşler. İnsanın özünde var olan sevgiyi gösterdiğimizde 'Sanırım yeni çağ bu. Kötülükle bir yere varılmıyor.' diyecekler. "One minute" cümlesiyle sınırlarımızın ötesinde kalpler fethetmiş bir zamanda yaşarken NATO diyor ki: 'Senin ülkene bir Müslüman ülkeye karşı füze kuracağım.' Komşularımızla sıfır problemliyiz. Ekonomimizin geliştiği, Avrasya, Kafkaslar, Ortadoğu'da dizilerimizin seyredildiği bir dönemde böyle bir füzeyi getirirsen güvenilirliğimiz sorgulanır.

Filmde zikir de yaptıran bir hocayı canlandırıyorsunuz. Kafalardaki zikir algısı nedeniyle bazılarını kızdırır mı bu görkemli sahneler?

Filmde kendimizce olabilecek, tolere edilebilecek ölçüde İslam'ın anlayış biçimleri üzerine bir yelpaze gösterdik. 23 yıllık peygamberliğinde sadece iki ay savaşan bir peygamberden söz ettik. Öyle zannediyorum ki, niyetimizin iyi olduğunu, şiddetin tasvip edilmediğini anlatıyoruz. Referandum sonrasında Başbakanımız "Yüzde 58'in neye evet dediğini anlıyorum, merak ettiğim yüzde 42'nin neden hayır dediği. Bunu anlamak için hareket ediyoruz." demişti. İnsanlar neden zikir sahnelerine, Müslümanlara bu kadar tepkili? Kabahat onlarda değil, bence gene Müslümanlarda. Gönül kapısı kapalı insana ulaşamıyorlar. Kapısına gidip, 'Beni neden sevmiyorsun, bana söyle.' denmesi lazım. Madem kötüler kamuoyu oluşturabiliyor, başka âlemler olduğuna inanan, elinde kutsal kitap taşıyan bir insan daha kolay oluşturur. Sen anlatamıyorsan kim anlatacak?

Filmdeki Hacı Gümüş karakteri gibi siz de ülke içinde babanızın memuriyeti dolayısıyla sürgün yemişsiniz. Bu ülkemizin bir kaderi mi?

Babam postacı olduğu için telgraf, mektup olanaklarımız vardı. Kaçıncı sürgünüydü bilmiyorum, Cumhurbaşkanlığı'na bir mektup yazmıştım çocukken. 'Sayın Cumhurbaşkanım, babamla alıp veremediğiniz şey ne, bilmiyorum ama ben artık arkadaş istiyorum.' dedim. Çünkü tam arkadaş ediniyorsun, babam sürülüyor, gene yabancı muamelesi görüyorsun. Bir de nasıl ayarlıyorlarsa Türkçeyi Doğu şivesiyle konuşurken sürgün ettikleri yer Kovancılar'da Bulgaristan göçmenlerinin yaşadığı bir yer. Herkes sarı saçlı, mavi gözlü. Ana, başka bir dünyaya geldin! Okulda 'N'aber nasılsın?' diyorsun, "O ne biçim konuşma beyavv.' diyor. (Gülüşmeler) Mektubuma cevap gelmedi ama babam 'Ben senin arkadaşın değil miyim?' dedi, kestirdi attı.

Babanız oyunculuğunuz için ne derdi?

Bir ödülden sonraydı sanırım 'Aferin, çok güzel bir maymun olmuşsun. Bu kadar emek harcadın, iyi bir maymun olmak için mi? Niye oyuncu oldun, anlatmak istediğin, insanlara ulaştırmak istediğin şey ne?' dedi. Hâlâ düşünüyorum.

Kendi senaryolarınızı filme çektiğiniz zaman mı düşünmekten vazgeçeceksiniz?

Herhalde. Olgunlaştığımda olacak. Senaryolarım cebimde. Mah-sun'un yanında öğreniyorum. Ben kendimin bir projesiyim zaten. Zazaca anadili olan, Bingöl'de doğan bir adamı ele alıp, onu eğitip, yetiştirip Ali Sürmeli gibi bir aktör yaptım. Kimseye düşman olmadığım için hayattayım gibime geliyor.

"Allah herkese Mahsun Kırmızıgül gibi bir yönetmenle çalışmayı nasip etsin." diyorsunuz. Diğer yönetmenlerde olmayan ne var onda?

Kendime çok yakın bulduğum bir terbiye var. Birinden bir şey istediği zaman mutlaka diz çöküp anlatıyor. Onun diz çöküp istediği şey gerçekten bende var mı? Varsa hemen vereyim, diyorsun. (Gülüşmeler) İsteyen sana bir de tepeden bakıyor bu sektörde. Diz çöküp isteyince ona hayır diyecek bir oyuncu ya da insan yoktur. Onun gittiği yola, elimde bir taş varsa döşemek isterim.

Film rekor bir kopya sayısıyla gösterime giriyor. Beklentiniz nedir?

Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler. 'Güneşi Gördüm'den gelen 6 milyon doların tamamıyla ve üzerine borçlanarak yapıldı bu film. Buradan gelenle de daha güzelini yapmaya çalışacağız. Onun için bize şans tanısınlar. Seyircinin takdir etmesi gereken bir şey var ki, biz ABD'de New York'un göbeğinde en azından bir afişte 'Sizin uzun gökdelenleriniz varsa bizim de o kadar uzun gökdelenlerimiz (minare) var.' diyoruz. Ses de çıkarıyoruz üstelik. Sizin gibi o gökdelenlerde 'Hangi ülkeden ne kadar sömürebiliriz.' diye toplanmıyor, o yükseklerden hepinizi sükûnete, iyiliğe davet ediyor, sizin için dua ediyoruz.

Sizi etkiler mi ezan?

Sabahleyin okunan ezan etkiliyor beni. Bizim imam bağırmıyor, sadece inananların uykuda bile olsa duyabileceği desibelde okuyor. Sabâ makamı beni uyandırıyor.

Fethullah Gülen cok samimi ben ise kürsüde rol yaptım

İmamı oynarken bir şeyler hissettiniz mi?

Haddimi aşmak istemem ama benim mesleğim empati kurmak. Mümkün olduğunca Mehtap TV'de Kırık Testi programında Hocaefendi'nin güzel sohbetlerini izledim. Öyle bir cami imamını oynamak benim de, Mahsun'un da içinden geçti. Yoksa başka bir imam da oynayabilirdik. Taklit edebilirsin, bir arkadaşımızın başına geldiği gibi; sakal bıraktı ama nur gelmedi yüzüne. Benim de yüzüme nur gelmedi belki ama mümkün olduğunca Hocaefendi'nin o samimi ağlaması ve yakarmasını taklit ederken o kadar figüran aynı senkrona kendini kaptırdı. Çünkü bir camidesin. Onun kendi atmosferi zaten yardım ediyor, sözler de güzel, niyet de.

Dışarıdan bakanlar, o muhabbetten uzakta olan insanlar ağlayan insanı yapmacık ve garip bulabilirler. Haklılar mı?

Haksızlık! 'Adamlar kalkıp gelip benim komşunun bebeğini uykudayken öldürüyor ve ses çıkarmıyoruz.' cümlesini ağlamadan söylemek rol yapmaktır. Varsın benimkisi sahtesi olsun, taklitçi desinler, hiç değilse onun taklidini yaptım. Sanat taklittir zaten. Çekimler bir gün boyunca sürdü. Bazen ihtiyaçlar için camiden çıkıyorduk, ayağa kalkınca figüranlar yol verip 'Buyurun hocaefendi.' filan yapıyorlardı. Fethullah Gülen Hocaefendi hakikaten o sevgiye nail olmuş ender kişilerden. O kadar imamlık yapan insan var ama onun seveni daha çok. Bir de erkekler ağlamaz ya! Değil efendim, değil. İnsan ağlar. Her insanda yürek vardır ve o yüreği yıkayan tek şeydir gözyaşı. Hocaefendi bunu saklamadığı için her insanın içinde olanı gösteriyor. Rolü biz yapıyoruz, saklayan biziz.

Sizi ne ağlatır? (Düşünüyor)

Ben eşimden, başkasına ağlayamadığı ya da sadece kendine ağladığı için ayrıldım. Kendine ağlıyordu. Bu yanlış değil midir? Ben kendime ağladığımı hatırlamıyorum.

Kendine tapınmak gibidir herhalde kendine ağlamak?

Değil mi Salihciğim? Valla sağol ya! Dün gece çekimden çıkıp oğlumun oradan geçtim. Arabada Zara'yı dinliyordum, ağlamaya doğru gidiyordu diye belki, müzik değişti. Oğlum ayrı evde, ben hep ayrı evdeyim. 13 yıldır böyle. Şimdi ona gidip sarılıp, öpmek... (Ağlamaya başlıyor)

Bunu yapmak lazımdı belki de?

Yok babacığım hani... (Susuyor) Kendime ağlayamıyorum ki? O çocuk... Bir kadın olarak nasıl karar veriyorsun ki onu yuvasız büyütmeye? Evet bir erkeksin, beceriksizsin yuva konusunda. Ee kuran kadın oluyor da yıkan neden erkek oluyor ki?

Dünyevî bir aşka layık olamadım

'Karşı taraf da sizin gibi düşünüyorsa ve bir de 5 vakit namaz kılıyorsa işte aşk budur.' demişsiniz. İslam'ın beş şartından birini aşkın şartı olarak görmenizin nedeni ne?

İnsan, kadın ve erkek olarak ayrı olarak kodlanıp geliyor ya dünyaya! Hem tende hem anlayış ve inanışta bir olduğu zaman ilahî aşka beraber dönebilirler. O ibadet anı biz Alevilerde 'cem' manasına gelir. Öbür türlüsünü gördüm etrafımda, belki yaşadım da. Anlaşamıyorlar. Ne oluyor da o ayrışmayı kadın ve erkek olarak adlandırıyorsun. Aslında mantalitede, aynı şeye inanmadığın için ayrışma başlıyor. Onu da böyle kodluyorsun.

İki evlilik yaptınız, üçüncü olmaz mı?

Galiba olmaz. Bilirsin doğada kadınlar seçer. Benim hayatıma girenler yanıldılar. Kimseye haksızlık etmek istemem. Dünyevî bir aşka layık olamadım.

İlahi aşk için çaba var mı?

Yarım, eksik tabii. (Gülüşmeler)




__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları

Cevaplar Son Mesajlar
Simitçinin Aşkı Serdar Yıldırım Öyküler & Hikayeler 0 19 April 2015 15:46
Hurdacının Aşkı Serdar Yıldırım Öyküler & Hikayeler 0 05 August 2013 19:16
Çoban Ve Aşkı igzuma Dini Hikayeler 1 01 March 2007 15:39
Devlerin Aşkı... Papatyam Deneme & Düz Yazılar 2 18 April 2006 15:55
muhasebecinin aşkı gozdem Şiir Bahçesi 1 11 April 2006 16:15

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.