14 October 2009, 00:05 | Mesaj No:1 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
ŞUARA SURESİ -TÜRKÇE MEALİ
ŞUARA SURESİ -TÜRKÇE MEALİ ŞUARA SURESİ SURE NO: (26 ) AYET SAYISI: 227 Bismillâhirrahmânirrahîm 1- Tâ, Sîn, Mîm. 2- Bunlar sana apaçık kitabın âyetleridir. 3- (Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye adeta kendine kıyacaksın! 4- Biz dilersek onların üzerlerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilekalır. 5- Bununla beraber kendilerine O Rahmân'dan yeni bir öğüt gelmeyedursun, ille ondan yüz çevirirler. 6- Üstelik (ona) "yalandır" dediler; fakat onlara alay edip durdukları şeyin haberleri yakında gelecektir. 7- Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz. 8- Şüphesiz ki bunda mutlak bir âyet (nişane) vardır; ama onların çoğu iman etmezler. 9- Ve şüphe yok ki Rabbin, galip ve engin merhamet sahibidir. 10- Bir vakit de Rabbin, Musa'ya nida edip "Git o zalim kavme" dedi. 11- "Firavun kavmine, hâlâ sakınmayacaklar mı?" 12- (Musa) şöyle seslendi: "Ya Rab! Doğrusu ben korkarım ki beni yalancı sayarlar." 13- "Ve göğsüm daralır, dilim dönmez, onun için Harun'a da elçilik ver." 14- "Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Ondan dolayı korkarım ki, hemen beni öldürürler." 15- (Allah): "Hayır hayır" buyurdu, "haydi ikiniz âyetlerimizle (mucizelerimizle) gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz. (Onları) işitiyoruz." 16- "Haydin Firavun'a gidin de deyin ki: İnan biz, âlemlerin Rabbinin elçisiyiz. 17- İsrail oğullarını bizimle beraber gönder." 18- "Â, dedi, biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının bir çok yıllarını aramızda geçirmedin mi?" 19- "Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!" 20- Musa, "Ben, dedi, o işi o anda yaptım ki şaşkınlardandım." 21- "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı." 22- "O başıma kaktığın nimet de (aslında) İsrail oğullarını kendine köle edinmiş olmandır. " 23- Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?" 24- Musa cevap olarak: "Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi'dir." 25- (Firavun) etrafında bulunanlara: "İşitmiyor musunuz?" dedi. 26- Musa dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarınızın da Rabbidir." 27- (Firavun): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi. 28- Musa devamla şöyle söyledi: "Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir." 29- Firavun: "Benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" dedi. 30- Musa sordu: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" 31- Firavun: "Haydi getir onu bakayım, doğrulardan isen" dedi. 32- Bunun üzerine Musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi. 33- Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi. 34- Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!" 35- "Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?" 36- Dediler ki: "Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder." 37- "Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler." 38- Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi. 39- Halka, "Siz de toplanıyor musunuz? (Haydi çabuk olun)" denildi. 40- "Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyarız" dediler. 41- Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler. 42- Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi. 43- Musa onlara "Atın, ne atacaksanız" dedi. 44- Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz" dediler. 45- Ardından Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor! 46- Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. 47- "İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine " 48- "Musa ve Harun'un Rabbine!" 49- Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim!" 50- "Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz." 51- "Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz" 52- Biz, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz" diye vahyettik. 53- Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi: 54- "Esasen bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir cemaattır." 55- "(Böyle iken) hakkımızda çok gayz (öfke) besliyorlar. " 56- "Biz ise, elbette uyanık (ve tekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu.) 57- Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan, 58- Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. 59- Ve onlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık. 60- Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki, onların ardına düştüler. 61- İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları "Eyvah, yakalandık! dediler. 62- Musa: "Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir." 63- Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi, 64- Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik. 65- Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık, 66- Sonra da ötekileri suda boğduk. 67- Şüphesiz bunda bir âyet (ibret) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir. 68- Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 69- (Resulüm!) onlara İbrahim'in kıssasını da naklet. 70- Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti. 71- "Birtakım putlara taparız da onlar sayesinde toplanırız" dediler. 72- İbrahim "Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?" 73- "Veya size fayda veya zararları olur mu?" 74- "Yok, dediler, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk." 75-76- İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?" 77- "Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)" 78- "O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir," 79- "Beni yediren, içirendir," 80- "Hastalandığım zaman bana O, şifâ verir." 81- "O ki, benim canımı alacak, sonra diriltecektir. " 82- "Ve hesap günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur." 83- "Ya Rab! Bana hikmet (hüküm) ver ve beni iyiler (zümresin)e kat." 84- "Sonra gelecekler içinde beni doğrulukla anılanlardan eyle!" 85- "Ve beni naîm (nimeti bol) cennetin varislerinden eyle!" 86- "Babamı da bağışla, çünkü o yanlış gidenlerdendir. " 87- "(İnsanların) diriltilecekleri gün, beni mahcub etme." 88- "O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!" 89- "Ancak Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer)." 90- (O gün) Cennet müttakilere yaklaştırılmıştır. 91- Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır. 92, 93- Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir. 94- Ve arkasından hep onlar (putlar ve azgınlar) o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar. 95, 96- Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki: 97- "Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz." 98- "Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk." 99- "Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı." 100- "Bak bizim için ne şefaatçiler var," 101- "Ne de yakın bir dost." 102- "Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, müminlerden olabilseydik." 103- Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir. 104- Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 105- Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti. 106- Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" 107- "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim. 108- "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 109- "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir." 110- "Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 111- "Â, dediler, senin ardına hep düşük kimseler düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?" 112- Nuh dedi ki: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur." 113- "Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Düşünsenize!" 114- "Hem ben iman edenleri kovmaya memur değilim." 115- "Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." 116- Dediler ki: "Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşa tutulanlardan olacaksın!" 117- Nuh: "Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti." 118- "Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar." 119- Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık. 120- Sonra da arkasında kalanları suda boğduk. 121- Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir. 122- Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 123- Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. 124- Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" 125- "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim." 126- "Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 127- "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. " 128- "Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?" 129- "Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?" 130- "Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz." 131- "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 132- "O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte," 133- "Davarlar, oğullar," 134- "Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir." 135- "Cidden ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum." 136- "Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir." 137- "Bu sırf eskilerin âdetidir." 138- "Biz azaba uğratılacak da değiliz." 139- Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir. 140- Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 141- Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. 142- Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" 143- "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 144- "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 145- "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir." 146- "Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?" 147- "Bahçelerin, pınarların içinde," 148- "Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalar arasında," 149- Ki bir de dağlardan keyifli keyifli kâşâneler oyuyorsunuz." 150- "Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin." 151,152- "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın." 153- "Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!" 154- "Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir âyet (mucize) getir." 155- Salih "İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin" dedi. 156- "Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir." 157- Derken onu kestiler; fakat pişman da oldular. 158- Çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir. 159- Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 160- Lût (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. 161- Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan kormaz mısınız?" 162- "Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 163- "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 164- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir." 165- "İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?" 166- "Bırakıyorsunuz da sizler için yarattığı eşleri! Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!" 167- Onlar şöyle dediler: "Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bilki, sürülenlerden olacaksın." 168- Lût "Doğrusu ben, dedi, sizin bu işinize buğzedenlerdenim." 169- "Yâ Rabbi! Beni ve ailemi onların yapageldiklerin(in vebalin)den kurtar." 170- Biz de onu ve ailesinin tamamını kurtardık, 171- Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı. 172- Sonra geridekilerin hepsini helak ettik. 173- Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu! 174- Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir. 175- Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 176- Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti. 177- Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" 178- "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 179- "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 180- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir." 181- "Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın." 182- "Ve doğru terazi ile tartın." 183- "Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." 184- "O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun." 185- Onlar şöyle dediler: "Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin." 186- "Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin? Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz." 187- "Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten bir parça düşürüver." 188- Şuayb, "Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi. 189- Hülasa, onu yalancı saydılar da kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi! 190- Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir. 191- Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 192- Ve muhakkak ki bu (Kur'ân) âlemlerin Rabbinin indirmesidir. 193- (Resulüm!) Onu Rûhu'l-emin (Cebrail) indirdi; 194- Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine; 195- Açık parlak bir Arapça lisan ile. 196- O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardı. 197- İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir? 198, 199- Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi. 200, 201- Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. 202- İşte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir. 203- O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?...diyeceklerdir. 204- (Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı. 205- Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek, 206- Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa, 207- O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır. 208- Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur. 209- (Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz. 210- Onu (Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi. 211- Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez. 212- Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. 213- O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun. 214- (Önce) en yakın hısımlarını uyar. 215- Ve sana uyan müminlere kanadını indir. 216- Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak uzağım." 217- Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan. 218- O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor. 219- Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.) 220- Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur. 221- Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? 222- Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler. 223- Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır. 224- Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar. 225, 226- Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? 227- Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları |
Cevaplar | Son Mesajlar |
CİN SURESİ -TÜRKÇE MEALİ | umut | Kur'an-ı Kerim Mealleri | 0 | 08 December 2009 21:13 |
SÂD SURESİ-TÜRKÇE MEALİ | umut | Kur'an-ı Kerim Mealleri | 0 | 12 November 2009 00:32 |
RÛM SURESİ -TÜRKÇE MEALİ | umut | Kur'an-ı Kerim Mealleri | 0 | 24 October 2009 00:43 |
RA'D SURESİ TÜRKÇE MEALİ | umut | Kur'an-ı Kerim Mealleri | 0 | 22 September 2009 23:48 |
HUD SURESİ TÜRKÇE MEALİ | umut | Kur'an-ı Kerim Mealleri | 0 | 21 September 2009 01:20 |
Tefekküre Davet Köşesi |
|
Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın |