Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
Mesaj:
13.567 Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
|
Ynt: CUMA HUTBELERİ
YALAN VE ZARARLARI
Yalan, kişinin gerçeği gizleyip, bildiğinin aksini söylemesidir.
Yalan, hakkında bilgi sahibi olmadığı bir konuda kesin biliyormuş gibi konuşmaktır.
Yalan, kişinin her duyduğunu söylemesidir.
Yalan, çirkin bir davranış ve büyük bir günahtır.
Yalancının kendisine ve kendisini dinleyenlere saygısı yoktur.
Yalancılık, bir kişilik bozukluğudur. Aşağılık kompleksinin bir ürünüdür.
İmandan sonra en büyük erdem, doğruluktur, bunun aksi yalancılık ise en aşağılık huylardan biridir.
Yalan söyleyenden her türlü kötülük beklenir ve kendisine asla güvenilmez. Mahkemede şahitliği kabul edilmez.
Müslüman, elinden ve dilinden her kesin emin olduğu kimsedir ve mü’min asla yalan konuşmaz, belki yanılarak konuşabilir.
Konu İle İlgili Ayetler:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدً
يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”[1]
وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا
“Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.” [2]
Konu ile İlgili Hadis-i Şerifler:
عن صفوان بن سلَيْمٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قُلْنَا يَا رَسُولَ اللّهِ: أيَكُونُ الْمُؤْمِنُ جَباناً. قَالَ: نَعَمْ. قُلْنَا: أفَيَكُونُ بَخِيً؟ قَالَ: نَعَمْ. قُلْنَا: أفَيَكُونُ كَذّاباً؟ قَال: َ
Safvan İbnu Süleym (r.a.) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedik, mü'min korkak olur mu?"
"Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine:
"Evet!" buyurdular. Biz yine:
"Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır! buyurdular."[3]
قَالَ رَسُولُ اللّهِ : وَيْلٌ لِلّذِي يُحَدِّثُ بِالْحَدِىثِ لِيَضْحَكَ مِنْهُ الْقَوْمُ، فَيَكْذِبُ. وَيْلٌ لَهُ، وَيْلٌ لَهُ.
"Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!" [4]
عن اِبْنِ مسعد رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إِلَى الْبِرِّ، وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إِلَى الْجَنَّةِ، وَإِنَّ الرَّجُلُ لَيَصْدُقُ، وَيَتَحَرَّى الصِّدْقَ حَتَّى يِكْتَبَ عِنْدَ اللّهِ صِدِّيقَا، وَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الْفُجُورِ، وَإِنَّ الْفُجُورِ يَهْدِي إِلَى النَّارِ، وَإِنَّ الرَّجُلُ لَيَكْذِبَ وَيَتَحَرَّى الْكَذِبَ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللّهِ كَذَّابَا.
İbnu Mes'ud (r.a.) anlatıyor: "Rasulullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Sıdk insanı birr'e (Allah'ı razı, edecek iyiliğe) götürür, birr de cennete götürür. Kişi, doğru söyler ve doğruyu arar da sonunda Allah'ın indinde sıddîk (doğru sözlü) diye kaydedilir. Yalan da kişiyi haddi aşmaya götürür. Haddi aşmak da ateşe götürür. Kişi yalan söyler ve yalanı araştırır da sonunda Allah'ın indinde yalancı diye kaydedilir."[5]
عن ابن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ : أرْبَعٌ مَنْ كُنَّ فيهِ كَانَ مُنَافِقاً خَالِصاً. وَمَنْ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْهُنَّ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنَ النِّفَاقِ حَتّى يَدَعَهَا: إذَا أُؤْتِمِنَ خَانَ، وَإذَا حَدّثَ كَذَبَ، وإذَا عَاهَدَ غَدَرَ، وَإذَا خَاصَمَ فَجَرَ. أخرجه الخمسة.»الُجُورُ« الكذب والفسق، والمراد به هنا الفحش .
İbnu Amr İbni'l-As (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki:"Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar." [6]
عن أبي هريرة، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال:آية المنافق ثلاث: إذا حدث كذب، وإذا وعد أخلف، وإذا اؤتمن خان.
Ebu Hüreyre r.a. den rivayete göre Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:“Münafığın belirtisi üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet eder” [7]
Abdullah b. Amr (r.a.) diyor ki; Peygamberimizin evimizde bulunduğu bir günde, annem, “yavrum gel, sana bir şey vereceğim” diye beni çağırdı. Peygamberimiz anneme: “Çocuğa ne vermek istedin” diye sordu. Annem: Hurma vermek istedim, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Eğer bir şey vermeseydin sana bir yalan günah yazılırdı” buyurdu.[8]
Çocuklar yalanı, kendilerine verilen sözün tutulmamasından öğrenirler.
Yalan söylemenin caiz olduğu yerler de vardır:
Ümmü Külsüm Bintu Ukbe (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.)'ı işittim, diyordu ki:"İki kişinin arasını düzelten, hayır
söyleyip, hayır tebliğ eden kimse yalancı değildir."[9]
Yalanın Zararları
· Yalan öncelikle söyleyenini şahsiyetini tahrip eder, yalan, sahibini mahcup ve rezil eder.
· İnsanlar arasında güveni sarsar.
· İnsanlar arasında anlaşmazlıklara, kavga ve huzursuzluklara yol açar.
· Eğer yalan söz başkaları hakkında ise onların da günahını almış olur.
· Yalancı bir yalanını gizleyebilmek için en az beş altı yalan daha söyler.
· Yalanı uzun süre gizlemek de mümkün olmaz. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” denilmiştir. Bu atasözü iki şekilde yorumlanır. Söylenenin yalan olduğu uzun süre gizli kalmaz. Eskiden binamazlar, akşamdan yatar, fakat komşular yatsıyı kılmadan yattı demesinler diye mumunu söndürmezmiş. Söndürülmeden bırakılan mum, bir iki saat yandıktan sonra tükenerek kendiliğinden tükenen türden olurmuş. Bu hile fark edilince, böyle bir söz atasözü haline gelmiş.
Yalancı çoban hikayesini bir çoğunuz bilirsiniz.
Peygamberimiz, şaka da olsa yalan söylemeyin buyurmuştur.
Su-i zan da yalandır. Kişinin her duyduğunu söylemesi de
Allah, sehven de olsa yalan söylemekten ve yalancının şerrinden muhafaza buyursun.
(Mukadder Arif YÜKSEL, Divriği Müftüsü,
(Divriği Merkez Kültür Camii, 30.11.2007)
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR **********
KALEGÜNEY
|