Haçlı Seferleri
Hıristiyan Avrupa'nın XI.-XIII. yy.lar arasında kutsal yerleri kurtarmak amacıyla, Türklere karşı açtığı askeri seferlerdir. Papa Urbanus II ilk Haçlı Seferi tasarısını Papalık Meclisi'ne sunduğu zaman (1095) Hıristiyan dünyasının durumu ciddîydi: Kuzey Afrika, İspanya ve Sicilya iki yüzyıl önce Müslümanların eline geçmişti; Kudüs ve Hıristiyanların kutsal yerleri ise zaten çoktan beri Müslümanların elindeydi. Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti Bizans, yıllardan beri İslâm ordularını püskürtmek için çaba harcıyordu.
XI. yy.ın sonlarına doğru Selçukluların yönetiminde Yakındoğu'ya inen Türkler bütün bu bölgeyi egemenliklerine alarak, Hıristiyan dünyasının en güçlü ve en zengin devleti olan Doğu Roma İmparatorluğu'nun doğudaki topraklarını ele geçirdiler. Bu başdöndürücü ilerleme, iktisadî bakımdan çok kötü durumda olan Avrupa'da büyük telâş uyandırdı.
Kudüs'ün Türkler eline düşmesi batıda büyük şaşkınlık yarattı. O çağda din düşüncesi milliyet düşüncesinin çok üstündeydi. Kutsal Kudüs'ü Türklerin elinden geri almak düşüncesi Avrupa'da hızla yayıldı.
Batı için amaç Müslüman dünyasına karşı saldırıya geçmekti. Din heyecanının yanı sıra uzak diyarların çekiciliği ve zenginliği de bu işte önemli rol oynadı. Doğuda kendine bir derebeylik edinmek umudu besleyerek yola çıkan beyzadelerin sayısı az değildi. İtalya'daki büyük ticaret kentleri de (Cenova, Pisa, Venedik) doğuya giden ticaret yollarını Müslümanların elinden almak amacıyla Haçlı Seferleri'ni desteklediler.
Kutsal Toprak
Pierre l'Ermite adında basit bir rahip Avrupa'yı dolaşarak fakir halkı ayaklandırdı; zengin doğu ülkelerinin hayalini onların gözlerinde canlandırdı. Bu heyecanla büyük kitleler toplandı. Sayısı bir milyona varan bir kalabalık Anadolu'ya kadar ilerlediyse de Selçuklu Türkleri tarafından yok edildi (1096).
Bunun üzerine bu işin ancak düzenli askeri birliklerle başarılabileceği anlaşıldı. Ertesi yıl askerî kuvvetlerle harekete geçen Haçlılar, Anadolu'da Türklerin çete saldırılarıyla büyük kayıplar verdiler, ancak Kudüs'e de ulaştılar. Şehri ele geçirip Müslümanları kılıçtan geçirdiler (1099).
Sonucu bakımından başarılı olan bu Birinci Haçlı Seferi sonunda Ortadoğu'da birtakım devletler ve derebeylikler kuruldu: Kudüs Krallığı, Antakya, Urfa, Trablus ve Kıbrıs, Mora, Atina v.b. prenslik, kontluk ve dukalıkları. Fakat bu Latin devletleri hem Türklerin saldırıları, hem de aralarındaki rekabet yüzünden zayıfladı.
Kudüs'ü de, kendi yerlerini de çok geçmeden kaybettiler. Kutsal yerlerin savunması askerî tarikatlara kaldı. Bunların en ünlüleri önce Akkâ'da, sonra Rodos'ta ve Malta'da devam eden Saint-Jean şövalyeleriydi. Bunlar Osmanlı Devleti'ne düşman kesildiler. Sultan Cem'i ele geçirip papaya teslim eden bu tarikattır.
İki Uygarlık Arasında Bir Köprü
1096-1270 arasında, 174 yıl içinde Hıristiyanlar Türklere karşı 8 büyük askerî sefer düzenledi. Bu seferlerin çoğu tam başarısızlıkla, bir kısmı yarım başarılarla sonuçlandı. Bu arada İstanbul'un Hıristiyan Bizanslılardan alınıp yağma edilmesi ve burada bir Latin İmparatorluğu kurulması gibi gariplikler de oldu.
Son Haçlı Seferi'ni düzenleyen Fransa kralı Saint-Louis 1270'te Tunus önlerinde öldü. 20 yıl sonra Latin doğu devletlerinden hiç biri ortada kalmadı. Haçlı Seferleri ne dinsel, ne de siyasal amaçlarına ulaşabildi. Buna karşılık doğu ve batı uygarlıkları arasında iktisadî ve kültürel bağların doğmasına yaradı. Avrupa bu bağlardan fazlasıyla yararlandı; kilisenin otoritesi sarsıldı, körükörüne Müslüman düşmanlığı geçerliliğini kaybetti.
Çocukların Haçlı Seferi
1212 yılında binlerce çocuk, genç mürşitlerin yönetiminde Güney Fransa'nın yolunu tuttu. Marsilya'dan gemiye binip Kudüs'e giderek İsa'nın mezarını kurtarmak istiyorlardı. Şaşkına dönen anne ve babaları, çaresiz kalarak izin verdiler, papa İnnocentius III de bu izine katıldı; yalnız, Fransa kralı Philippe Auguste, çocuklara, evlerine dönmelerini emretti, ama söz dinletemedi.
Marsilya'da bazı tacirler bundan yararlanarak genç hacıları gemilerle Mısır'a götürüp köle olarak sattılar. Bunların çoğu sonradan fidye ödenerek geri alındı, ama 1229'da İskenderiye paşasının hizmetinde 700 kadar çocuk bulunuyordu.
Haçlılardan Avrupa'ya Kalan Miras
Flamalı mızrak, kundaklı yay, trampet ve borazan, arma, kayısı, karpuz, yabanî sarımsak hep Haçlıların Kutsal Ülke'den getirdikleri yeniliklerdi. Ayrıca, Haçlı Seferleri'yle, «doğu biçimi» sakal koyverme de moda oldu; o tarihe kadar Avrupalılarda Romalılar ve Franklar gibi tıraş olurlardı.