Papatyam Forum - Tekil Mesaj gösterimi - Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu
Konu Başlıkları: Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 February 2008, 13:28   Mesaj No:25

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu

SULTAN MURAD'IN TESKILATÇILIGI

Murad Hüdavendigâr, Ankara'yi alip Karaman beyi tarafindan yapilan kiskirtmalarin sebep oldugu karisikliklari da bastirdiktan sonra gözlerini Avrupa'ya çevirdi. Bu arada Sultan Murad, zamanin gerektirdigi bazi yeni kanun ve tesislere de bas vurmaktan geri kalmiyordu. Nitekim kendisinden önce bir sefere baslamadan evvel o çagda en büyük ve mertebe bakimindan en yüksek sayilan taht merkezi olan Bursa kadiliginin, ordu kadiligi ile birlestirilmesini emr eder. Böylece ilk defa "kadiaskerlik müessesesi" dogmus oldu. Böyle bir müessesenin teskiline de ihtiyaç vardi. Çünkü daha önce her sefere çikista rütbesi en yüksek olan taht kenti kadisi, seferlerde anlasmazliklari çözer, askerlerin törelere göre nizam içinde hareket etmelerine bakardi. Murad zamaninda asker sayisinda meydana gelen büyük artis, böyle bir makamin ihdasina ihtiyaç gösterdi. Savasta ve barista islerin yürütülmesi, anlasmazliklarin giderilmesi, her türlü özel durumlarin incelenmesi ve terekenin hesaplanmasi görevlerinin kadiaskerlere birakilmasi uygun görüldü. Böylece bu göreve getirilen kimse, asker olan ve olmayan idareciler üzerinde üstün bir kontrol hakkina sahip bulunacaktir. O siralarda Bursa Kadisi olan Çandarli (Cendereli) Kara Halil Hayreddin Pasa en selahiyetli kisilerden ve kadilarin en ulularindan oldugu için bu göreve getirilmis oldu.

Sultan Murad, zaman ve sartlarin gerektirdigi yenilikleri yapma ve tedbirlere bas vurmaktan çekinmiyordu. Gerçekten, atalari en büyük çocuklarini ordulara komutan tayin ederek onlari beylerbeyi sifati ile ülkeler zapt etmeye gönderiyorlardi. Sultan Murad'in, delikanlilik çagina gelmis oglunun bulunmamasindan dolayi en kidemli beylerden ve saltanatin temel direklerinden olan Lala Sahin Bey'in, asker ve ordunun tertibi, savas araçlarinin saglanmasi için "beylerbeyilik" görevi ile basa geçirilmesi uygun görülmüstü. Bundan sonra o, deniz kenarinda, sayisiz askerin karsi tarafa geçisini saglayacak gemiler yaptirmakla da görevlendirildi.

Hammer, Beylerbeyligin, hanedanin disindan birine verilmesini daha degisik bir açidan degerlendirerek söyle der:

"Lala Sahin, beylerbeyi ünvaniyla Osmanli ordularina bas komutan oldu. Beylerbeyi me'muriyeti Ayni zamanda vezirlik görevini de içine almaktadir önceki padisahlar zamaninda onlarin en yakin akrabasina veya büyük ogullarina verilirdi. Nasil ki Orhan'in biraderi Alaeddin ve ondan sonra oglu Süleyman'in bu iki hizmeti idare ettiklerini görmüstük. Murad, bu sistemde bir karisiklik ve saltanat için bir tehlike sezerek bundan sonra ogullarini müsavere meclisine kabul etmemek ve asker bas komutanligini yabancilara tevdi' etmek suretiyle eski usûlü bozdu. Hükümete yeni bir güven veren bu sistem, Birinci Murad'dan sonra gelenler tarafindan da degistirilmemis ve ona uyulmustur.

SULTAN MURAD'IN RUMELI SIYASETI

Lala Sahin Pasa'nin orduyu toplamasi ve askerî hazirliklarin yapilmasindan sonra Rummeli yakasina geçildi. Padisah ilk önce kardesi Süleyman Pasa'nin mezarini ziyaret edip onun adina ve sevabi ona ait olmak üzere sadaka dagitmisti. Sultan Murad bununla da yetinmeyerek onun adina vakiflar tesis etmisti. Bundan sonra hükümdar cihad için yoluna devam etmisti. Ilk önce Gelibolu'dan fazla uzakta bulunmayan ve Elespon üzerinde kurulmus olan Bontos kalesi kusatildi. Kale tekfuru böyle sayisiz ve heybetli bir ordunun karsisinda tutunamayacagini anlayip kaleyi teslim eyledi. Bundan sonra da Çorlu üzerine yürüyen Sultan Murad, orayi da fethederek yeniden ele geçirdi. Daha önce belirtildigi gibi Edirne'ye varip orayi da fetheden Murad Hüdavendigâr, artik Balkanlar'da yerlesmek, mekan tutmak ve orayi yurt edinmek üzere buraya yerlesir.

Bilindigi gibi Edirne, Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinin kavsak noktasinda bulunmaktadir. Bu bakimdan buranin gülsuyu ve gülyagi Misir ve Iran'dakilerle boy ölçüsecek bir durumdaydi. Sabunu, Suriye sabunlarini, sekerlemeleri Konya'ninkileri aratmazdi. Yerinin ve halkinin güzelligi dillere destandi. Osmanlilar, burayi Cenab-i Hak tarafindan özellikle korunan ve medeniyetçe pek ileri bir sehir saymislardir. Burasi sehri süsleyen yapilar, saraylar, çarsilar, camiler, okullar ve köprüler bakimindan pek çok seyyahin dikkatini çekmekteydi.

Gerçekten de Edirne, askerlik, siyaset ve ticaret münasebetleri bakimindan sahip oldugu stratejik mevkii dolayisiyla Osmanli padisahlarinin taht merkezi olmaya degerdi. Bununla beraber Sultan Murad, ikametgah olarak Dimetoka'yi seçmis ve orada bir saray yaptirmisti. Sultan Murad'in, Edirne yerine Dimetoka'yi seçmesinin sebebi, o dönemde Dimetoka'nin daha bayindir ve mamur olmasi ile sarayinin Edirne'dekine göre daha iyi olmasi olarak gösterilmektedir. Padisah, Beylerbeyi Lala Sahin Pasa'nin Edirne'de oturmasini ve Kuzey Trakya'da fetihlere devam etmesini istemisti. Bu arada Evrenos da bu bölgenin güneyinde Gümülcine ve Vardar gibi yerleri aldi. Bu iki sehirde Evrenos'un hatirasi, sadece bunlari feth etmis oldugu için degil, fakat birçok cami ile kervansaray yaptirdigi ve onlar için yeteri kadar tahsisat bagladigi için de sakli kalmistir. Lala Sahin'e gelince o, zafer sancaklarini Balkan eteklerine kadar ulastirmis ve en önemli yerlerden olup Belgrad'a kadar bütün memlekete pirinç vermekte olan iki Zagra (Eski ve Yeni) ile Filibe'yi almistir. Lala Sahin de Evrenos gibi Osmanli ülkesine kattigi sehirlere ziynet veren ihtisamli yapilarla adini yasatmistir. Bunlar arasinda Filibe'de iki ok atimi uzunlugunda ve iki arabanin yanyana geçebilecegi bir tas köprü anilabilir.

Lala Sahin Pasa'nin, Zagra'yi feth etmesinden sonra Osmanlilarin eline pek çok esir düsmüstü. Esir sayisi o kadar artmisti ki, bir adamin degeri yüz yirmi bes akça gibi çok az sayilabilecek bir meblaga düsürmüstü. Hoca Saadeddin Efendi, gerek bu dönem ve gerekse önceki dönemde ortaya çikan "Pencik vergisi” hakkinda bilgiler verir. Buna göre Karaman'da dogan fakih Kara Rüstem, Karaman'dan Sultan Birinci Murad'in yanina gelir. Elde edilen diger ganimetlerin taksiminde olan uygulamanin esirler konusunda uygulanmadigini ve seriatin emr ettigi beste bir vergi ödemenin yapilmadigini görür. Bunun üzerine hemen devrin kadiaskeri olan Çandarli Kara Halil'in huzuruna çikip diger ganimetlerden alindigi gibi esirlerden de beste bir hissenin devlet için alinmasi gerektigini söyler. Çandarli Halil'in, durumu Sultan'a arz etmesi üzerine o da Kur'an ve Sünnetin gereginin yerine getirilmesini ister. Durumun takdiri için toplanan bir hey'et, her esir için 125 akça fiyat takdir eder. Bu fiyatin beste biri olan 25 akçanin pencik (humus) vergisi olarak devlet adina alinmasina, bu isin tedviri için de Kara Rüstem'in memur edilmesine karar verir.

Sultan Murad, Edirne'den Bursa'ya dönünce komsu hükümdarlara Edirne'nin feth edildigine dair fetihnameler gönderdi. Bunlardan birinin örnegi Feridun Bey Münseati (I, 93)'te verilmektedir.

BALKANLAR'DA OSMANLILAR'A KARSI KURULAN ILK ITTIFAK VE SIRP SINDIGI SAVASI

Osmanlilar, ele geçirdikleri yerlerde teskilât kurup arazi islerini tanzim etmeye çalisirlarken, Sirp ve Bulgarlar da Edirne ile Filibe'nin geri alinmasi için faaliyetlerde bulunup papa vasitasiyle Avrupa'yi harekete geçirmek istiyorlardi. 1364 yilinda Filibe'yi Osmanlilara teslim ederek ailesi ile birlikte Sirbistan'a gitmis olan Rum kale komutani, Sirbistan krali besinci Uros'a bas vurarak Türk kuvvetlerinin azligindan bahis ile onu Osmanlilar aleyhine kiskirtir. Sayet simdi bu isin üzerine ciddiyetle varilmaz ve göz yumulacak olursa vaziyetin ileride çok daha vahim olacagini bildirir. Bundan baska Papa V. Urban'in tesviki ile Macar Krali Layos basta olmak üzere Bulgar, Sirp, Eflak ve Bizanslilar arasinda bir ittifak saglanir. Balkanlar üzerinde bir nüfuz kurmak isteyen Macar Krali, bu ittifak neticesinde Osmanlilara karsi yapilan sefere bizzat istirak eder. Müttefik kuvvetlerin, Türkleri Balkanlardan atmak için Meriç vadisi boyunca Edirne'ye dogru yürümesi üzerine Edirne'de bulunan Lala Sahin Pasa, bu tehlikeli durum karsisinda derhal Bursa'da bulunan Sultan I. Murad'a haber göndererek yardim ister. O, bununla da kalmayarak, maiyyetindeki komutanlardan Haci Ilbeyi'ni de 10.000 kisilik bir kuvvetle ileri gönderir. Haci Ilbeyi, müttefikler Meriç nehrini geçtikten sonra onlara yetisebilmisti.

Haci Ilbeyi, Meriç nehrini geçen ve kendilerine mukabele edilmedigi için pervasizca hareket eden düsmanin gaflet ve sarhoslugundan istifade edip cesurane bir karar verir. Haci Ilbeyi 10.000 kisilik akinci kûvveti ile gece yarisi düsman ordugâhina üç koldan baskin yapar. Asil büyük Türk ordusunun kendilerini bastigini zanneden Haçlilar, büyük bir bozguna ugradilar. Bir kismi kirildi, bir kismi da Meriç'te boguldu. Gün dogarken kalabalik düsman ordusunun imha edilmeyen döküntüleri kendilerini Meriç nehrine zor attilar. Bunlardan büyük bir kismi da nehirde boguldu. Macar krali Layos ise canini zor kurtardi. Rivayete göre bu kurtulusunu devamli olarak boynuna asili vaziyette üzerinde tasidigi Meryem'in tasvirine haml ettigi için memleketine döndügünde bir sükrane isareti olarak onun adina bir kilise yaptirmisti.

Osmanli tarihlerinde Sirp Sindigi, yabanci tarihlerinde ise Meriç veya Çirmen muharebesi diye bildirilen bu zafer ile Edirne ve Bati Trakya daha da emniyet altina alindi. Meriç nehri ise tamamen Osmanli kontrolüne girdi. Bu savasla Avrupa'da Osmanlilara karsi yapilan müsterek bir mukavemete büyük bir darbe indirildi. Sirp Sindigi savasi ile Türklerin Rumelide sür'atle ilerlemeleri saglandi. Bu sayede, Bosna'da oldugu gibi Balkan devletleri üzerinde de hakimiyet tesis etmek isteyen Macarlarin nüfuzu kirilmis oldu.

Macarlarla Türkleri ilk defa karsi karsiya getiren bu savas, düsmanda öyle bir korku izi birakmistir ki, Hammer'in ifadesiyle bu korkuyu ancak Hunyad (Kazikli Voyvoda) gibi birisi onu izale edebilmistir.

Osmanlilarin, Balkanlardaki basarisi, Papa'yi yeni bir ittifak kurulmasi arayis ve tesebbüsüne sevk etti. Bizans Imparatoru, Macar Krali ve Italya'daki prenslerle is birligi yapmaya çalisan Papa, Türklere karsi Haçli seferi açildigini bildiren bir bildiri yayinladi. Ancak buna tek ciddi cevap, Savoy Dükü U. Amadeo'dan geldi. Amadeo'ya bagli bir filo, 1366 yilinda

Gelibolu'yu ele geçirip tekrar Bizanslilara verdi. Fakat bu sirada Türkler, Trakya bölgesine, durumun kendilerini pek etkilemeyecegi kadar yerlesmislerdi. Zaten kisa bir süre sonra Gelibolu tekrar alinacakti.

Sultan Murad, müttefik düsman kuvvetlerinin Edirne üzerine geldikleri haberini alinca derhal kuvvetlerini toplayip yola koyuldu. Fakat daha önce yol üzerinde bulunan ve icabinda Rumeli'den dönerken korsan gemileri ile kendilerini tehdid edecek olan ve Katalan'larin elinde bulunan Biga'yi bizzat kendisi karadan, Edincik ve Gelibolu'dan getirttigi donanma da denizden muhasara etmisti. Böylece hem denizden hem de karadan kusatma altina alinan Biga zapt edilmisti. Biga'nin fethi esnasinda Sirp Sindigi zaferinin haberi gelmisti. Sultan buna çok sevinmis ve Allah'a hamd etmisti. Sultan Murad, Biga'daki evlerin gazilere taksim edilmesi ve kiliselerin cami haline getirilmesini de emr etmisti. Biga'nin fethinden sonra Bursa'ya dönen Sultan Murad, Sirp Sindigi muzafferiyetinin sükranesi olarak Bilecik'te bir cami. Yenisehir'de bir imâret ve Gazi Erenlerden Postin pus Baba'ya bir tekke; Bursa hisarinda bir cami ile Çekirge'de bir imâret, medrese, kaplica ve han yaptirmisti. Sultan Murad'in yaptirdigi bu hayir isleri ile ilgili olarak vakfiyesinden ögrendigimize göre o, bütün bunlari ahiret azigi olarak insa ettirmis ve bunlara vakiflar tahsis etmistir.

Anlasildigi kadari ile Osmanlilar, Trakya'da kazandiklari bu Sirp Sindigi zaferi ile gururlanip gevsemediler. Gerçek gayeleri, Balkanlar'da yerlesip yurt tutmak oldugundan bu Haçli seferi kendilerini ikaz ettigi için arkadan gelecek olan tehlikelere karsi daha çok hazirlikli bulunmayi gerektiren tedbirleri almaktan geri kalmadilar. Muharebe ve dönemin siyasî olaylari icabi 1365 yilinda devlet merkezini Bursa'dan Edirne'ye nakl ettiren Sultan Murad, kilicini yeniden kinindan çikarmak lazim geldigini anlamisti. Zira barut kokusunu yakindan almaya baslayan Hiristiyanlik âlemi, artik kendileri için ortaya çikan bu tehlikenin farkina varmis bulunuyordu. Bu sebeple Haçli seferlerini bir daha denemek isteyeceklerdi. Merkezin, Edirne'ye nakl edilmesinden sonra bu yeni taht sehri, saray, cami, medrese, imâret gibi hayir eserleri ile dolduruldu.

__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla